Robert Redford’u yaşlanmış buldum

Güncelleme Tarihi:

Robert Redford’u yaşlanmış buldum
Oluşturulma Tarihi: Ocak 12, 2005 00:00

Güzellik geçici, derler... Güzellikle gelen şöhret de.... Gerçekten öyle mi? ABD’li güzeller öyle olduğunu düşünüyor sanki. Yeni dünyanın, pek de yuvarlak olmayan top modelleri arasında tipi tip ‘rock’ yıldızlarını sevgili seçmek, revaçta. Güzellikleriyle elde ettikleri şöhretin geçici olduğunu düşünüyor olacaklar ki, rok yıldızlarının kalıcı şöhretine sığınıyorlar.Bizde ise kapanın elinde kalan rokçular değil, sporcular. Bir de sözüm meclisten dışarı, Woody Allen’a nazire olsun ‘Take the money and run’cıları! (kapkaççılar)Gerçekten güzellik değil de akıl ve zeka mı kalıcı olan?Hülya Avşar için, o bitti artık diyorlarmış. Cengiz Semercioğlu’nun yazısından öğrendiğimize göre ise Hülya Avşar’ın, Star’da yayınlanmaya başlayan yeni programının reytingi sürekli yükseliyormuş. Semercioğlu’nun yazısını İnternet’ten okuduğumda, tüketici elektroniği fuarı CES’i izlemek üzere geldiğim Las Vegas’taydım. Yazıyı okuduktan sonra, basın odasından çıkıp açılış konuşmasına koştum.Intel başkanı Craig Barret, Intel’in bilgisayar çipi teknolojsinde eriştiği son yenilikleri anlatıyordu ki, salon bangır bangır çalmaya başlayan ‘Walk this way’ şarkısıyla inledi. Ünlü rock grubu Aerosmith’in solisti Steven Tyler, hemen dibinde oturduğum sahneye fırlayıp iki metre önümde dans edip şarkı söylemeye başladığında şaşırdım. Bir teknoloji fuarında, bir yarı iletken teknolojileri şirketinin başkanın yaptığı konuşma sırasında, sahneye bir rok yıldızının fırlamasına şaşmış olmama hak vermişsinizdir umarım. Las Vegas sokaklarında ve otel lobilerinde dünyanın en ünlü yıldızlarıyla karşılaşmak, şaşılacak tesadüflerden değildir. Elvis Presley başta olmak üzere, aklınıza gelebilecek her ünlünün taklidiyle her an burun buruna gelebilirsiniz. Sahnede dans edip, şarkı söyleyen adamın da, Las Vegas imitasyonlarından biri olduğunu düşündüm. Nasıl düşünmeyeyim ki? İki metre ötemde zıplayıp, çığırtan adam kırış kırış cildiyle, ünlü bir rok yıldızından çok, akşamdan kalma görüntüsünü ağır bir makyajla kapatmaya çalışan, o ucuz taklitçileri andırıyordu! Steven Tyler şarkısını ve Intel başkanıyla sohbetini tamamlayıp sahneyi terk ettikten biraz sonra, günün ikinci sürprizi çıktı sahneye. Robert Redford... O da tam iki metre önümde duruyordu ve onunda cildi yaşını saklamaktan uzaktı. Üstelik kuşandığı siyah elbise bile, pantalon kemerinden fırtlayan göbek yağlarını saklamaya yetmiyordu.Açılışa girmeden önce, İnternet’ten okuduğum Semercioğlu’nun yazısı geldi aklıma. Evet Hülya Avşar henüz bitmedi belki, kabul. Ama acaba daha ne kadar bitmeyecek? Ve bitmemek için nelere katlanması gerekecek?Bence uzun bir süre daha bitmeyecek. Günümüzde tıbbın, daha doğrusu estetik cerrahinin geldiği noktalarda güzellik, eskiden olduğu gibi öyle kolay kolay bitmiyor. Şimdiki güzellerin pili alkalinli. Rokçuların, sporcuların, para saçıcıların pili, güzellerden çok daha önce bitiyor.Ne o? Yoksa artık devir değişti de rokçular, sporcular ve para saçıcılar mı kalıcılığı güzellerde arıyorlar?George Bush’un Sarar takımı varLas Vegas’ın en büyük alışveriş merkezlerinden Premium Outlets’te vitrinlere baka baka geziyorum. Armani, Dolce Gabana, Kenneth Cole, Ralph Lauren, Calvin Klein, Geoffrey Beene derken, beklemediğim bir tabela çıkıyor karşıma: Sarar. Tezgahtar, hemen sokuluyor yanıma. ‘Sarar’ı tanıyor musunuz?’ diye soruyor ve hemen bir sürü ünlü moda markası sayıp, Sarar’ın tüm bu modacıların üretimini yaptığını söylüyor. Mağazanın vitrininde de bu markalar referans gösteriliyor. ‘Bir Türk firması değil mi?’ diye sorunca sohbetin gerisi tahmin edebileceğiniz gibi Türkçe geliyor. Moda Danışmanları Halil Teke ve Eren Berksoy işlerini çok iyi bilen, firmayı da çok iyi tanıyan elemanlar. Mağaza müdürü John Turscak da, bir Türk kadar sahip çıkıyor firmasına.Las Vegas’taki dükkan iki buçuk yıl önce açılmış. Sarar’ın ABD’de ayrıca New York, Chicago ve Dallas’ta da dükkanları varmış. Sarar’ın ortaklarından Cemalettin Sarar, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ABD gezisi sırasında ziyaret ettikleri George Bush’a da Sarar marka bir takım elbise hediye etmiş. Yani ABD Başkanı’nın gardırobunu süsleyen takımlar arasında bir Türk markası da bulunuyor! Kısacası Sarar, bir dünya markası olma yolundaki ilk adımlarını atmış. Sarar’ı tanıtırken ünlü başka markaları referans göstermeye gerek duymadıkları gün, bir dünya markası olacaklar. Ama mutlaka olacaklar... Önce adayı sattılar, şimdi logoyu... Sırada?Geçtiğimiz yaz Galatasaray Adası’nın ismine sahip çıkmayan kulüp yönetimi, şimdi de asırlık amblemi yok etmek üzere. Galatasaray’ın 100’üncü yılı logosu için, taraftarlar arasında bir yarışma düzenlemişler. Taraftarlardan gelen logoları beğenmeyince, grafiker Bülent Erkmen’in kapısını çalıp, logoyu ona tasarlatmışlar. Sonuç tam bir felaket. Ne rengi, ne ruhu, ne herhangi başka bir yönüyle Galatasaray’la uzaktan, yakından alakası olmayan bir amblem.Hürriyet’ten Emre Özpeynirci, profesyonel grafikerlerin yeni logoyla ilgili görüşlerini almış. Çoğunluğu logoyu grafik olarak iyi bulmuş. Logo için profesyonel işi diyorlar... Logonun grafik dengelerinin, resim-yazı uyumunun ve leke değerinin doğru olduğunu söylüyorlar.Başlatmayın renk dengenizden, grafik öğelerinizden, leke değerinizden! Bu amblemin leke değeri, olsa olsa Galatasaray tarihine sürülen bir leke olur. Galatasaray’ın renkleri değiştirilmiş, asırlık amblemi yok sayılmış, adam kalkmış grafik değerlerden bahsediyor. Ne dengesi, ne profesyonelliği? Sünepe bir aslanın tepesine 100 rakamı yerleştirmek mi profesyonellik? Profesyonellik, hizmet verdiğin kurumun ruhunu yakalamakta, değerlerine sahip çıkmakta yatar.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!