Güncelleme Tarihi:
Bu, İstanbul’a üçüncü gelişiniz. Önceki İstanbul deneyimleriniz nasıldı?
- Çok güzeldi. Önceki konserleri iyi hatırlıyorum, çok konuksever bir izleyici vardı. Türkiye’deki izleyici, kaliteli ve profesyonel işlerin değerini veriyor, onu hissettim. İstanbul, flamenko füzyonunu kabul ettiği için, tekrar tekrar buraya gelip sahneye çıkmak istiyorum. Bu yüzden yeniden burada olduğum için çok mutluyum.
Türkler ve İspanyollar arasında benzerlikler olduğu söylenir. Siz iki millet arasında bir benzerlik fark ettiniz mi?
- Eğlenmeyi sevmek ve tutkulu yaşamak konularında benzediğimizi düşünüyorum. Ben aslen Roman’ım, o tutkuyu çok seviyorum. Aynı tutkuyu burada da görüyorum.
İspanyol ateşini İstanbul’a taşıyacakmışsınız...
- Flamenko, tutkulu bir dans. O hisle dans ederken içi ateşleniyor insanın!
ROMAN PRENS DİYORLAR
Sahnede dans ederken başka neler hissediyorsunuz?
- Çok şey... Bazen zaman makinesindeymişim gibi hissediyorum. Bazen ailemi düşünüyorum, bazen de nedenleri... Bir adamın kendisiyle savaş vermesi gibi. Ruhum çıplak çıkıyorum sahneye. Ve seyirciye ruhumun en güzel yanlarını göstermeye çalışıyorum.
“Flamenkonun bohem prensi” deniyor sizin için. Böyle anılmak hoşunuza gidiyor mu?
- Kim söylüyor bunu? Bu çok güzel bir şey. Bana konan çok isim var. Bir tanesi de “Roman prens”.
Amcanız sayesinde çok küçük yaşlarda dans etmeye başlamışsınız. Eğer dansla tanışmasanız hangi mesleği yapıyor olurdunuz sizce?
- Dansla tanıştığım ve aşık olduğum için farklı bir şey düşünmek zor ama kesin sanatla ilgilenirdim.
SADECE TABİİ TABİİ DEMEYİ BİLİYORUM
Aynı zamanda oyunculuk da yapıyorsunuz, oyunculuk hayatınızın neresinde?
- Sinemadan çok şey öğrendim. Sinema, benim sanatımı çok besledi. Hâlâ İngiltere’den, İtalya’dan, Fransa’dan, Amerika’dan çok teklif geliyor. Sadece Türkiye’den teklif gelmedi.
Gelse oynarsınız yani!
- Türkçe oynamayı isterdim...
Türkçe biliyor musunuz?
- Sadece, “Tabii tabii” demeyi biliyorum. (Gülüyor) Şu ara konser ve turnelerden vakit olmadığı için film tekliflerini geri çeviriyorum.
Birlikte rol almak istediğiniz Türk oyuncu var mı?
- Türk oyuncuları bilmiyorum maalesef.
MELEK GİBİ SURATIM VAR
Dansınız için “Deniz gibi evcilleştirilmemiş, tehlikeli ve dayanılmaz” diyorlar. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?
- Çok tehlikeli mi gözüküyorum? Melek gibi bir suratım var.
Dansınız için diyorlar...
- Ben, sahnede bir metamorfoz yaşıyorum. Burada, karşında oturan Cortes olmuyorum oradayken... Ayrıca vücudumdan ayrılıp kendimi seyretmedim sahnede, insanlar beni görüyor ve bu yorumlarda bulunuyorlar. Kariyerim boyunca bunun gibi çok şey söylendi ama ben öyle olup olmadığımı bilmiyorum...
Hiç gösterilerinizin kaydını izlemediniz mi?
- Kendimi izlemeyi sevmiyorum. Çok fazla aynaya da bakmam zaten. Sadece tıraş olurken bakarım. Gösterilerimi de bir eksiğim var mı diye bakmak için izlerim.
NAOMI’YLE BASINA İYİ MALZEME OLDUK
Siz sanatınızla anılırken, Naomi Campbell’la yaşadığınız ilişki yüzünden aşk hayatınızla da gündeme geldiniz. Bundan rahatsız oldunuz mu?
- Ben o zaman âşık oldum. Basın için iyi bir malzeme olduk ama kaçamadık da. Çok rahatsızlık vericiydi. Resmen 24 saat bizi izliyorlardı. Uçaktan inerken, odamızın kapısında... Ben hayranlarımdan asla rahatsız olmam ama peşimde sürekli kamera olması rahatsız ediciydi. Onlar için “ne kadar ayıp o kadar güzel”di.
İlişkiniz medyanın ilgisi yüzünden mi bitti?
- Bu konu biraz özel aslında. Ayrılmamızın nedeni bu değildi ama bu da faktörlerden birisi olabilir.
Naomi Campbell’ın sizden ayrıldıktan sonra intihara kalkıştığı yazıldı, o haberler doğru muydu?
- Bunlar çok eski konular. O çok güzel bir insan, biz hâlâ haberleşiriz. Şimdi İstanbul’dayım ve bu anı yaşamak istiyorum.
SEKSİ DEĞİL, ÇİRKİN BİR ADAMIM
Çok kadın hayranınız var, biliyorsunuz değil mi?
- Ben kendimi seksi bulmam. Çok çirkin bir adamım.
GEÇMİŞİN KOKUSU
İstanbul’u beğendiniz mi?
- Bir keresinde boş zamanım olmuştu, gezmiştim. İstanbul’un manzaraları inanılmaz. Camiler, Boğaz... Gezerken geçmişin kokusunu alıyorsunuz. Sultanahmet ve Ayasofya’ya gittim. Kapalıçarşı’da da İspanyolca konuşan çok insan var. Real Madrid, Real Madrid diye bağırıyorlardı! (Gülüyor)
İSTANBUL ŞOVUM, SANAT HAYATIMIN BİR SENTEZİ
Cuma günkü şovunuzdan bahseder misiniz biraz?
- Şovumun adı “Cale”. Cale, Çingeneler’in ana dili demek. 20 seneyi aşkın sanat hayatımın bir sentezini oluşturdum bu gösteride. Bu 20 yılın hikâyesini anlatacağım. Altı tane şov yaptım hayatımda ve bunları dünyada sergiledim. Bu gösterilerimin koreografisinden değil ama hissiyatlarından alarak yeni bir gösteri oluşturdum.