Güncelleme Tarihi:
Çok ciddi bir insandır, fazlasıyla; bugüne kadar şahsi bir işi için beni aradığını hatırlamıyorum, demek ki gerçekten önemli. Hemen buluşalım dedim. Yıldız Parkı’nda yürümeyi önerdi bana, “Ayrı ayrı gidelim, birlikte görülmeyelim!”
“Rıdvan’ı da kaybettik!” diye düşündüm. Ama ısrar etti. Kendi arabalarımızla, ayrı ayrı Yıldız Parkı’na gittik. Park ettik, büyük havuzun başında buluştuk.
“Cep telefonuyla arama beni...” diye tembih etmişti.
“Ulan bir casusluk işi filan olmasın, biz de gitmeyelim dötün altına...” diye ben endişelenmeye başladım bu sefer.
Parkta yürümeye başladık yanyana. Bir süre sessizliğini korudu, sanki konuyu bana açmakta tereddüt eder gibiydi.
- Karolin konusunda içime bir şüphe düştü, dedi birden, içindeki bir acıyı bir hamlede koparıp atmak ister gibi.
Karolin eşi, Hollandalıdır; üç dört sene oldu TC vatandaşlığına geçeli. Dünya tatlısı, çılgın ve komik bir kızdır.
- Seni aldattığından mı şüphe ediyorsun yani?
- Yoook, Allah için, ona en az kendim kadar güvenirim bu konuda. Mesele o değil...
- Oğlum alengirli konuşmayı bırak, anlat anlatacaksan!
- Ya Serdar, biliyorsun ben eski bir Ecevitçiyim, ta lise çağından beri, ‘Karaoğlan’ günlerinden. Siz hep benimle dalga geçerdiniz...
- Hadi hayırlısı! Eeee?
- Rahşan Ecevit’in söylediklerini duydun. Türkiye’de taşınmaz mal edinen yabancılar hakkında...
- Saçmaladığını biliyorum, seninle, daha doğrusu Karolin’le ne ilgisi var bu konunun?
- Ya bizimki, Türk vatandaşı olmak için çok uğraştı biliyorsun, yıllarca ben ağırdan aldım, girişimde bulunmadım, Karolin ısrar etti durdu...
- ...
- İki sene önce nihayet Türk vatandaşı oldu. Ve olur olmaz, bu sefer, “Zekeriyaköy’de inşa ettirdiğimiz evi benim üstüme yaptır” diye tutturdu. Neymiş, annesinin çok hoşuna gidermiş “Damadım villayı Karolin’in üzerine yaptırdı” diye... Bir de, güya, şaka ayaklarına, bir gün onu başka bir kadınla aldatırsam, beni kapıya koyabilirmiş falan filan...
- Eh kızcağız haklı, ev onun evi değil mi? Tapuyu da üstüne yap istiyorsa, hoşuna gitsin ne olacak!..
- Annesi niye bu kadar önem veriyor peki bu konuya?
- Canım onu da anlayışla karşılamak lazım. Şimdi laf aramızda, senin kızın bir Afgan’la evlenip oralara gitse, sen endişe etmez misin? Kızını Türkiye’ye göndermiş, yabancı bir memleket, kimsesi yok kızın burada, ekonomik durum malûm, güvenmiyor kadın... Ulan sen de manyaksın ha! Başka ne sebep olabilir ki?
- Ya Rahşan Ecevit’in vurguladığı gerçekler?
Ben nereden bileyim kardeşim Rıdvan’ın şubat ayından beri psikolojik tedavi gördüğünü, bir tür şizofreni teşhisi koyulduğunu? Kedi b.kunu örter gibi saklıyor millet hastalığını...
Ciddi ciddi dinliyorum ben de...
Kaynananın baskısıyla karısının Türkiye’de mülk edinmeye çalıştığına, Türk vatandaşlığına geçmenin bile bir ‘tezgâh’ olduğuna (halbuki garip kız, ‘isteğe bağlı Bağkurlu’ olup ileride üç kuruş emeklilik kurtarma derdinde, bizimkine haklı olarak güvenmediği için...), Rıdvan’ın dedesinden, babasından kalma iki üç parça taşınmazın üstüne oturmaya çalıştığına karar vermiş.
- Sen gazetecisin, bu uluslararası komployu bilsen bilsen sen bilirsin...
Karolin kız bin kere özür diledi, Rıdvan’ın anacığı Melike Hanım Teyze duyunca yerin dibine girdi, “Üzülme be teyzeciğim, bu benim kardeşim daha ortaokuldayken de böyle evhamlıydı” filan diye saçmaladım, ne diyeceğimi bilemedim.
Daha iyi diyorlar, ilaçlar iyi gelecek gibiymiş.
Tek tesellimiz, Rıdvan yedek parçacıdır, hani siyasetle filan bir ilişkisi yoktkur; öyle açıp randevu istese, parti başkanları, başbakanlar filan ciddiye almazlar.
Çünkü bu tür hastalar, beyinlerinde yarattıkları tehditlere ve komplolara o kadar içten inanırlar ki, eğilimi olanları da inandırırlar. Şimdi gülüp geçiyoruz ama, sari bir hastalığa dönüşür alimallah!
Ulan, bak şimdi benim de içime bir kurt düştü. Bizimki de geçenlerde annesiyle telefonda konuşurken, bir ev lafı filan ediyordu...