Güncelleme Tarihi:
Şehriban OĞHAN
Bu Alevi-Kürt Köyü’nü gündem yapan hükümetin Alevi ya da Kürt açılımı da değil: Özgür kadınları. 7’den 70’e kadar köyün tüm kadınları at biniyor ve at üstünde hissettikleri tek ortak duygu özgürlük. Muş ve Vartolular geçtiğimiz günlerde Teknedüzü Köyü’nün bu kadınlarını alkışladı. İlin 1. Kadınlararası At Binme Yarışı’yla köyün en iyi at binen kadınları tescillendi. 14 yaşındaki şampiyon Nazlı Gül Kalkan’ın şimdi tek hayali var: Jokey olmak.
Kalkan Ailesi’nin evinde ilk göze çarpan duvardaki fotoğraflar. Çerçevelerin birinde Küba’nın devrimci lideri Che Guevara, Kürt şarkıcı Ahmet Kaya ve Vartolu Çirkin Kral Yılmaz Güney yanyana. Karşı duvardaki fotoğrafların başını ise Hz. Ali çekiyor. Aile fotoğraflarının bulunduğu bir çerçevenin altına da küçük bir vesikalık sıkıştırılmış. Kurtlar Vadisi’nin Zaza Dayısı Ali Sürmeli, akraba kadrosundan gülümsüyor.
Bizi duvarlara fokuslayan, kızı Nazlı Gül ile birlikte katıldığı yarışta dördüncü olan evsahibi Sunay Kalkan’ın (35) ağılda olması. Meğer tam koyunların sağılma zamanı gelmişiz köye. Ağılda 100 koyun var. Eşi şehir dışında olduğu için ağıla yalnız giren Sunay Hanım işi yarılamış ama şayet tüm koyunları sağıp da çıkarsa, yandık... Rüzgarın kızlarını günbatımında fotoğraflama hayalimiz suya düşecek. Neyse ki Sunay Hanım ağıldan çıkıyor, soluğu, köyü kuşbakışı gören tepede alıyoruz ve muradımıza eriyoruz.
Niyetimiz Muş’a dönüp geceyi orada geçirip sabah tekrar köye dönmek. Ancak Sunay Hanım’ın “Bu gece Nevruz kutlamamız var. Kadınlar bir evde, erkekler bir evde toplanıp yöresel yemekler yiyeceğiz, siz de bize katılın” teklifi, Muş’un 87 kilometre uzakta olduğunu hatırlayınca cazip geliyor. Geceyi köyde geçiriyoruz.
Hammaddesi sadece közde pişirilen ekmek olan yoğurtlu, tatlılı yemek eşliğindeki sohbet sırasında köyün yaşlılarından Naciye Aydoğdu farklarını ortaya koyuyor: “Bizim kültürümüzde berdel haram. Kuma da olmaz, beşik kertmesi de. Herkes kendinin ağası. Eskisi gibi çok çocuk da yok. Ortalama 4... Kadın-erkek hep birlikte paylaşıyoruz hayatı.” Annelerin tek sıkıntısı; çocuklarından 7 yaşında ayrılıyor olmaları. Çünkü köyde okul yok, tüm çocuklar 5 kilometre uzaktaki Çaylar Yatılı Bölge Okulu’na gidiyor. Toplu sohbet bitiyor, anne-kızla başbaşa kalıyoruz.
LAKABINI ARKADAŞLARI TAKTI
Nazlı Gül, Kalkan Ailesinin üçüncü çocuğu. İki erkek çocuğun ardından, zor bir doğumla aileye katılınca, kızların yok sayıldığı bu coğrafyada nadir duyulan sevinç çığlıklarından biri yükselmiş Teknedüzü’nde. Annesi, “O zaman bütün arkadaşlarım kız çocuk isterdi, daha duyarlı, duygusal, daha paylaşımcı olduğu için” diyerek açıklıyor. Bunda herhalde o yıl köyde hiç kız çocuk doğmamasının da etkisi var, diye ekliyor. Önce “Berrak su” anlamına gelen “Zelal” koyuyorlar adını. Lakin Kürtçe isim koyamazsınız, denince nüfusa kaydı kerhen “Nazlı Gül” olarak yapılıyor; Zelal göbek ismi olarak kalıyor. Yaşıtı kız arkadaşı olmayınca evde de, sokakta da erkeklerle büyüyor Nazlı Gül. Ancak adına inat nazlanmadan: “Çok atik ve yaramazdı. Bütün erkekleri arkasında sıraya dizer, hatta bazen pataklardı. O zaman televizyonlarda bir film kahramanı vardı. Ondan etkilenip Zeyna adını takmıştı arkadaşları.”
Köyün diğer çocukları gibi doğar doğmaz tanışıyor atlarla Nazlı Gül. Zira at köyde neredeyse hayatın anlamı. Her evde bir ya da iki at var. Koyun sağımına da onla gidiliyor; komşu köyleri ziyarete, çayır biçmeye de. Bu nedenle kendisiyle benzer zamanlarda aileye giren Dalyan oluyor sonraki arkadaşı. Ve 5 yaşında buluşuyorlar köyün çayırında, annenin rehberliğinde. Anne, yaylaya gitmeden önce arkasından ağlamasın diye önce onu bindiriyor Dalyan’a. Aileye ikinci at Ceylan katıldığında ise tek başına binmeye başlıyor Dalyan’a Nazlı Gül; koyun sağmak için yaylaya giden kadın timinin en küçük elemanı olarak.
Çaylar Yatılı Bölge Okulu 7’nci sınıfında okuyan Nazlı Gül, “Kendimi bildim bileli at biniyorum” diye özetliyor tüm bunları. Muş Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü ve Varto Kaymakamlığı organizasyonuyla düzenlenen 1. Kadınlar Arası At Binme Yarışı şampiyonluğu da hemşire olmak isterken yeni bir hedef koyuyor önüne: Jokey olmak. Ailesi de destekliyor: “Kendi ayakları üzerinde dursun, iyi bir meslek sahibi olsun da” diyerek.
HAYDİ KIZLAR BERİYE
“Eskiden ben kazanırdım birlikte at koşturduğumuzda. Son yıllarda artık o geçiyor beni. Tıpkı bu yarışta olduğu gibi” diyen annesi büyük bir gururla anlatıyor kızına yenilişini: “Keşke ben de ikinci olsaydım, daha iyi olurdu” sözleriyle gülümserken.
Sunay Hanım 16 yaşında Teknedüzü Köyü’ne gelin geldiğinde tanışmış çok binmek istediği atlarla. Zira 10 çocuklu babaevinin hiç atı olmamış. Üstüne üstlük 12 yaşında tanıştığı annesizlikle üç kardeşinin sorumluluğu üzerine kalınca hem eğitimi yarım kalmış hem öğretmenlik hayalleri. O günleri hüzünle anlatıyor. Evlendiği yıllar ise terörün yoğun olduğu yıllar. Yaylalardaki barakalar yakılıp yıkılınca at daha fazla girmiş kadınların hayatına. Çünkü yaylalarda konaklama dönemi bitmiş, kadınlar günde iki kez koyun sağmak için yaylaya çıkar olmuş atla: “Haziran’da başlıyor beri (koyun sağma) hayatı. 10-15 kişi toplu olarak çıkıyoruz yaylaya. Ormanlık yol, kuşların sesi, kendimi o kadar özgür, o kadar rahat hissediyorum ki atın üstünde. Bir yandan türkü söylüyorum, bir yandan koşturuyorum atı. İnanılmaz bir zevk. Sabah çıkıyoruz yola. İki saat koyunlarla uğraşıp öğlen köye dönüyoruz. Sütleri mayalayıp yoğurt, peynir yaptıktan sonra taş, tepe tekrar gidiyoruz beriye. Akşam altı buçuk yedi gibi dönüyoruz. Yanımızda erkek olmuyor ama korkmuyoruz da. Alıştık artık. Ağustos’a kadar iki ay sürüyor bu tempo.”
İki kez ciddi şekilde düşse de 18 yıldır at sırtında Sunay Hanım. Haziran’ı iple çekerek.
ATLI CİRİT TAKIMI KURULACAK
Geleneksel Spor Dalları Federasyonu nezdinde ilk kez üç dalda (atlı kızak yarışı, rahvan yarışı ve kadınlararası at binme yarışı) atlı yarışma düzenlediklerini belirten Muş Gençlik ve Spor İl Müdürü Süreyya Yağlıoğlu, Nazlı Gül’ün başarısını “Erkeklerin başaramadığını kızımız başardı. Bayanlarda atlı cirit takımı kuracağız. Federasyon da destek veriyor. Yarışmaları önümüzdeki yıllarda köylerarası yapacağız, jokeylerimiz artacak” sözleriyle özetliyor. Karasu ve Murat nehirlerinde rafting, iki küçük gölde ise kano ve yelken sporu yapmak için de başvuru yaptıklarını belirtirken, asıl kendisi için önemli olan konunun altını çiziyor, “Bunu mutlaka yazın, destek şart” sözleriyle: “2008’de Muş Rekabet Kurumu Lisesi Dünya Atletizm Kros müsabakalarında dünya şampiyonu oldu. Bu yıl aynı okulumuz erkeklerin başarısını kızlarda da yakaladı. İki takımımız 19 Nisan’da Slovakya’da yapılacak Dünya Atletizm Kros müsabakalarında Türkiye’yi hem erkeklerde hem bayanlarda temsil edecek. Buradan çok Süreyya Ayhan’lar yetişeceğine inanıyoruz. Bu çocuklara liseden sonra da destek verilirse olimpiyatlarda başarılı olmamaları için hiçbir sebep kalmaz.”