Güncelleme Tarihi:
Zuhal Hanım hayırlı olsun, “Kazanmak İçin Bir Dakika”nın yeni sunucusu oldunuz...
- Teşekkür ederim. “Kazanmak İçin Bir Dakika” daha önce izlediğim bir yarışmaydı. Teklif gelince çok sevindim, çok onore oldum. Ve kendimi bir anda programın içinde buluverdim. Kanal D ailesi eski ailem zaten. Teklif geldi ve bir anda çekimlere girdik.
Teklifi hemen kabul ettiniz yani?
- Ben bir iş teklifi geldiğinde, o anda hissettiklerime önem veriyorum. İki dakika içinde bende bir enerji patlaması olduysa, bir pozitif durum yaşadıysam, o iş güzel oluyor. Bu yarışma için teklif geldiğinde de onu yaşadım.
Normalde ince eleyip sık dokuyanlardan mısınız?
- Evet, genelde öyleyim. Terazi burcu olmamdan kaynaklanıyor sanırım. Ama bu işte öyle olmadı. “Yaparsan sen yaparsın” dediler, bana benden daha çok güvendiler. 45 ayrı ülkede yayınlanan bir yarışma bu. Yanlış bilmiyorsam, ilk ve tek kadın sunucusu ben oldum.
SOMON KULE OYUNUNU GÖZÜME KESTİRDİM
Oyunları izlerken insan “Ben de denesem mi acaba?” diye düşünüyor. Siz de denemeyi düşünüyor musunuz oyunları?
- Evet evet, kesin deneyeceğim. Gözüme kestirdiğim bir oyun var.
Hangisi?
- Uzun zamandır hiç kimsenin tamamlayamadığı bir oyun var, “Somon Kule” ismi. On tane somunu çubuklarla üst üste tutturmaya çalışıyorlar. En zor oyunlardan biri. Onu denemek isterim.
Oyunlarda kullanılan materyaller de herkesin evinde olan şeyler. “Lütfen evde denemeyin” uyarısına gerek yok bu yarışmada...
- Aksine biz “Lütfen evde deneyin” diyoruz. Çünkü çok keyifli oyunlar. Katılması da kazanması da kolay bir yarışma bu. Oyunlarımız birer dakika. Yarışmacılarımıza 10 dakika içinde 500 bin TL kazanma fırsatı sunuyoruz.
HUZURLU VE GARANTİCİ BİR TİP DEĞİLİM
Evlilik programı sunuculuğunu özlüyor musunuz?
- Yok, hiç özlemiyorum. Güzel ve keyifliydi ama çok yorucu bir işti. Benim için iki sezon yeterli oldu. Bir de bir yerden sonra iş çığırından çıkmaya başlıyor. Reyting için işin seviyesi düşüyor. Şimdi yeni maceralar yaşıyorum. Bu bir yolculuk, maraton. O yarışma da duraklardan biriydi.
Siz de heyecanı seviyorsunuz o zaman...
- Herkes garantisi olan işleri seviyor. Ama televizyonda tutan işlerin aynılarının içinde olmak bana göre değil. Ben daha çok aksiyonu, heyecanı olan işleri seviyorum. Onun için arada değişim olsun, adrenalin olsun istiyorum. Özel hayatımda da böyleyim. Bir yerde çok fazla oturamam, kapalı yerlerde çok fazla duramam. Eşimle motora biniyoruz mesela. Adrenalini ikimiz de seviyoruz. Huzurlu ve garantici bir tip değilim. Risk almayı seviyorum.
Çok uzun yıllar süren bir dizide olsaydınız, bir süre sonra bırakır mıydınız?
- Bırakırdım galiba. Çünkü dizi uzadıkça senaryo kısırdöngüye giriyor. Ölen karakterler hortluyor mesela. Bana biraz komik geliyor. Bu durum oyunculuğu da köreltiyor. Rolün alışkanlık haline gelmesi, işin oyunculuk ve keyif kısmını öldürüyor.
BİZİM KADRONUN ENERJİSİ YÜKSEK
“Avrupa Avrupa” dizisi de devam ediyor. Onun çekimleri nasıl gidiyor?
- Her şey yolunda. Rahat çalışabilen, enerjisi yüksek bir kadromuz var, çok keyifli çalışıyoruz. Dizinin başarısını görünce daha da keyifleniyoruz tabii.