Güncelleme Tarihi:
Öldüren Tutku denince akla öncelikle ne konusu ne de seksi oyuncuları geliyor.
Bu, her şeyden önce bir Brian de Palma filmi.
Amerikan sinemasının usta yönetmenini, hayatında 70 yılı devirdikten sonra, sinemaya altı yıl da ara vermişken tekrar kamera arkasına geçiren filmden söz ediyoruz.
Brian de Palma, Günah Tohumu (Carrie), Yaralı Yüz (Scarface), Dokunulmazlar (The Untouchables) ve Öldüren Kadın (Femme Fatale) gibi unutulmaz filmlerin yaratıcısı.
Öldüren Tutku’da ise yıllar sonra çok iyi bildiği bir türde ilerliyor, tutku, rekabet, seks, şiddet gibi konuları ustalıkla aynı potada harmanlıyor.
FİKİR HIRSIZLIĞINDAN SONRA SIRA SEVGİLİ ÇALMAYA GELİYOR
Film, iş arkadaşı, biri sarışın, diğeri esmer iki kadının bir sofada samimi pozları ile açılıyor.
Isabelle, patronu Christine’e delicesine hayran olan hırslı bir işkadını.
Gayet zeki ve parlak fikirleri olan biri.
Isabelle’in dâhiyane reklam filmi fikri, Christine tarafından çalınıp, kendi kariyeri için kullanılıyor.
Birinin fikrinden sonra diğerinin sevgilisi de ortak kullanım alanına açılınca iş çığrından çıkmış bir halde ilerliyor.
Karşılıklı zekice, haince saldırılar, toplum içinde aşağılamalara kadar gidiyor.
İnsana cinayeti düşündürtecek boyutlara varıyor.
GERİLİMDEN ÇOK DRAM DEMEK DAHA DOĞRU
Öldüren Tutku’nun çıkış noktası Aşk Suçu (Crime d’amour) adlı bir gerilim filmi.
“Gerilim hem görsel anlatım için iyi bir araç hem de bir yönetmen için çok eğlenceli” diyen Brian de Palma, İçimizdeki Şeytan (Raising Cain) filminden beri uzak durduğu türe Öldüren Tutku ile geri döndüğünü söylüyor.
Ama izleyici tarafından bakarsak, Öldüren Tutku’nun çok da gerilim yüklü bir film olmadığını söyleyebiliriz.
Film, daha çok insan ruhunun karanlıklarında ilerleyen bir kedi fare oyununu andırıyor.
Kadınların birbirlerine karşı yaptıkları hamleleri izlerken gerilmiyoruz aslında, ama heyecanla bir sonrakini bekler hale geliyoruz.
ŞEHİR HAYATINDAKİ KÖTÜLÜK TOHUMLARI
Şehir, iş hayatının ve bu hayatın vazgeçilmezi olan rekabet ortamının insanın içine serptiği kötülük tohumlarını en iyi açığa çıkaran filmlerden biri Öldüren Tutku.
İlk atışı kimin yaptığı bir süre sonra önemsizleşiyor.
İyi kalpli görünen de bir süre sonra oyunu kuralına göre oynamaya başlıyor çünkü.
Suçlu ile kurban sürekli yer değiştiriyor.
Karşılıklı savaş öyle bir hal alıyor ki, bir süre sonra sadece kurşunlar, saldırılar ve aslında bunların ne kadar pis oldukları konuşuluyor.
Brian De Palma güzel kadınları görüntülemeyi seven bir yönetmen. Burada da Hollywood’un iki güzel ve seksi kadınını olabildiğince güzel, bakımlı ve alımlı göstermeyi ihmal etmemiş.
Özellikle Rachel McAdams’ın gerek kıyafetleri, gerekse de saç makyajıyla göz aldığını söylemem gerek.
Erotik gerilim olarak da lanse edildi Öldüren Tutku. Ama erotizm konusunda da iddialı sahneler içermiyor.
Hatta bence içinde erotik bir sahne de barındırmıyor.
Brian de Palma imzası gibi duran duş sahnesi bu filmde de var. Ama erotik olmayanından.
Öldüren Tutku, sonunda ne olduğunu anlamakta güçlük çekme ihtimaliniz yüksek olsa da final değerlendirmesinde güzel ve alımlı bir film.
Görsellik konusunda iddalı olduğunu ve ‘güzel’ sıfatını fazlasıyla hak ettiğini düşünüyorum.
Mekânlar, kadınlar, kıyafetler ve hatta ayakkabılarıyla.
Bu güzellikler karşısında rekabetle gelen çirkinlikler ve insan ruhunun derinliklerinden çıkan kötülükler var.