Güncelleme Tarihi:
Niye insanın böyle bir kulübe, lokantaya “gitmesi gerekir”, önce onu söyleyeyim de dedikodu yapmayın arkamdan.
Reina’nın içindeki Ta Nisia adlı lokantanın açılışı vardı.
Halkla ilişkiler müdürü de bizim Aslı, Aslı Kay. Sağolsun, ya beni önemli biri zannettiğinden, ya da - daha doğrusu - beni (ve asıl eşimi) sevdiğinden, protokol listesine bizi de eklemiş. Kalkıp ta eve getirdi davetiyeyi.
Bir halkla ilişkilerci için en tatsız şey, davet ettiği misafirlerin gelmemesi, masalarının boş kalmasıdır. Ben de, günlerce öncesinden söz verdiğim gibi, kalkıp gittim.
Ve böylece Reina’ya tepeden bakma imkanı buldum.
Tepeden baktım, çünkü basamak basamak lokantaların en tepede olanı Ta Nisia ve tabii denizi en güzel göreni.
“Yasu Kalokeri” yani “Yaza Merhaba” gecesi. Rum müziği eşliğinde nefis yemekler...
Maksadım – meslektaşlarımın yaptığı ve benim de sık sık tenkit ettiğim (sizin de bana katıldığınızı biliyorum) “gittiğin lokantaların, barların reklamını yap ki, seni sağa sola davet etsinler” meselesi değil.
Tabii lokantanın güler yüzlü sahibi Mehmet’e ve Aslı’ya, yayın yoluyla teşekkürde bir beis yok da...
Benim sormak istediğim, başka:
Acaba, Türkler’den başka, “can düşmanı” olarak bilinen bir komşu ülkenin müziğini dinleyen, Rumca şarkılara eşlik eden, bundan büyük bir keyif alan bir millet var mıdır?
Bu hoşgörünün sebebi nedir acaba?
Boşvermişlik mi?
Bence, Türkler (özellikle de İstanbullular) son derece hoşsgörülü insanlar. Ve asırlardır birlikte yaşadıkları Rumlar’ı (ve Rumlar’ın yüzü suyu hürmetine Yunanlılar’ı) – bütün siyasî kavgalara ve kışkırtmalara rağmen – düşman olarak görmemekte inat ediyorlar.
Buradan gitme Rumlar da - suyun öte tarafında – aynı inadı sürdürüyor, Türkiye’yi anavatanları, Türk’ü kardeşleri bilmekte ısrar ediyorlar.
Ben de dün, Boğaz’a karşı içkimi, (tanıma fırsatım olmadı, babamın dostuydu) Albino Kaino ve yad ellere göçmek zorunda kalan bütün Rumlar’ın şerefine kaldırdım.
Babam anlatmıştı, Pire’nin Türk Limanı’nda, İstanbul’dan gelen misafirlerinin şerefine kadeh kaldırırken birden ayağa fırlayıp “Şu anda Heybeli’de keyfedenlerin içtikleri rakı boğazlarında kalsın inşallah!” diye birdenbire ağlamaya başlayan Albino Caino’nun ve bütün İstanbullu Rumlar’ın...
Yasu fili, yasu!