Rejime sabah başlar akşam bitiririm

Güncelleme Tarihi:

Rejime sabah başlar akşam bitiririm
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 25, 2010 00:00

Saba Tümer yemek yapmayı sevmiyor ama her türlü yemeği yemeye bayılıyor. Kiloda işin ucunu kaçırmamak için her sabah kendisini rejim ve yürüyüş yapmaya ikna ediyor ancak daha akşam olmadan bu kararından vazgeçiyor çünkü kısır ve mantı türü yiyecekleri görünce dayanamıyor!

Yemekle aranız nasıl?
- Kilomdan belli olmuyor mu? Çok iyi. Seviyorum yemek yemeyi, iştahlı bir insanım. Bir de keyifli keyifli yemek yemeyi çok severim. Ama kendimi tutamayıp çok ve şuursuzca yiyorum.

Yemeyi sevdiğiniz kadar yapmasını da seviyor musunuz?
- Yapmasını çok sevmem. Ancak çok sevdiğim birilerini evime davet etmiş olmam lazım yemek yapmam için. Onun haricinde yemekle çok uğraşmıyorum. Zaten son zamanlarda çalışma tempom yüzünden evime ne gelen var ne de giden...

Çocukluktan aklınızda kalan yemek anıları var mı, en sevdiğiniz yemekler hangisiydi?
- Çocukluğumda peksimetler vardı. En çok, sabah kalkıp o peksimeti çayın içine bandırıp, beyaz peynirle yemeyi severdim. Daha çok simit, peksimet, grisini, peynir, domates falan yemeyi tercih ederdim. Her çocuk gibi ıvır zıvıra düşkündüm. Annem çok lezzetli ve çok hızlı yemek yapardı. Mutfağa girer, bir anda 3-5 çeşit yemek çıkarırdı. Patlıcanlı pilavı çok lezzetliydi. Bir de Köpoğlu yapardı, tabak tabak yerdim. Annem yemek yapardı, teyzem çocuk bakardı; ailenin içinde görev dağılımı böyleydi. Babam mutfağa girmezdi, o sadece yerdi. Romantik olsun diye masayı mumlarla süslerdi. Akşamları masada ya loş ışık ya da çiçek olacaktı. Zeytinyağlısı, eti, pilavı, salatası olacak, şık bir sofrada oturacaktı; öyle severdi babam. Biz, “Baba, mutfakta yiyelim” derdik, asla ikna edemezdik.

Evde erkeğin mutfağa girmesini onaylıyor musunuz?
- Çok dağıtmadığı sürece, evet. Ben bir taraftan bozarken, bir taraftan düzeltirim. Dağınık mutfağa tahammülüm yok. Bir erkek mutfağa girince, mutlaka dağıtıp çıkar. Düzgün çalışan erkekler varsa, yeme de yanında yat o zaman.

“Aşk mideden başlar” derler... İnanıyor musunuz?
- Ben oradan başladığına değil de oradan devam ettiğine inanıyorum, orada iş sağlamlaşıyor. İlk önce arada bir elektriklenme oluyor. Sonra aşk başlıyor. Ondan sonra da lezzetli yemeklerle birlikte pekişiyor, daha da güçlendiriyor. Yani lezzetli yemek, aşkı güçlendiriyor.

Hiç lezzetli yemek yaptığınız için size âşık olan erkek oldu mu?
- Yok, hiç olmadı! Zaten o kadar lezzetli yemekler yapamam ki... Ben önce kendime âşık ettim sonra doyurdum.

‘Misafir geldiğinde mutfağa girerim’ dediniz, ne yaparsınız?
- Makarna, pilav, soya soslu tavuk... Beşamel soslu eti iyi yaparım. İzmirli olduğum halde öyle zeytinyağlıları falan beceremem. Hamur işi olarak pişi yaparım. Tembel tavuk diye özel bir yemeğim var. Ben bunu bir kere erkek arkadaşıma yaptım. Tavuğu yerken ikide bir bana, “Senin için tavuğu çiğ yerim” diyor. İltifat ettiğini sandım önce. Meğer gerçekten çiğ yiyormuş. Tavuğu buzluktan geç çıkarmıştım, tam çözülmemiş, içi çiğ kalmış. Rezil olmuştum o akşam!

Sizin gönlünüzü çelebilmek için bir erkek ne pişirmeli?
- Öyle bir yemekle baştan çıkmam, zor olanlardan birkaç yemek yapması lazım. Mesela risotto, beşamel soslu et, bir de enginarlı pilav çıkarsın, tamam. Gönlümü çelebilmek için zorlu bir mutfak sınavından geçmesi lazım.

En sevdiğiniz yemek?
- Ay hepsini severim ben. Mesela şu an karşımda kısır var ya bayılırım kısıra. Mantı çok severim. Sıralama yapamam çünkü her şeyi severim, dedim ya iştahlı bir insanım. Kebap, balık çok severim.

En sevmediğiniz yemek?
- Kapuska. Adı da bir acayip gelir bana.

Hangi yörenin mutfağı hoşunuza gidiyor?
- Ben İzmirliyim, ot yemezsem, salata tarzı bir şey yemezsem yemek yediğimi anlamıyorum. Bazıları et yemezse doymaz ya, ben de ot yemezsem doymuyorum. Mutlaka bir yeşillik yemem lazım. İzmir’in rokası çok meşhurdur ama ben rokayı İstanbul’a gelince sevdim. İzmir’de normalde önce zeytinyağlılar çıkar sonra ana yemek gelir en sonra da peynirmiş, meyveymiş ya da tatlı çıkar. İstanbul’a gelince çok şaşırdım. Zeytinyağlıyı en son servis ediyorlar. Yemişsin her şeyi, midede yer kalmamış, bir de bakıyorsun masaya fasulye konmuş.

Hamur işleri ilginizi çeker mi?
- Türkiye’de o kadar hamur işi yememeye çalışıyorum. Gerçek suböreği yapanı bulmak çok zor. Bulunca da yiyorum tabii. İtalyan tarzı lezzetli pizza yapan yerlere gidip yiyorum. Fast food’u da seviyorum. Ya, ben her şeyi seviyorum, ayrım yapmıyorum. Otel hamburgerine bayılıyorum mesela.

Gece buzdolabını ziyaret ettiğiniz oluyor mu?
- Çok güzel bir hikâyem var: Daha 21-22 yaşındayım, o zamanlar İzmir’de yaşıyorum. Akşamları Çeşme’de geziniyoruz. Eve gelince muhakkak dolabı açıp bir şeyler atıştırıyorum. Bir gün yine eve geç geldim. Dolabı açtım yiyecek bir şey yok. Buzluğu açtım, koca bir mozaik pasta var. Pastanın üstünde annemin ‘Sakın yeme’ notunu görünce bastım kahkahayı. Sabahın beşinde bütün ev halkını uyandırdım.

ŞAMANDIRAYA EVET

Bir günlük yemek maceranızı anlatır mısınız?
- Sabah kahvaltısı; ekmek, peynir, çay. Peyniri ekmeğin üstünde eritirim. Öğlen; tavuklu, etli salata, bazen menemen, omlet tarzı şeyler yiyorum. Aralarda abur cubura kaçmazsam akşam zeytinyağlı bir yemek, yanında pilav. Arada bir ya dürüm ya da balık ızgara yiyorum. İşin kötüsü, benim program çok geç bitiyor. Eve gelince çok acıkıyorum. Bir parça peynir-ekmek yiyeyim de bastırsın diyorum. O bir parça hemen hemen yarım kalıp peynir oluyor.

Tabağınızı ekmekle sıyırır mısınız?
- Öyle bir huyum yok. Buğulama balık ya da tereyağlı karides falan olursa hemen şamandıraları atarım. Şamandıraya evet, sıyırmaya hayır!

Tatlıyla aranız nasıl?
- Tatlıyla birbirimizi severiz. Çikolatayı çok seviyorum. Ekmek kadayıfı, yumurta kokmayan şekerpare favori tatlılarım.

Sokak yemekleriyle aranız nasıl?
- Ekmek içi köfte, ekmek arası balık, onları yerim. Arada bir de turşu suyu içerim. Sakatatı bir dönem çok yerdim. Şimdi pek yemiyorum.

Kimyon yiyerek tam beş kilo verdim

Rejim yapıyor musunuz?

- Ben sürekli rejimdeyim zaten, durmadan rejim yapıyorum. Gündüz başlıyorum, akşam bitiriyorum. Mesela şimdi güzel güzel yiyorum ya akşam bir çorbayla geçiştiriyorum. Düşünsenize bu iştahla bir de dikkat etmezsem nasıl olurum! Yürüyüş yapmayı seviyorum, Bebek sahilinde yürüyorum ama yürüyüş bandı bana göre değil, sıkılıyorum. Her sabah yürümek için niyetleniyorum ama her seferinde bir bahane çıkıyor. Mesela bugünlerde yağmur beni engelliyor. Aslında bulutları görünce için için seviniyorum.

Hiç sıkı yaptığınız rejim olmadı mı? Hep sabah başlayıp akşam bırakır mısınız?
- Sıkı diyete girdiğim zaman bütün kurallara uyarım, reçetenin santim dışına çıkmam. Ama bittiği zaman da beni tutana aşkolsun. Baharatlar metabolizmayı çok çalıştırıyormuş. Ne yersek yiyelim, üstüne pul biber, sumak, kimyon mutlaka ekilmeliymiş. Özellikle kimyon çok önemliymiş. Bol bol kimyonu koyunca, istediğini yiyebilirmişsin. Ayurveda öğretisi. Yeni öğrendim bunları. İstediğini yiyebilirsin derken belirli bir limiti olması lazım tabii.

Ayurveda’nın yemek sırları nedir?
- Vallahi o kadar detaya girmiyorum, sadece baharatın insan vücudunda, metabolizmayı çalıştırmada büyük etkisi olduğunu biliyorum. Onun için de mesela et yediğim zaman, bol kimyon kullanıyorum. Hiç adını bile duymadığım baharatlar var. Bunlar metabolizmayı hızlandırıyormuş, yediklerini yakıyormuş içeride. Benim doktorum, pizza yedikten sonra bir avuç kişniş şekeri yiyeceksin diyor, enteresan taktikleri olan bir sistem. Dediklerini uyguladım, beş kilo verdim. Dün kontrole gittim, “Kimyonu fazlalaştır” dedi.

Suçluluk duyarak yediğiniz bir yemek var mı?
- Bütün yemekler... Yemeği fazla kaçırınca ‘Neden bu kadar çok yedim’ diye pişman oluyorum. Bir keresinde İzmir’deyken çok sıkı diyet yapmıştım. Diyet süresince canımın çektiği her şeyi beynimin bir kenarına yazdım. Uzun bir liste oldu. Diyetin sonunda iki kilo vermiştim. Sabah kalktım ve işe arkadaşımın annesinin yaptığı kurabiyeyle başladım. Sonra diyet sırasında hiç aklımdan çıkmayan ekmek arası köfte siparişi verdim. Peşinden annemin yaptığı enginarlı pilavı yedim. Yani diyet süresince canım neyi çektiyse hepsini yedim. Ertesi gün teraziye çıktığımda verdiğim iki kiloyu aldığımı gördüm. Benim diyetle aram böyle. Makarnayı da çok severim. Sarımsaklı yoğurtlu, kıymalı makarnaları seviyorum. Her gün yemem ama içkinin ardından sarımsaklı yoğurtlu bir makarna yemeyi severim.

MICHELIN YILDIZLI LOKANTALARDA KAHKAHA ATAMIYORUM

Hangi tür lokantalara gidersiniz?

- Eti lezzetli olan, servisini iyi yapan her lokantaya gidebilirim. Yurtdışı seyahatlerde arkadaşlar Michelin yıldızlı lokantalara gitmek istiyor. Mecburen gidiyorum ama bu tür lokantaları hiç sevmiyorum. Bir kere porsiyonlar çok küçük. Onlar çok lezzetli zannediyorlar ama benim damak tadıma göre değil. Bir de içeride doğru mu yiyorum, yanlış mı yiyorum diye kasılıyorum. Bu restoranlarda sessizlik hâkim oluyor. Herkes fısır fısır. Ne istediğin gibi bir kahkaha atabiliyorsun, ne konuşabiliyorsun. Yemek benim önüme bol bol gelmeli. Önce gözüm doymalı.

En sevdiğiniz lokantalar hangileri?
- Dün ilk defa Yeşilköy’deki Balıkçı Yüksel’e gittim, çok güzeldi. Köşebaşı’nı çok seviyorum, Papermoon’u seviyorum. Eftelya, Kavak’taki Kahraman, bir de Aksaray’daki kanatçı (adını hatırlayamadım). İzmir’de Topçu, Deniz Restoran ve kumrucular. Çeşme’de Dost Pide, Kırçiçeği.

SABA TÜMER’DEN YEMEK TARİFLERİ

TEMBEL TAVUK

Patates cipsini bir güzel dövüp toz haline getiriyorum. Sonra tavuğu sarımsaklı tereyağına bandırıp cipse buluyorum ve fırına atıyorum. Çıtır çıtır bir tavuk oluyor.

MENEMEN
Soğanı küçük küçük doğrayıp yağın içine atıyorum. Sonra yeşil biberi doğrayıp soğana ilave ediyorum. Onlar biraz yumuşayınca domatesini koyuyorum. Bir-iki karıştırdıktan sonra yumurtayı kırıyorum. Üzerine de bolca beyaz peynir döküyorum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!