Güncelleme Tarihi:
Çok steril, çok masum bir imajınız var. Hiç mi defo yok?
- Olmaz mı? Kusurlarım, eksikliklerim ve defolarım var. Kendi içimde dengesizlikler ve çılgınlıklarda yaşıyorum. Ama insan bunları kendine bile zor itiraf ediyor. Burada nasıl söyleyeyim!
Zamanında “Ruhum çok uçlarda” demişliğiniz var. Nedir sizin en uç noktanız?
- Ruh halim dümdüz bir çizgide ilerlemiyor. Dengeleri ve sapmaları var. Bunu da oyunculuk yaparken daha iyi keşfediyorsun. Seksi, masum, doğal, gülen ve ağlayan... Bir çok farklı kadın.
Biraz şizofrenik değil mi?
- Tabii ki ama önemli olan onu dengede tutmayı başarmak. Benim için bu durum setteyken “Kayıt” ve “Kes” sözcükleri arasında geçiyor.
En karakteristik özelliğiniz?
- Enerjim hiç bitmez! Kendimi anlatmamı istiyorsan yaşayarak öğren derim.
Aşk tarifiniz?
- Özdemir Asaf’ın bir şiirinde “Aşk gitmekten vazgeçip sevmektir aslında” diye bir cümle var. Aşk benim için de kalmak demek. Bir insanı eksikleriyle ve olduğu gibi kabullenmek, özgür alanlar yaratıp mutlulukta birleşebilmektir.
Şairane bir cevap oldu. Sevdiğiniz şiirlerden, şairlerden devam edelim...
- Can Yücel’in ‘Bağlanmayacaksın’ ve Ataol Behramoğlu’nun ‘Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var’ şiirleri. Ayrıca Nazım Hikmet, Edip Cansever, Can Yücel, Özdemir Asaf, Cemal Süreya tekrar tekrar okuduğum şairler.
Peki siz yaşadıklarınızdan ne öğrendiniz?
- Bunu da “Yaşadın mı derinlemesine yaşacayaksın hayatı” diye bir dizeyle cevaplayayım!
Hep böyle dizelerle konuşan romantiklerden misiniz?
- Şiiri seviyorum ama bu çok romantik olduğum anlamına gelmiyor. Gerçekçi bir kadınım. Tutkuluyum. Hissettiklerimi ifade etmek, karşımdakini mutlu ederek aşkı yaşamak hoşuma gidiyor.
GÜRBEY’LE TAMAMEN İŞ ARKADAŞIYIZ
İlk aşkınızı hatırlıyor musunuz?
- Evet. Lisedeydi. Ama ben aşk falan gibi şeylerde olan bir kız değildim. Kendimle çok ilgilenmezdim.
Bir ‘çirkin ördek yavrusu’ sendromu mu yoksa?
- Ergenlik yıllarında hepimizin kendini beğenmediği dönemler olmuştur. Bende 17 yaşımdan sonra kendimi keşfettim.
Bir süredir oyuncu Alican Yücesoy’la birliktesiniz. Bir eve, aynı meslekten iki kişi sığar mı?
- Aynı mesleği yapan iki insanın birlikte olması, karşındaki sana izlemediğin bir filmi ilk kez izletiyor, bilmediğin bir müzik grubunu dinletiyor, bir kitap tavsiye ediyor, oturup akşam bir şiir okuyorsa geliştirici oluyor.
Alican Yücesoy’la ilgili, sizinle birlikte olduktan sonra boşandığına dair haberler çıktı. İşin aslını anlatmak ister misiniz?
- Hayır. Bu konuda konuşmayacağım.
Peki yeni diziniz ‘Yasak’ta eski erkek arkadaşınız Gürbey İleri’yle oynuyorsunuz… Aynı sette olmak sorun çıkarıyor mu?
- Hayır. Ortaya iyi bir iş çıkarmak için elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz.
Zor değil mi?
- Uzaktan bakınca çok zor gibi duruyor ama öyle değil. Sorun olur mu diye ben de düşündüm. Ama olmadı. Tamamen iş arkadaşıyız.
Eski sevgiliden ne kadar iş arkadaşı olur?
- İlişki sırasında bir çok şey paylaşmışsın. Sonra neden birbirini çok iyi tanıyan iki yabancıya dönüşesin ki? Ben ilişki bitince mutlak müşterekte iş arkadaşı olunabileceğine inanlardanım.
Karşınızda her gördüğünüzde bir şey hissetmemek için her şeyi kafada mı bitirmek gerekiyor?
- Kesinlikle. Eğer her şey bitmişse sorun yok!
Peki bu durumu Alican Yücesoy kıskanmıyor mu?
- Yorum yok!
BEYKOZ’A 1880’LERİ KURDUK
‘Yasak’ dizisi 1880’lerde geçiyor. Çekimler için Beykoz Kundura Fabrikası’na bütün detayların en ince ayrıntısına kadar düşünüldüğü ve üzerinde aylarca çalışılan büyük bir plato kuruldu. Dönem kostümlerimizde özel olarak yapılıyor. Bu sayede o ruhu yaşıyoruz. Canlandırdığım karakter ‘Asude’nin hayatı üvey anne faktörü sonrası altüst oluyor. Böyle bir durum benim başıma gelse ilk düşüneceğim şey babamın mutluluğu olurdu. Çünkü ben evden ayrıldıktan sonra hayatını devam ettirecek. Sevdiği ve değer verdiği biriyle olmasını gerçekten isterdim.
HAKKIM SÖYLENENLERİN HEPSİ YANLIŞ
Adanalı, yok yok Trabzonlu; balerin, yok yok model... Bunların hepsi yanlış bilgi. Kim bunları nasıl yazdı onu da bilmiyorum. İstanbul’da doğdum. Babam bankacı, annem emekli kimya öğretmeni. Bir dönem babamın tayini sebebiyle Antalya’da yaşadım. Orada çok masum ve steril bir gençlik dönemi geçirdim. Ardından İstanbul’a döndük. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni bitirdim. Üniversite yıllarında okulun tiyatro kulübündeyken amatör olarak tiyatroyla uğraşmaya başladım. Oyuncu olmak istediğime karar verdikten sonra Bahçeşehir Üniversitesinde oyunculuk yüksek lisansı yaptım.
*Şimdilerde yeniden Gabriel García Márquez okuyorum. Onun dışında Sabahattin Ali ve klasikleri okumayı seviyorum. En sevdiğim kitap “Benim Hüzünlü Orospularım”. Müzik konusunda da kulağa güzel gelen her ezgiyi dinliyorum. Favorilerim, Yeni Türkü, Ezgi’nin Günlüğü, MFÖ, Bruno Mars, Amy Winehouse, Beatles...