Güncelleme Tarihi:
İstanbul’a 30 kilometre uzakta Riva’da, kışa rağmen yeşil kalmayı başarmış bahçenin ortasındaki küçük ahşap bir evdeyiz. Duvarların yerinde geniş camlar var. Hava buz, ama kış güneşi pırıl pırıl. ıçeride, evin küçük salonundaki şömine tatlı tatlı yanıyor. Etraf mevsim itibariyle ıssız. Bir o kadar da romantik.
ınsan, büyük şehrin keşmekeşini arkasında bırakıp romantik bir kaçamak yapmak istese ancak böyle bir atmosferi hayal eder. şansa bakın, gün de sevgililere adanmış, 14 şubat... Lakin, pekala aşk yuvası diye tanımlanabilecek bu romantik evde iki değil, tam 32 kişiyiz!
Sabah saatleri... Saç ve makyajı yapan Jerry, küçük bir odada Berrak Tüzünataç’ın uzun, inatçı saçlarına şekil verirken, Engin Altan başka bir odada menajeriyle oturmuş çay içip poğaça yiyerek ipad’de kelime oyunu oynuyor. ıpad’de bugünlerde en popüler oyun olan Angry Birds’den söz açıyorum. Bütün level’ları çoktan atlamış bile.
ÖZGÜR OLDUĞUN KADAR MUTLUSUN
Bir ara, yine o bekleme anlarından birinde, bu bitmek bilmeyen uzun es seanslarına alışıp alışmadığını soruyorum. şikayet etmeden, işinin bir parçası olduğunu ve artık durumu kanıksadığını söylüyor: “Tarık Abi’nin (Akan) bir sözü var. ‘Biz paramızı bekleyerek kazanıyoruz. Çekimler filan işin eğlencesi, detayı’ der.”
“Bir Avuç Deniz” filminin basın bültenine göre şöyle bir film izleyeceğiz: Yakışıklı, başarılı Mert, Amerika’da okulunu bitirmiş ve büyük bir şirkete yönetici olarak atanmış. Herkes onu seviyor. Özellikle de yakın dostları Aylin ve Bora. Üçü birlikte bir tekne turuna çıkıyorlar. Bodrum’a geldiklerinde Mert’in sevgilisi, dünya güzeli Dilek de ekibe katılıyor. Dilek ve Mert herkesin beğendiği ideal bir çift. Ama sonra Mert’in hayatına Deniz giriveriyor. Deniz belki de bir deli. Çoğu zaman yırtıcı, alaycı. Ama nasıl oluyorsa “tutarlı ve düzenli” Mert, Dilek’i unutup Deniz’e tutuluyor. Deniz ve Mert çevrelerindeki herkese rağmen tutkulu bir ilişkiye başlıyor. Önce Dilek, sonra da tüm dostları ve ailesi Mert’i terk ediyor. Başarılı Mert tökezlemeye başlıyor. Deniz bitmek zorunda. Ama bu o kadar kolay mı acaba? Bir avuç aldığımız deniz gerçekten deniz midir? Deniz’e açılmaya cesaretiniz var mı?
Berrak’ın cesareti var. Nitekim, filmde sorulan “Deniz mi, liman mı?” sorusuna, “Deniz” diye cevap veriyor. Özgürlük mü, mutluluk mu, sorusunda da kafası çok net; “Özgür olduğum kadar mutluyumdur” diyor.
TİYATRO HOCALARIM “YETENEKLİSİN” DEDİ
ızmir Karşıyaka Lisesi’nde okurken, nasılsa boş geçer, biraz gezip tozarım diye düşünüp tiyatro kolunu seçmeseydi, bugün ne “Canlı Para”yı sunacaktı, ne de film çekip tiyatro sahnesine çıkacaktı.
Engin Altan Düzyatan, “Hiç hesap kitap yapmam. Ne zaman gelişine yaşarsanız hayatı, size daha çok şey sunuyor. Daha çok şey öğreniyorsunuz” diyor.
Hakikaten “gelişine yaşıyor” ama şansına hayat da ona güzel şeyler getiriyor: “Üç kardeşiz, ben en küçüğüm. ızmir’de bütün ailemle birlikte mutlu bir çocukluk geçirdim. Abim avukat, ablam ODTÜ ışletme mezunu. Babam iktisatçı, annem enstitülü. Ailede bir tek ben sanatla uğraşıyorum. Çocukluğumda sıkı bir Karşıyaka taraftarıydım. Çocukluğum statlarda geçti.”
Lisede sporun yerini önce tiyatro kolu, sonra tiyatro aşkı alıyor: “Ben rahat ederim diye tiyatro kolunu seçmiştim. Meğer Karşıyaka Lisesi’nde tiyatro kolu en aktif kolmuş. ılk haftadan itibaren çalışmaya başladık. Bir parça okumamızı istediler, o yıl bana başrolü verdiler. Üç yıl boyunca o tiyatronun vazgeçilmez adamlarından biri oldum ve zamanla çok keyif almaya başladım. Ayakta alkışlanmak, arkadaşlarınızın sizi tebrik etmesi çok etkileyici şeylerdi. Tiyatro hocalarımız çok yetenekli olduğumu ve oyunculuk sınavlarına girmem gerektiğini söyledi. Dokuz Eylül Üniversitesi Sahne Sanatları Bölümü Oyunculuk Anasanat Dalı’nı ikincilikle kazandım.”
HOLLANDALI AŞKI BİR TEKLİFE YENİK DÜŞTÜ
Mezun olduktan sonra Hollandalı kız arkadaşıyla birlikte Hollanda’ya gitmeye niyetlenir. Pasaport, vize, her şey hazırdır. Bir gün Konak’tan Karşıyaka’ya vapurla geçerken telefonu çalar. Öğrenciyken kaydolduğu ajans, Türker ınanoğlu’nun görüşmek istediğini söyler:
“Aklımda gitmek vardı ama ajans, görüşmem konusunda ısrar edince İstanbul’a geldim. Açıkçası, üniversiteden yeni mezun bir adam için çok iyi para verdiler. Ben de biraz çalışıp para biriktirir sonra giderim diye düşündüm. Ama kalış o kalış. Bir daha hiçbir yere gidecek vaktim olmadı. Bir iş öbürünü kovaladı. Kız arkadaşımla ilişkimiz de dört ay sonra bitti.”
Türker ınanoğlu’nun projesi “Bizim Otel”dir. Onun ardından 1,5 yıl süren “Koçum Benim” gelir. Dizileri tiyatro oyunları ve sinema filmleri izler.
Geçen yıl bu zamanlarda, Engin Altan Midyat’ta “Bir Bulut Olsam” adlı diziyi çekiyordu. O günden bu yana hayat onun için daha da hızlı aktı. “Kapalıçarşı” dizisini çekti. Yazın büyük bir kısmını “Bir Avuç Deniz” filminin çekimlerinde geçirdi. O bittikten hemen sonra hayatında bambaşka bir sayfa açıldı: “Canlı Para.”
şimdi her akşam televizyonda... Engin Altan, aynen çocukluğunda olduğu gibi mutlu, rahat, gelişine bir hayat yaşıyor. Bir de televizyon izlemeyi çok seven rahmetli babaannesi de torununu ekranda izleyebilseydi...
SERT VE UKALA BİR TİPE BENZİYORUM
Berrak Tüzünataç, karşısındakinde sıcak, açık bir ilk izlenim bırakmıyor. Bu benim fikrim değil, bizzat onun beyanı: “Sert, kapalı, hatta ukala biri gibi algılanıyorum galiba. Hayatta ne kadar kırılıyorsanız, kendinizi o kadar korumaya alıyorsunuz. ınsan ne kadar canının acımasından korkuyorsa dışarıya o kadar sert görünüyor. Gerçi bunu söylemek de sırrını açık etmek gibi bir şey.”
Berrak, çalışmadığı, üretmediği dönemlerde röportaj vermeyi sevmiyor. Hatta bana öyle geliyor ki, genel olarak röportaj vermeyi sevmiyor. Bu yüzden, kişisel soruları hızla geçip gösterime girecek filmlere ve Berrak’ın canlandırdığı karaktere geliyoruz.
Berrak bu “arıza” genç kadına ne kadar benziyor, ondan nerelerde ayrılıyor: “Ben ne tür bir karakterle haşır neşir oluyorsam bir yerde ona çok benzediğime inanıyorum. Konservatuvarlı değilim, belki de bu benim kendi kendime bulduğum bir oyunculuk metodu. O yüzden Deniz karakterinde de kendimden bir şeyler bularak oynadım.”
SUSAM SOKAĞI’NDAKİ MİNİK KUŞ GİBİYDİM
Berrak Tüzünataç, 1983 yılında Yalova’da doğdu. ınanması zor ama 15 yaşına kadar şişman bir kızdı. 2005’te Ayşe Arman’a verdiği röportajda o dönemi şöyle anlattı: “Orta sona kadar şişmandım. Hatta obez. ‘Yüzü de pek güzel ama zavallı çok şişman’ derlerdi. Susam Sokağı’ndaki minik kuşa benzetirlerdi. Sonra 15 yaşında bir gün canıma tak etti. Çünkü bir çocuktan hoşlandım. Ve bikini giymek istedim. Bir ayda 8-9 kilo verdim.”
Berrak, Koç Lisesi’ni bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi’nin ıngilizce ışletme bölümüne girdi. Son sınıfta okurken, Zeynel Abidin Ağgül fotoğraflarını çekince herkes kim olduğunu merak etti. Gençti, ne istediğini karar vermesi için biraz zamana ihtiyaç vardı. Kalbi oyunculuk için çarptı.
2005’ten bu yana “Beyza’nın Kadınları”, “Organize ışler”, “Ejder Kapanı” ve “Kıskanmak” filmlerinde oynadı. “Elveda Rumeli” ve “Bu Kalp Seni Unutur mu” dizileriyle televizyona ve oyunculuğa ısındı. şimdi iyice biliyor ki, hayatının bundan sonrasında oyunculuk yapmak istiyor:
“Doğru şey için çabaladığımı, doğru karar verdiğimi bilmek beni motive ediyor. Sorgulamıyorum. Doğru yerdeyim. Hatalar da oluyor, düşüyorsunuz, takılıyorsunuz. Bu benim sınavım, benim hayatım. Kopya çekmiyorum. Modellere uymaya çalışmıyorum. Bildiğim soruları cevaplıyorum. Bazılarını yanlış cevaplıyorum. Bazı sorular tekrar tekrar karşıma çıkıyor ama bütün bu yolculukta hiçbir zaman işimi ve işimle ilgili seçimi sorgulamıyorum.”
BERRAK TÜZÜNATAÇ: HAYATI BOL KEPÇE YAŞIYORUM
“Ben biraz bol kepçe yaşayan biriyim hayatı. ıyileri de kötüleri de. Ama bir yerden sonra büyüyorsunuz ve galiba artık aynı adrenalin bombalarını tekrar tekrar yaşamaktan sıkılabiliyorsunuz. O tecrübeden artık öğrenmeniz gereken her şeyi öğrenmiş görüyorsunuz kendinizi. Böyle biraz daha huzurlu bir yolda ilerlemek istiyorum.”
ENGİN ALTAN DÜZYATAN: KARNINDA “ONURUM HAYATIMDIR” YAZIYOR
Karnımdaki dövmede “Est sularus oth mithas” yazıyor. Salomnia şovalyeleri’nin yemini ve “Onurum hayatımdır” demek. Beş sene önceydi. İçime çekildiğim, çok kitap okuduğum bir dönemdi. Kitaplardan birinde gördüm bu sözü. İki saat sonra dövmecideydim. Çünkü bu söz hep benimle kalsın istedim.