Rina'nın kaderi Babam ve Oğlum gibi olacak

Güncelleme Tarihi:

Rinanın kaderi Babam ve Oğlum gibi olacak
Oluşturulma Tarihi: Mart 30, 2010 01:00

Genç yönetmen Şenol Sönmez’in gerçek bir hikâyeden yola çıkarak Gökçeada’da çektiği “Rina”, 9 Nisan’da vizyona giriyor. Başroldeki Paşhan Yılmazel, konservatuvar hocası Cüneyt Türel ile kamera karşısına geçtiği filmden çok umutlu: “Rina’nın kaderi ‘Babam ve Oğlum’a benzeyecek, kulaktan kulağa yayılarak daha fazla izleyiciyle buluşacak.”

Haberin Devamı

* “Rina” 9 Nisan’da vizyona giriyor. Filmin konusunu sizden dinleyebilir miyiz?  

Paşhan Yılmazel: “Rina”, bir adada yaşayan Ali, Ömer ve Umut isimli üç arkadaşın birbirlerine olan bağlılıklarını ve hayallerini konu alıyor. Bizim filmimizin çekilmesi, bir hayalin gerçekleşmesiydi. Filmde de bir hayalin peşinden nasıl gidildiği anlatılıyor.

Cüneyt Türel: Yaşama sevinciyle bezenmiş güzel bir film diyebiliriz “Rina” için. Bu bir ada filmi ama daha çok dostluk, dayanışma ve sevda filmi...

P.Y: Evrensel bir anlatımımız var. Hangi ülkeye koyarsanız koyun, filmdeki tüm hikâye her coğrafyaya uyuyor. Ben montajda izledim ve gurur duydum. Konservatuvardan hocam olan Cüneyt Türel ile aynı filmde yer almak da ayrı bir onurdu benim için.

* Filmin iki fragmanı var; biri dramatik, diğeri ise komik. Biz neyle karşılaşacağız filmde?  

P.Y: Müzikler eklendikten sonra duygusu daha ağır bir film oldu ama çok da keyifli.

* “Rina” adı nereden geliyor?   

P.Y: Rina bir balık türü. Dokuz ay boyunca derin sularda yaşıyor ve sadece iki ay için su yüzüne çıkıyor. Biz de filmde adanın iki ay içindeki yüzünü anlatıyoruz.    

* Çekimler nasıl geçti sizin için?

C.T: “Doktorlar” dizisinde yıllarca çalıştığımız ekiple birlikteydik. Bizim için çok keyifli bir iş oldu.

BİZ OKULDA DA ARKADAŞTIK

* Paşhan Bey, siz filmin baş karakteri Ömer’i canlandırıyorsunuz. Nasıl biri Ömer?


P.Y: Ömer, adada üzüm bağı olan bir ailenin çocuğu. Ailesiyle ilgili sorunları var, çünkü idealleri ve ailesinin istekleri çakışıyor. Her şeyini anlattığı ve dertleştiği çok yakın bir arkadaşı var, o da Peder Vasilis.

C.T: Vasilis’i ben oynuyorum. Bir Ortodoks papazı. ılginç olan, en iyi dostunun bir Müslüman delikanlı olması. Bu açıdan bakınca, daha bir insansı boyut kazanıyor film. Vasilis, Ömer’e sürekli “Yüreğin ne söylüyorsa onu yap” diyor. Ömer de sevdiği kızla kaçtığı zaman evlenmek için Vasilis’e geliyor.

P.Y: Hani sevdiğimiz kişilere lakap takarız ya, ben de hocamdan öğrendim, Vasilis’e ‘Vasilaki’ deniyormuş. Filmin birkaç yerinde Vasilis’e öyle sesleniyorum. Sanki aramızda hiç yaş farkı yokmuş gibi davranı-yoruz. Bu da özel bir ilişki yarattığımızı gösteriyor. Zaten Vasilis olmasa, bu film olmaz.

C.T: Biz okulda da arkadaştık Paşhan’la. Bütün öğrencilerimle aramdaki bu ilişkiyi korudum. Hâlâ görüştüğüm 50’nin üzerinde “öğrencim-arkadaşım” var.

FESTİVALLERDEN ÖDÜL BEKLİYORUZ

* Şanslı öğrencilermişsiniz...

P.Y: Kesinlikle! Diğer hocalarımız da öyleydi. Drama okulundasın ve o yaşa kadar hep notlarla eğitilmişsin. Hocalarını sevdiğin zaman sırf ona ayıp olmasın diye derslerine daha çok asılıyorsun. “Rina”, “Dok-torlar”dan sonra Cüneyt hocamla birlikte yer aldığımız ikinci proje ve ben bedavaya okuyormuş gibiyim.

* “Rina”da sizin için en unutulmaz olan sahne hangisiydi?

P.Y: Babamla yaşadığım bir olaydan sonra Peder Vasilis’e gidip “Sizin de babanızla diyaloğunuz böyle miydi” diye soruyorum. O da “Bütün babalar aynı Ömer, ben de hiçbir zaman anlam veremedim babamın bana neden kızgın olduğuna, ta ki onu ağlarken görene dek. Benim oğlum olsaydı, beni daha iyi anlasın diye karşısına geçer uzun uzun ağlardım” diyor. Gerçekten çok duygusal bir sahneydi...
C.T: Ömer’le onu kaybetmekten korkan arkadaşları arasında geçen diyaloglar da ilginç ve etkileyici. Ömer’in idealleri yüzünden adadan ayrılma fikrini ihanet olarak görüyorlar.

* Yurtdışındaki festivallere katılacak mısınız?

P.Y: Belçika Film Festivali, Rotterdam Film Festivali ve Palermo Film Festivali’ne katılacağız. Ödül de bekliyoruz. Dediğim gibi, evrensel bir film “Rina”...

Haberin Devamı

İZLEYİCİ PERDEYE EKMEK BANMAK İSTEYECEK

Haberin Devamı

Sizce izleyici filmi nasıl bulacak?

Paşhan Yılmazel: “Rina”, uzun zamandır Türk sinemasında yapılmayan sıcaklıkta bir film oldu. “Neşeli Hayat” sıcaklığında ama daha farklı. Ada hikâyesi izlerken, bir anda karşınıza Romeo ve Juliet sahnesi çıkabiliyor... Bence bu filmin kaderi “Babam ve Oğlum”a benzeyecek, kulaktan kulağa yayılarak daha fazla izleyiciyle buluşacak. ızleyen herkes gözleri nemli ama yüzünde gülümsemeyle ayrılacak salondan. Hatta izleyiciler perdeye ekmek banmak isteyecek!

MERVE'YE AMBARGO KOYMADIM

* “Rina”da eski sevgiliniz Merve Sevi de rol alıyor. Ancak iddiaya göre Sevi’nin filmin galasına katılmasını istememiş, ona ambargo koymuşsunuz. Aslı var mı bu söylentinin?

Paşhan Yılmazel: Hayır, öyle bir şey olamaz. Merve’nin bu film üzerinde büyük emeği var. Emeği olan herkese sonsuz saygı duyuyoruz. Daha önce de söyledim; insanları seçimlerinden dolayı asla yargılamam. Bu film onun da filmidir, gelmek isterse kapımız sonuna kadar açıktır, istemezse de saygımız sonsuzdur.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!