Güncelleme Tarihi:
Önce, bu iş için para alan yöneticilerin (polis ve belediye) üç ihtimalden biri, ya beceriksizliği, ya vurdumduymazlığı, ya da suça iştiraki (çeşitli dozlarda bir karışım da olabilir tabii) yüzünden sürekli tıkanan Ulus trafiğini aşmayı başarmışsınız. Akatlar girişindeki ışıklarda, tam virajın ağzında yolcu indiren ve para sayan, korna çalınca da “kapa lan çeneni” diyen taksi şoförü kılığındaki öküzü öldürme arzusunu bastırmayı bile başarmışsınız...
Maslak-Sarıyer kavşağını “düşünerek ve inşe ederek” trafiğin azamî tıkanmasını temin eden aynı yöneticiler salak yahut hırsızsa, bunda mubarek annelerinin kabahati ne, diye genetik ve felsefi düşüncelere dalmışsınız...
25 km.lik bir otoyolu 25 dakikada katettikten sonra - ki saatte ortalama 60 km demektir, bunun neresi ‘otoyol’ - iş yerinize yaklaşmışsınız ki... trafik birden kitlenmiş. Üç şeritlik yolda 5 şerit yapan ‘uyanık = geri zekalı’ ve aynı kanı taşımakla övündüğünüz türdaşlarınızla “kafasını sokma, birbirine yol vermeme” dalaşı yapa yapa, olay mahalline ulaşmışsınız. Manzara korkunçtur: Belli ki bayağı hızlı seyrederden, sağdaki çıkışa mı yöneleyim, doğru mu gideyim diye tereddüt eden bir koca kamyan rofüj bariyerlerine girmiş. Tam “Ulan bu itoğlu iti bir güzel...” derken, şoför kabininin ortadaki direğe gömüldüğünü ve herhalde sürücünün parçalandığını fark edip yüreğiniz sızlamış, sabah sabah moralinizin içine edilmiş...
Hürriyet binasının girişi araç dolu, “büyüklerimiz” araçlarıyla merdivenlere kadar geliyor, “ikinci sınıf” bariyerin ötesinde iniyor, paryalar ölsün zaten, onları arka kapıdan alıyorlar ya, şükretsinler...
Hava hâlâ karanlık, sisli, puslu, kirli... Zaten uykunu alamamışsın, afyonun patlamamış, kolun bacağın ağrıyarak bir saattir oturduğun arabadan zar zor iniyor, merdivenleri tırmanıyor ve döner kapıdan Hürriyet Danışma’ya ulaşıyorsun, için kararmış ve daralmış bir halde. Ulan böyle başlayan günün!...
Ve... Tülay Hanım’ı sana manidar bakarken buluyorsun, kolundaki saatini gösteriyor, “İşe bu saatte mi gelinir?” gibilerinden, ardından gepgeniş bir gülümseme.
“Günaydın Serdar Beeey!”
İçin açılıyor. Bulaşıcıdır, sen de gülümsüyorsun. Kendine geliyorsun.
“Günaydın hanımlar beyler!..”
Hanımlar beyler, çünkü Hürriyet’te üç hanım karşılar bizi : Güler (Çamcan), Özlem (Güner) ve Tülay (Cebeci) Hanımlar. Bir ara Ayşe Arman’ın yazdığı gibi, daima şık, yeteri kadar ciddi, çok zor bir göreve rağmen güleryüzlü.
Solda X-Ray cihazı vardır. Başında güvenlik görevlileri.
“Senin” güvenliğin için hayatlarını tehlikeye atmak üzere oradalar, gencecik, pırılpırıl insanlar. Onlara da bir takılırsın çantanı alete bırakırken “Bakın bakalım bugün bombayı iyi gizleyebilmiş miyim?”
Seda Hanım ve arkadaşları (içlerindeki tek hanım görevlinin adını anayım, beyleri de temsilen, kalabalıklar, itiraf ediyorum ki isimlerini tek tek aklımda tutamıyorum) çantanızı cihazdan geçirdiğiniz için size teşekkür ederler, siz onlara teşekkür edeceğinize (Böyyükler ve önemliler tabii ki, X-Ray’e girecek değiller..):
Yine sıcak bir gülümseme ve “Teşekkür ederiz, hayırlı günler, kolay gelsin!”
- Allah sizi korusun çocuklar!
Hürriyetçiler, eğer çok yoğun, yorucu, stresli ve rutin bir tempoya rağmen, bu kadar iyi performans gösteriyor, hergün Türkiye’nin en iyi gazetesini hazırlıyorlarsa sizin için, bilsinler ki... sabah güne, bu güzel hanımların, bu aslan gibi delikanlıların güleryüzü ve sıcaklığıyla başladıkları içindir!
Tabii bir kere içeri girip, bilgisayarın başına oturduğunuzda, sizi meslektaşlarınız, amirleriniz, yöneticileriniz ve Allah zeval vermesin okurlarınız akşama kadar ufak ufak çileden çıkarmanın, intiharın eşiğine getirmenin yolunu bulacaklardır, bu açıdan endişeniz olmasın.
Ama Hürriyet yönetimi onun da çaresini bulmuş...
Akşamın karanlığında, yine puslu yağmurlu bir havada “Ulan yol da ne biçim tıkanıktır şimdi, anasını satayım!..” diye başınız önde kapıdan çıkar, adet yerini bulsun diye ortaya bir “İyi akşamlar beyler!” sallarken... arkanızdan Cihan’ın (Taşçı) sesi gelir:
- İyi akşamlar Serdar Aaabi!
Cihan’ın, ‘Serdar Bey’ değil de (a’yı uzatarak) ‘aaabi’ demesi sizi kendinize getirir, içiniz tekrar ısınır, gülümsemeniz geri döner, sırtınız dikleşir...
- İyi akşamlar Cihancığım! Ayrıca teşekkürler...