Sibel ARNA İLE MODA GÜNDEMİ
Oluşturulma Tarihi: Mart 29, 2008 00:00
Puma markası, 2008 yaz sezonunda kurucusu Rudolf Dassler’in adını taşıyan koleksiyonu diriltmek için kolları sıvadı. Koleksiyonun kreatif direktörlüğüne İtalyan tasarımcı Paolo Gabrielli getirildi. Gabrielli ondan bekleneni gerçekleştirdi, iddialı, renkli ve kendi deyimiyle küstah bir koleksiyon ortaya çıkardı. Defile fotoğrafları önümüze geldikten sonra başlıktaki soruyu sormasak olmazdı.
Rudolf Dassler’in anısı için tasarladığınız bir koleksiyonda, mayoların üstüne Rudolf Dassler diye yazmaya nasıl cesaret ettiniz? Taşlanmaktan korkmadınız mı?
- Bazen küstah olabiliyoruz. Tepki çekmek her zaman iyidir. Asıl tepki çekmediğiniz zaman bitersiniz. Bence tepkilerden değil, ilgisiz kalınmasından korkmalısınız.
Peki Rudolf Dassler, ismi popoya yazılacak bir adam mıydı?
- Bunun nesi kötü anlamıyorum. Yalnızca mayoların arkasına yazmadık ki! Tişörtlerde de, ceketlerde de var. O bir marka. Logosu olan altıgenle de çok fazla oynuyoruz. Çünkü altıgen modern kesimlerin oluşmasını sağlıyor.
2008 Rudolf Dassler koleksiyonunu tasarlarken onun en çok hangi yönüne, hangi özelliğine vurguyaptınız?
- Rudolf Dassler geleneksel sporlara meraklıydı. Geçmişe önem verirdi. Koleksiyon eskinin ve yeninin birleştiği parçalarla ve vintage detayları ile mirasçısına borcunu ödüyor. Ama modern ve çağdaş çizgiyi yansıtmak için de çok çabaladık. Bunun için sokak modasından ilham aldım.
Sizin Rudolf Dassler koleksiyonuna kattığınız en önemli yenilik ne oldu?
- Eğlence. Koleksiyondaki parçalar çok eğlenceli bir şekilde biraraya geliyor. Uyum ve konfor bizim için çok önemli.
Rudolf Dassler koleksiyonunu tasarlarken nasıl bir yol haritası ile çalıştınız?
- Puma’da ayakkabı tasarım bölümü üç şehirden yönetilir. Merkez Almanya, Londra ve Boston. Üç şehirdeki bürolara gittim, arşivleri inceledim. Puma markasının özündeki güç, bütün görüntüyü yaratmamda yardımcı oldu.
Size kaç kişilik bir ekip yardım etti?
- Dassler tasarım ekibi, toplam dört tasarımcısı olan küçük bir grup. Erkek ve kadın kategorileri içinde çizgiler netleştikçe bu grubu genişletmeyi umuyorum.
Nasıl bir koleksiyon oldu? Bütün detaylarıyla anlatabilir misiniz? Kaç parça? Hangi renkler ve modeller hakim? Ayakkabı dışında neler var?
- 2008 ilkbahar-yaz koleksiyonunun teması geleceğe dönüş. Günümüz sokak modası siluetleri ile çağdaş kesimleri barındırıyor. Oldukça dolu bir koleksiyon oldu. 15 farklı ayakkabı var. Kıyafetler ise erkekte 50, kadında 50 parça. Renk paletimiz canlı ve parlak tonlardan oluşuyor. Koleksiyon geneline turuncu ve mor hakim olurken, kanarya sarısı, beyaz ve gri karışımları tamamlıyor.
ÖNCE MİMARLIK ÜSTÜNE SANAT TARİHİ OKUDUM
Sizi biraz yakından tanıyabilir miyim? Nerelisiniz? Anneniz babanız ne iş yapardı?
- Ancona yakınında, İtalya’nın doğu kıyısındaki küçük bir şehirde doğdum. Sanatçı olan babam aynı zamanda bir sanat tarihi öğretmeniydi. Annemin küçük bir yemek şirketi vardı. Annemin muhteşem yemeklerini yerken diğer taraftan geçim konusunda endişe duyarak büyüdüm. Yarınımızın garantisi hiçbir zaman yoktu.
Tasarımcı olmaya nasıl karar verdiniz?
- Karar vermedim. Aslında koşullar bu duruma getirdi. Babam, ne kardeşimin ne de benim bir sanat okuluna gitmemize izin vermedi. Bizim de kendisi gibi sanat mücadelesi vermemizi ve geçim sorunu yaşamamızı istemiyordu. Oysa ben, on yaşındayken Roma’daki bir yeraltı parkında, bir sanat eseri gördüğüm günden beri sanatçı olmak istiyordum. Mimarlık eğitimi aldım, sanat tarihi mastırı yaptım. Uygulamalı sanat alanında çalışmak, yani tasarım yapmak her iki taraf için de kabul edilebilir bir ortak nokta oldu.
İlk günden beri ayakkabı mı tasarlıyorsunuz?
- Geçmişi 1984’e dayanan bir İtalyan aksesuvar markası, Milano’daki ünlü endüstriyel tasarımcılarla işbirliği yapmaya karar verdi ve beni buldu. Bu benim için bir şanstı. İtalyanların deri ve zanaatkárlık tutkusunu sayelerinde öğrendim.
Neden jean değil, bikini değil de ayakkabı? Ve neden spor ayakkabı?
- Puma’yı hiçbir zaman sadece bir spor markası olarak göremedim. Markayı sadece ayakkabıları yüzünden sevenlerden değilim. Gençliğimde de değildim. Ben Puma’ya 1998’de, Jill Sander tasarım yapmaya başlayınca ilgi duymaya başladım.
Puma’dan önce hangi markalarda çalıştınız?
-Nazareno Gabrielli, Alfred Dunhill ve Aquascutum ile uzun yıllar çalıştım. Tasarım direktörü olarak modernleşme sürecim Bally’de başladı. O zamandan beri her ayakkabı markasının tekstili ve aksesuvarları olması gerektiğine inanırım.
Son olarak Puma markasını kendi cümlelerinizle tanımlar mısınız? Felsefesi, kimliği nedir?
- Bence Puma markası spor ve modayı birleştirme konusunun profesörüdür.
ADİ VE RUDİ’NİN KAVGALARI İKİ BÜYÜK SPOR MARKASI YARATTI AMA O KASABAYI DAİKİYE BÖLDÜ
Onların hikayesi Almanya’nın Bavyera eyaletindeki Herzogenaurach kasabasında başladı ve bitti. Rudolf Dassler 1896’da, kardeşi Adolf Adi Dassler ise 1900’de doğdu. Babaları ayakkabı tamircisiydi. İki kardeş çocukluklarından itibaren babalarının izinden yürüdü. 1920’de annelerinin çamaşır odasında dünyanın en hafif spor ayakkabısını üretmeye karar verdiler. 1924’te yine Herzogenaurach’da Dassler Kardeşler Spor Ayakkabıları Fabrikası’nı açtılar. 1948 yılına kadar mutlu mesut çalıştılar.
Ne olduysa o yıl oldu. İki kardeş küs olarak ölmelerine sebep olacak bir kavga yüzünden yollarını ayırdı. Kavganın ne olduğu hálá büyük bir sır. Ama tahminler üç farklı hikaye üzerinde yoğunlaşıyor: Birinci hikayenin temelinde aşk var. Rivayete göre Adolf, kardeşi Rudolf’un karısıyla gizli bir aşk yaşıyordu. İkinci hikaye daha politik. Zıt karakterler olmalarına rağmen birbirlerini tamamlayan kardeşlerin arası, İkinci Dünya Savaşı sırasında açıldı. Kardeşlerden biri Nazi davasına daha bağlıydı. Üçüncü hikaye ise şöyle: Savaşın sonlarına doğru Naziler askerlere postal yapmak için fabrikaya el koydu. Bu esnada Adi Dassler işgalci birlikleriyle dostluk kurdu. Tam o sırada asker olan Rudi, ABD tarafından esir alınıp kampa düştü. Savaş sonrasında iki kardeş bir süre daha birlikte çalıştı. Ancak Rudi müttefikler üzerindeki nüfuzunu kullanıp kendisini esir kampından kurtarmadığı için Adi’ye çok kızdı ve affedemedi. İki kardeş Dassler adını ürünlerinde kullanmamak üzere anlaştı, yollarına ayrı ayrı devam etti.
1948 yılında fabrika işçilerinden 40’ını Adolf, 13’ünü de Rudolf aldı ve ayrıldılar. Adi Adidas’ı, Rudi Puma’yı kurdu. İki markanın da merkezi hálá Herzogenaurach kasabasında. İki kardeşin birbirlerine duydukları öfke, kasabayı yıllar önce ikiye böldü. İki ayrı fabrikada çalışan kasaba sakinleri de bir süre sonra patronlarının kavgasını sürdürmeye başladı. Çocuklarının evlenmelerine izin vermedi, okullarda çeteler kuruldu ve her fabrikanın çalışanları ayrı lokanta ve barlara gitmeye başladı. İki tarafın fırınları, kasapları, hatta okulları bile ayrı...
Annelerinin evinde, elde ettikleri enerjiyle deri keserek ayakkabıya dönüştüren Dassler kardeşler küs öldü. Kasaba mezarlığında birbirlerinden olabilecek en uzak noktaya gömüldüler. Şimdi kasabada iki kardeşin hikayesini anlatan bir müze var.