Simla YERLİKAYA
Oluşturulma Tarihi: Eylül 02, 2007 01:19
Hülya Şahin (33) ismi ringlerde yenilmezlik anlamına geliyor. Profesyonel boks kariyerinde yaptığı 19 maçı da namağlup tamamladı. Bu yılın başında Rus Anastasia Toktaulova’yı yenerek kadınlar hafif sinek sıklette (49 kilo) dünya şampiyonluğu unvanını eline geçirdi. Hülya, ya da Almanlara göre Julia, önce haziranda ABD’li Hollie Dunaway’ı temmuzda Düsseldorf’ta Meksikalı rakibi Delia Lopez’i yenerek unvanını korudu. "Güneş Işığı" lakaplı boksör, Almanya doğumlu.
Ailesi 1969’da Erzincan’dan Almanya’ya göç etti. Hülya, henüz Erzincan’ı görmeye fırsat bulamamış. Almanya’da tornacılık eğitimi almış. Halen Köln Toplu Taşıma şirketinde, metroda otomatların bakımını yapıyor. 1.60 boyunda ve 49 kilo. Formunu korumak için karşılaşmalardan 6-8 hafta önce, diyetisyen kontrolüne giriyor. İki hafta önce sol dizinden menisküs ameliyatı geçirdi. Altı ay bokstan uzak kalacağı için üzgün, ama gelecek yıl şubatta ringlere dönecek.
Bir boksör ringe çıkarken ne hisseder? Mesela korkar mı?- Korku olur. Ama dayak yiyeceğim korkusu değil. Ya kaybedersem korkusudur bu.
Dünya şampiyonu olunca "Bu işte en iyiyim, hiç yenilmiyorum" fikrine kapıldınız mı?- Hiçbir zaman, en iyiyim, demem. Sadece en iyilerden biriyim, derim. Mutlaka benden iyiler de vardır, diye düşünüyorum. Ama dünya şampiyonu olmak inanılmaz bir özgüven getiriyor.
Boksa nasıl başladınız?- Ağabeyim sayesinde başladım. O kikboks yapardı. Ben de ona özenip 17 yaşında kikboks yapmaya başladım. Sonra boksa ilgi duydum. 1997’den beri boks yapıyorum.
Kariyerinizin ilk yıllarında Türkiye adına dövüşmüşsünüz. Almanya’da doğup büyümenize karşın neden Türkiye’yi seçtiniz? <ımg>ımg>- Çünkü Türkiye’de kadın bir boksör olarak çok destek görüyordum ve antrenörüm Türk’tü. Katıldığım turnuvalarda tüm masraflarım karşılanıyordu. Bu destek o dönem Almanya’da yoktu. Amatörlüğüm boyunca dört kez Türkiye, iki kez Avrupa, bir kere dünya şampiyonu oldum. 2004’te Almanya’ya döndüm ve şu anki kulübüm Universum’da profesyonel oldum. Profesyonel olarak zaten ülke adına değil, kendi adına dövüşüyorsun. Ama kazandığımda Alman marşı çalınıyor, çünkü antrenörüm, menajerim, kulübüm, yani tüm ekibim Alman.
ALMAN DİSİPLİNİ, TÜRK ONURUAlmanya’ya mı daha bağlısınız, Türkiye’ye mi?- Almanya’da doğdum, büyüdüm. O yüzden Almanya’ya doğal bir bağlılığım var. İlk yıllarımda gördüğüm destek nedeniyle kendimi Türkiye’ye de çok bağlı hissediyorum. Ama bir gün Almanya ile Türkiye arasında tercih yapmam gerekirse, Türkiye için dövüşmeyi seçerim.
İki kültürden de bir şeyler almanızın boks hayatınıza katkısı oldu mu? - <ımg>ımg>Alman kültüründe disiplin çok önemlidir. Disiplinli bir çalışma da boksta başarı için gerekli. Türk kültüründe ise şerefli, onurlu olmak önemli. Bunun da boks hayatıma çok katkısı oluyor. Çünkü ringde insanların önüne çıkınca kaybetmemek, kötü görünmemek, kötü dövüşmemek istiyorsun. Bu yüzden de daha bir şevkle dövüşüyorum.
Birçok kişi boksu erkeklere özgü bir spor gibi görüyor. Buna katılıyor musunuz?- Herhalde kadınların devamlı hoş, bakımlı ve zarif görünmesi gerektiği için, boks yapmayı bize yakıştırmıyorlar. Ama ben de boks yapıyorum diye kötü görünmüyorum sonuçta.
Bakımlı olmaya, süslenmeye meraklı mısınız?- Evet. Kendime, dış görünüşüme özen gösteririm. Kozmetik ürünleri kullanırım ve her maçtan önce kuaföre giderim. Ringe çıkarken de güzel görünmek istiyor insan. Ama ringe çıktıktan sonra artık görüntünün hiçbir önemi kalmıyor. Mesela dövüşürken "Aman, yüzüm yaralanır; ileride iz kalır" diye hiç korkmam. Zaten o an sadece dövüşe konsantre oluyorsunuz.
Anneniz maçlarınıza gelir mi?- Şimdiye kadar sadece bir maçıma geldi. O da ilk kez profesyonel dünya şampiyonu olduğum maçtı. İnanılmaz gururlandı. Hatta ağladı. Ama "Bir daha gelmem" diyor. O da bütün anneler gibi duygusal. "Sen orada dövüşürken, bakamıyorum" diyor. Dövüştüğümü, birilerinin bana yumruk attığını görmeye yüreği dayanmıyor.