Güncelleme Tarihi:
John Meultke adlı ajanı ve onunla ilişkilerini anlatan Erol Manisalı, ‘John Meultke ile ilk kez 1964 yılında tanışmıştım. ABD Başkonsolosluğu’nda Ticaret Ataşe Yardımcısı görünüyordu’ dedi.
Prof. Dr. Erol Manisalı, 1964’te Türkiye’ye gelen Kirk Douglas şerefine verilen bir kokteylde, ABD Başkonsolosluğu’nda görevli genç bir ticaret ataşe yardımcısı iken tanıdığı John Meultke’nin trajik hayat hikáyesini yazdı.
‘Manastırda Bir Amerikalı’ adıyla Derin Yayınları tarafından yayımlanan kitap, Kamboçya ve Tayvan’da gizli görevle bulunan, 4 Temmuz 1981’de, İstanbul’da Rusların ünlü Bolşoy’unun balerini Galina Çursina’yı kaçıran ve 90’lı yıllarda ailesiyle bir manastıra sığınan Meultke’nin sıradışı serüvenini anlatıyor.
Erol Manisalı, John Meultke ile 1960’lı yıllarda genç bir akademisyenken ünlü ‘Johnson Mektubu’nun yarattığı depremi onarmak üzere Türkiye’ye gönderilen aktör Kirk Douglas şerefine verilen bir kokteylde tanışır. Meultke ile dünya görüşleri farklı da olsa zaman içinde dostluğunu sürdürür ve pekiştirir.
İstanbul’dan ayrıldıktan sonra Tayvan ve Kamboçya’da görev yapan Meultke, 80’li yılların hemen başında yine İstanbul’dadır. Bu kez ABD’nin Ticari Ataşesi sıfatını taşımaktadır. Bu arada, Tayvan’da çalıştığı sıralarda tanıştığı bir Çinli olan Ywen’le evlenmiştir
BALERİN NASIL KAÇIRILDI
Temmuz ayı, o yıllarda da, tıpkı şimdi olduğu gibi İstanbul Festivali dönemidir. 1981 yılının konukları arasında en fazla dikkat çeken ise Sovyetler’in ünlü Bolşoy Balesi ve en az Bolşoy kadar ünlü olan balerin Galina Çursina’dır. Meultke, Manisalı’ya telefon ederek, ABD’den gelen konuklarıyla birlikte 3 Temmuz’da bir tekne gezintisi düzenleyeceğini söyleyecek ve onu da davet edecektir. Ne var ki, 3 Temmuz sabahı tekneye binmek için Dolmabahçe rıhtımına giden Manisalı’yı Meultke değil, Çinli eşi Ywen karşılayacaktır. Manisalı, Meultke’nin nerede olduğunu sormasına rağmen net bir cevap alamaz Ywen’den. Ama ertesi gün gazeteleri açınca, Meultke’nin neden birdenbire ortadan kaybolduğunu tahmin edebileceği bir haberle karşılaşacaktır. Bolşoy’un ünlü balerini Galina Çursina, ABD Elçiliği’ne iltica etmiştir. Kaçırılma olayında başrolü oynayan Meultke, Çursina’yı nasıl kaçırdıklarını, daha sonra bütün detaylarıyla anlatacaktır Manisalı’ya.
John Meultke, Rus balerinin Tepebaşı’ndaki Amerikan Başkonsolosluğu’ndan havalimanına gizlice götürüldüğünü, ama birbirine benzeyen birkaç araba ile yola çıkıldığını açıklar. Araçlardan birine de ünlü balerin Çursina, diğerine ise Çursina’ya çok benzeyen bir kız yerleştirilir. Bütün bu işlerin hepsini ise John Meultke organize eder. Meultke, yıllar sonra bütün bunları ‘yarım yarım cümlelerle, haylaz bir çocuk gülüşüyle’ Meultke anlatır.
MANASTIRA SIĞINDI
John Meultke’nin üçüncü İstanbul ziyareti, 90’lı yılların hemen başında, Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra olur. Ne var ki, aradan geçen yıllarda yıkılanlardan biri de Meultke’nin kendisidir. Yıllar önce olduğu gibi, Manisalı’yı bir pazar günü Boğaz’da bir tekne gezintisine davet edecektir. Ancak bu kez kendisi de, eşi ve iki çocuğuyla birlikte teknededir. Dikkat çekici
olan, ev sahipliği yaparken sergilediği farklı kişiliktir. Gözle görülür biçimde hayli bezgin, çokça öfkeli ve yorgundur artık.
John Meultke, İstanbul’dan ayrıldıktan birkaç yıl sonra, Cihangir yıllarından ortak dostları olan bir avukata ilginç bir mektup gönderecektir. Avukat da, telefonda Manisalı’ya okur mektubu. Gerçekten de hayli şaşırtıcı bir mektuptur bu. John Meultke, mesleğinden istifa ettiğini, eşi ve iki çocuğuyla bir manastıra sığındığını anlatıyordur.