Reddedilmek beni gıcık ediyor

Güncelleme Tarihi:

Reddedilmek beni gıcık ediyor
Oluşturulma Tarihi: Aralık 23, 2011 03:00

“O Ses Türkiye”nin jüri üyelerinden Murat Boz, bu yarışma sayesinde müzik bilgisini ve esprili yönünü izleyiciye gösterme fırsatı yakaladı. Özellikle kadın yarışmacılar için “Seni istiyorum” gibi baştan çıkarıcı ifadeler kullanan Boz, “Reddedilmek beni gıcık ediyor” diyor.

Haberin Devamı

“O Ses Türkiye” ile kendinizi ifade etme şansı yakaladınız. Bu zamana kadar hiç böyle bir teklif gelmemiş miydi ya da gelen teklifler içinize mi sinmemişti? Ne oldu da bu yarışmaya “evet” dediniz?          

- TV programından dizisine birçok proje teklifi geldi ama kabul etmedim. Çünkü en doğru projeye nokta atışı yapmak istiyordum. Acun’un da (Ilıcalı) bu nokta atışımda bana yardımcı olabilecek en iyi yapımcılardan biri olduğunu düşündüğüm için teklifini kabul ettim. Gerçekten de kendimi ifade etmek, tanıtmak açısından çok büyük bir fırsat oldu. Bu kadar ilgi beklemiyordum. Daha büyük bir kitleye hitap etmeye başladım. Çok hayırlı oldu.

Bir PR çalışması yapsanız, ancak bu kadar olurdu. Ne kadar çabalarsanız çabalayın, “yakışıklı popçu”dan ileriye gidemiyordunuz çünkü...

- İzleyici beni sadece kliplerde görüyordu ya da birkaç TV programında. Bunlar da insanın kendini ifade edebilmesi için yeterli olmuyor. Ama “O Ses Türkiye” bu konuda biçilmiş kaftan.

Bir de izleyenler, “Vay be Murat Boz’a bak! Bayağı bir müzik bilgisi varmış” diyor...  

- Evet... Şöyle eleştiriler de oldu; “Bu çocuk ne zaman çıktı ki jüri oldu!” Ama o koltukta kariyerimle değil, eğitimimle oturduğumu görmelerini isterim. Ben İstanbul Güzel Sanatlar Lisesi mezunuyum. Keman ve piyano eğitimi aldım. Ardından Bilgi Üniversitesi Caz Vokal Bölümü’nde okudum. Sonra da İstanbul Teknik Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda eğitim aldım. Ben bir müzisyenim. Müzisyen kimliğimle de jüri koltuğundayım.

Fakat şimdi de şöyle bir sorumluluk yüklendi üstünüze; “Bu adam işi biliyor. O zaman piyasa şarkıları yapmasın, çünkü potansiyeli daha yüksek...”

- Bunu diyenler de oldu ama ben pop müzik yapıyorum. Çabuk tüketilebilecek şarkılar olmadı mı albümlerimde? Oldu... Buna rağmen bundan 10 sene sonra dinleyebileceğiniz şarkılarım da var. Bunlardan biri “Özledim” mesela. Bu şarkı 10 sene sonra dinlediğinizde kalbinizi sızlatacak, sizi alıp başka diyarlara götürecek sözlere ve melodiye sahip. “Aşklarım Büyük Benden” ve “Buralardan Giderim” de öyle.

YAPTIĞIM MÜZİĞİ HERKES SEVMEK ZORUNDA DEĞİL

Belli ki sizden daha çok şey beklenecek artık...

- Normal bu. Ama neresinden bakarsanız bakın, şöyle bir gerçek var; biz popüler müzik sanatçısıyız. Ben, yaşımın gerektirdiği ve canımın istediği şeyi yapıyorum şu an. Ona her insan her ismi takabilir. “Günübirlik şarkılar” da diyebilirler ama benim sevmem yeterli. Sana göre çabuk tüketilen popüler şarkılar olabilir ama ben eğleniyorum, bu şarkıları seviyorum. O şekilde eleştirilmek benim için sıkıntı değil. Herkes benim yaptığım müziği sevmek zorunda değil. Sevenlerim var, sevmeyenlerim de olacak. Sevmeyenlerimin olması daha da önemlidir, var olduğunuzun kanıtıdır.

Size sinir olan erkekleri de yanınıza çektiniz, “Amma da esprili adammış” diyorlar sizin için.

- Ben normalde de TV’de gördükleri Murat Boz’dan farklı değilim. Benim bir sürü erkek arkadaşım var, çok da iyi anlaşırız ve aramızda hiçbir zaman hasetlik olamaz. Bahsettiğiniz kişiler de artık beni arkadaşları olarak görmeye başladı. Demek ki, ben kendimi ifadede problem yaşamışım. Fırsat yakalayıp insanlara kendimi tanıtamamışım, ondan böyle bir durum oluşmuş... Bir de şöyle bir durum var; geçen gün havaalanındaydım. Pasaport sırasında bekliyorum. “Murat Bey” diye bir ses geldi uzaktan. Bir amcayla teyze. 70-80 yaşlarındalar. Benim müziğimle hitap ettiğim yaş kitlesinde değiller yani. “Sana bayılıyoruz, seni çok seviyoruz” dediler. O an tüylerim diken diken oldu. Bunu birçok kez yaşadım. İnsanlar o programdan, benim programdaki duruşumdan bahsediyor. İsmimi söylüyorlar, ki hiç alışkın değilim ben. Benim anneannem, babaannem yaşında teyzeler, amcalar nereden bilecekler adımı? Ama biliyorlar artık. Bu beni inanılmaz gururlandırıyor, mutlu ediyor.

Sizi seven, dinleyen kitlenin yaşı da büyüdü o zaman bu durumda...

- Aynen. Bazı yargıları kırdığıma inanıyorum. Tabii bunun için ekstra çaba sarf etmiyorum. Olduğum gibiyim.

O SES TÜRKİYE HAİN BİR YARIŞMA

Peki yarışmacıları “Seni istiyorum” diyerek baştan çıkarmanıza ne demeli!

- Onu yapıyoruz da başımıza bela oluyor sonradan. Çünkü yarışma hain bir konsepte sahip. Yarışmacılarımızı yalvararak seçiyoruz. Ben yerlerdeyim, düşüyorum kalkıyorum yalvararak. Düellolara geçiyorsun, bir tanesini elemek zorundasın. İşte bu yarışmanın hainliği. Birilerini elemek beni çok zorluyor. Yarışmanın bu kadar sevilmesinin nedeni de farklı konsepti zaten. Jüri üyesinin yalvarması, Türk halkının alışkın olduğu bir şey değil. Dört koltuk da sahneye döndü diyelim, o yarışmacıyı Mustafa’ya, Hülya’ya veya Hadise’ye kaptırmamam lazım. O noktada egolar yerlerde, çünkü onu ikna etmeniz gerekiyor. O yüzden insanlar şaşırdılar.

Kim en hızlı bu konuda?

- Değişiyor. Bazen son anda olanlar oluyor. Süre açısından soruyorsanız, Hadise az değil o konuda. Öyle bir üçkağıtçılığı var onun!

En iyi ikna kabiliyeti sizinki herhalde?

- Onu bilmiyorum ama ben elimden geleni ardıma koymuyorum. Altından giriyorum, üstünden çıkıyorum. Yarışmacıyı ikna etmek için elimden gelen her şeyi yapıyorum.

Hayatınızda hiç bu kadar mücadele ettiniz mi insanları ikna etmek için herhangi bir konuda?

- Bu kadar olmadı. Burada yerlerdeyiz! Dizlerimizin üstüne düşecek duruma geldik. Benim başıma şu da geldi; kafasında sen varsın diyelim. Sonra fikrini değiştiriyor ve “Murat Bey sizi düşünüyordum ama Hadise Hanım’ı seçiyorum” deyiveriyor! O an sizin ikna edebilmeniz önemli. Duygusal çocuk çıkıyor mesela, bir lafa takıp başka birisine kayıyor. Ben yarışmanın konseptini bu yüzden seviyorum. Hata yapmayacaksın.

Sanatçıların egosunun yüksek olduğu söylenir. Reddedilmek egonuzu yaralıyor mu?

- Kötü tabii. Hoşuma gitmiyor. Egosal olarak değil ama, tamamen insani duygu. Gıcık oluyorum, uyuz oluyorum. Sinirleniyorum. “Murat Boz nasıl seçilmez” kafasında olsaydım, zaten yarışmaya katılmazdım. O ego sizi yaşatmaz. Ego dediğiniz şey de Latince bir sözcük ve “ben” demek. Ben kendimden kaçamam!

EN GÜÇLÜ TAKIM HÜLYA AVŞAR’DAYDI

Dört jüri üyesi içinde en fazla eleştiriyi Hülya Avşar aldı; “Müzik bilgisi ne ki!” diye. Ne düşünüyorsunuz bu eleştiriler karşısında?

- İzleyicilerin ne gördüğünü asla bilemem ama şunu söyleyeyim; Hülya’nın televizyon konusunda çok büyük bir tecrübesi var. Bana da çok destek verdi, tecrübelerinden çok faydalandım.

Ne açıdan destek verdi?

- Sonuçta TV’deyiz. Bir de şimdi canlı yayınlara geçeceğiz. Daha riskli olacak. Bıçak sırtı bir durumdur TV. Ya inersiniz, ya çıkarsınız. Bu konuda Hülya’yla “Söyleyeceğin şeylerde bunlara dikkat et, bu önemlidir” gibi çok konuşmalarımız oldu. Ben Hülya hakkında söylenen o sözlere katılmıyorum. Hülya’yı izlemek, onun o sempatik halleri benim hoşuma gidiyor. Tabii sevmeyenler olacaktır ama her insanın seveni kadar sevmeyeni de var.

Peki bu durumda müzik bilgisinden çok televizyoncu gözü mü var?

- Olabilir ama en güçlü takım Hülya’ya aitti. Yalnız son zamanlarda elediği birkaç güçlü isim oldu. İşime geldi benim de!

Haberin Devamı

ALLAH KAÇIRTMASIN

Kadınların size karşı davranışı değişti mi?

- Ben sevgiyi ifade etme şekillerinin hepsine hastayım. Her türlü ifadeye açığım. Yeter ki kökünde sevgi olsun, samimiyet olsun. Sevgiden gelen hiçbir şeyden kimse zarar görmez. Öldürülmediğim sürece! “Sokağa çıktığımda kimse beni görmesin” gibi bir düşüncem de yok. Biz zaten bununla besleniyoruz. Kaçmanın ne faydası var? Bir gün sen kaçarsın, gün gelir belki onlar senden kaçarlar. Allah kaçırtmasın!

Haberin Devamı

MURAT BOZ, “YAKIŞIKLI ADAM”DAN FAZLASI

Bu kadar yoğunluğunun arasında albümle ilgili çalışmalar ne durumda?

- Yakında yeni bir klip çekeceğim. Yılbaşında da Maslak Refresh the Venue’de çıkacağım.

2011 yılı iyi geçti sizin açınızdan değil mi?

- Tabii ki. 2011, Murat Boz için hayırlı oldu. Murat Boz’u eleştiriyorlardı ya “Yakışıklı adam, fiziksel bir artısı var” diye... Murat Boz markasının fiziksel bir artıdan daha fazla donanıma sahip olduğunu gördüler. Gerçek Murat Boz’u gördüler. Dünyada da, Türkiye’de de sadece güzellik ve yakışıklılıkla bir kariyer sürdürmeniz mümkün değil. Modellikte bile mümkün değil. Model olursunuz, 40 yaşınıza geldiğinizde iş biter. O yüzden kariyeri devam ettirebilmeniz için donanımlı olmanız şart değil ama iyi bir şeydir. Ben müzik adamıyım, yakışıklılığımdan dolayı müzik endüstrisinde var olmuyorum. Yaptığım şarkıların sevilmesinden, beğenilmesinden dolayı buradayım.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!