Güncelleme Tarihi:
Yeni projeniz hayırlı olsun diyerek başlayayım... Artık “Kayıp Şehir”le ekrandasınız...
- Teşekkürler. Ben aslında başka bir dizi için anlaşma imzalamak üzereydim. Derken Ayvalık dönüşü vapurda Tomris Giritlioğlu ile karşılaştım. Meğer beni uzun süredir aramayı planlıyormuş, bir türlü denk getirememiş. Vapurda “Kayıp Şehir”in hikayesini anlattı. O kadar etkilendim ki, senaryoyu mail atmasını bile bekleyemedim, kendi menejerim üzerinden senaryoya ulaşıp okudum. Ve diğer diziden vazgeçip bu işi kabul ettim.
Sizi bu kadar etkileyen neydi?
- Bir kere senaryo çok iyi yazılmış. Bu zamana kadar okuduğum dizi senaryolarından çok farklıydı. Onun dışında Meryem’in bugüne kadar hiç oynamadığım bir profili vardı. Oyunculuk kariyerimde biraz ters köşe yapmak istedim.
Nesi farklıydı Meryem’in?
- Eşini kaybetmiş, çocukları ve kayınpederiyle İstanbul’a göç etmiş, onca zorluğa rağmen hayattan asla kopmamış, acısı içinde boğulmamış bir kadın. Çok mücadeleci bir anne. İnatçı ve çok namuslu aynı zamanda...
MERYEM BANA SAÇLARIMIN BEYAZLADIĞINI GÖSTERDİ
Zorlu bir rol...
- Evet, bir oyuncuyu gıdıklayan özelliklerdir bunlar. Açıkçası beni çok cezbetti. Riski de büyüktü ama...
En büyük risk ne size göre?
- Meryem’in yaşı... Ben bir çocuk annesiyim, dizide altı çocuk annesi bir kadın var.
Bu da mı gözünüzü korkutmadı?
- Hayır. Senaryoyu okuduğum an “Evet, bu kadını oynarım” dedim kendi kendime. Ben inanırsan seyirci de inanır diye düşündüm. Meryem’le içimde gizli bir konuşma yaşadım. Senaryoyu okuduğum zaman onunla okeyleştim. Ondan sonra da hiçbir problem yaşamadım.
Risk yaratan o yaş farkını görüntü anlamında nasıl kamufle ettiniz?
- Ben 43 yaşındayım, yıllardır da tüm kadınlar gibi saçlarımı boyatırdım. Meryem karakteri bana saçlarımın beyazladığını gösterdi.
Nasıl?
- Uzun zamandır saçlarımı boyatmıyorum. Saçımın önündeki bir tutam beyaz saç bana ait.
Peruk da kullanabilirdiniz...
- Peruktan hiç hoşlanmıyorum. Kendim ne kadar yıpranabiliyorsam, yaşlanabiliyorsam, o kadar... Yaşlanmayı göze alanlardanım.
Ön hazırlık süreci nasıl geçti peki?
- Açıkçası role hazırlanmak gibi bir durumum olmadı. O kadar kısa zamanda projeye başladık ki, çok hızlı oldu her şey... En büyük lüksüm altı bölümlük senaryonun hazır olmasıydı.
BİZ ACI ÇEKTİKÇE GÜÇLENEN İNSANLARIZ
Meryem karakteri Türk insanına çok da yabancı değil aslında...
- Doğru, Türk anası cefakârdır, güçlüdür, vefakârdır, kolay kolay kimse Türk analarını ezemez. Dayak da yeseler, ne kadar tehdit de alsalar, tacize de uğrasalar bu gerçek değişmez! Annelik duygusunun getirdiği bir şey. Çok acılar çekmiş bir toplum ve acı çektikçe güçlenen insanlarız. Asla teslim olayan annelerimiz var. Meryem bu motifin bir simgesi gibi. Senaryoyu da bunları düşünerek yazdılar galiba...
Meryem’in vicdanı pek de rahat değil ama... İlk bölümde önce oğluna tokat attı, sonra çalıştığı yerden et çaldı...
- İşte bu anlamda beni çok etkiledi ya zaten... Düz bir rol değil, bu karakterde birkaç boyut var. Çocukları aç kalmasın diye yanlış olduğunu bile bile, çaresizlikten et çalıyor. Bunu gururuna da yediremiyor, ağlıyor. Kendiyle sürekli hesaplaşma halinde...
Peki, Meryem altı çocukla başa çıkabilecek mi?
- Çıkar ama çok da zorluklar yaşayacak. Anaç tavuk gibi sürekli etrafı kollayacak, çocuklarını korumaya çalışacak.
PARAM YOKTU, KADINA YUMURTA PAKETİ VERDİM
İlk bölümle ilgili tepkiler nasıl?
- Çok güzel... Twitter’dan yüzlerce mesaj alıyorum
Müziklerini Sezen Aksu’nun yapması da “Kayıp Şehir”in bu kadar dikkat çekmesinde etkilidir herhalde...
- Hem de çok büyük bir etken...
Reyting kaygısı yaşıyor musunuz?
- Ticari bir iş bu, tabii reyting kaygısı oluyor. Ne kadar çok izlenirse, diziniz o kadar uzun süre devam eder. Açıkçası ben böyle kaliteli bir projenin devam etmeme ihtimalini düşünmek bile istemiyorum. Neden artık ekranlarda da sinema tadında hikayeler görmesin seyirci?
Dram oynamak, psikolojinizi etkilemiyor mu?
- Oynarken değil ama izlerken o et çaldığım sahneden çok etkilendim.
Normal hayatta Meryem kadar vicdanlı mısınızdır?
- Size dün yaşadığım bir şeyi anlatayım: Marketten çıktım, cebimde hiç bozuk para yok. Kucağında çocuğuyla bir kadın yaklaştı, yardım istedi. “Yanımda para yok” dedim, bana inanmadı. Öyle bir baktı ki, vicdanım el vermedi, yumurta paketini poşetten çıkarıp ona verdim.
HÜLYA AVŞAR’IN JÜRİ BAŞKANLIĞINA TEPKİLİ DEĞİLİM
Altın Portakal ödüllü bir oyuncusunuz. Hülya Avşar’ın Altın Portakal’da jüri başkanı olmasıyla ilgili siz neler düşünüyorsunuz, merak ediyorum?
- Hülya Avşar’ın jüri başkanlığına tepkili değilim. Çünkü Türk sinemasının önemli oyuncularından biri. Jüri başkanlığı ona niye yakıştırılmıyor, anlamış değilim. Monica Bellucci gelip jüri başkanı olsa kimsenin sesi çıkmayacak! Gerçekten çok yersiz.