Rap yaptığım gece fenalaştım

Güncelleme Tarihi:

Rap yaptığım gece fenalaştım
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 24, 2008 00:00

Geçirdiği iki ameliyatın ardından kemoterapi tedavisine başlayan Oya Başar, yaşadıklarını anlattı.

OYA BAÅžAR FOTOÄžRAFLARI

Haberin Devamı

Geçen yılın son günlerinde meme kanseri teşhisi konan Oya Başar, sol göğsünden iki kez ameliyat oldu. Sonra kemoterapiye başladı. Tedavisi sürerken "Benim Annem Bir Melek"te rol almaya başlayan sanatçı, Hafta Sonu dergisine verdiği röportajda "Dizide oynuyorum ama rap yaptığım çekimden sonra fenalaştım. Enerji toplayıp işi yapıyorum, sonra pilim bitiyor" dedi.

n "Benim Annem Bir Melek"te Neriman Turuncu’yu oynuyorsunuz. Bir de sizin ağzınızdan dinleyebilir miyiz Bostancılı Neriman’ı?

- Neriman, enteresan bir tip. Bir kere hayat dolu bir kadın. Cadı görünse de muhteşem sıcak ve yumuşak bir kalbi var. Lider vasfı olan insanlar her şeyi kendileri idare etmek isterler. Onda da o var. Bütün evi idare etmek, onun için Türkiye’yi idare etmek kadar önemli. Ve kendini çok başarılı görüyor. Oğluna karşı maraz bir sevgisi var. Bir de toplumda çok gördüğümüz bir tip. Gelin-kaynana çekişmesi olarak baktığımız zaman, en gelişmiş ailelerde bile bu mutlaka var.

Haberin Devamı

n Sizin kayınvalideniz nasıldı?

- Kayınvalidemle çok iyi anlaşırdım. Onu kayınvalide gibi görmezdim, ama "Anne" de demezdim. "Annecim, annecim, annecim" gibi sahte şeyleri sevmem. İnsanın bir tane annesi olur. Ben ona "Bahriye Hanım", "Babaanne" derdim.

n Hiç mi anlaşmazlık olmadı?

- Belki ilk yıllarda ufak tefek şeyler olmuştur, ama Allah rahmet eylesin beni hiç kırmadı. Her iki taraf da birbirine saygı gösterecek. Kayınvalide "Ben büyüğüm. Bana kayıtsız şartsız saygı gösterilecek, benim dediklerim yapılacak" dediği zaman o ilişki olmuyor. Çünkü artık çağımızda bu yaş farkı biraz önemsiz olmaya başladı. İnsanların kişiliğine, zekasına saygı gösterilmesi lazım.

n Siz nasıl bir kayınvalide olursunuz, hiç düşündünüz mü?

- Vallahi nasıl olacağımı bilemiyorum, ama oğlumu çok sevdiğim için, onu mutlu eden kişinin negatifliklerini görmemeye çalışacağım. Yine de oğlum biraz yakınımda olsun isterim.

n Neriman gibi karşı dairede mi?

- Alt katı düşünüyorum. Neriman gibi gidip onun dairesinin kapısını açmasam da oğlum istediği zaman çıkıp beni görebilsin. Ben oğlumun arkadaşlarına çok arkadaş gibi davranıyorum. Şimdi gençler çok farklı. Umut’un kız arkadaşları bizde kalıyor, beraber kahvaltı ediyoruz. Çok sıcak ve iyi davranıyorum şimdilik. Bilmiyorum böyle devam eder mi...

Haberin Devamı

n Ne zaman kayınvalide olacaksınız? Umut’un bu konuda girişimleri var mı?

- Ben soruyorum ama o düşünmediğini söylüyor. Olursa sevinirim tabii ki, ben de torun sevmek isterim.

n Başka bir konuya geçelim. Kanal sayısı arttıkça diziler, programlar birbirine benzemeye başladı. Aralarında "Olacak O Kadar"a benzeyenler de var.

- Bizde insanlar bir şey yaratmak yerine yaratılmış olanları yapmayı tercih ediyorlar. Bizde bir şey yenilenmez, yinelenir. İşin kolayına kaçıyorlar. Bir yerde bir şey tuttuğu zaman onu devam ettirmeyi düşünüyorlar. Ben yapılan her taklide karşıyım. Bunu çok yaptılar, hiçbir zaman "Olacak O Kadar"ın seviyesine çıkamadılar.

Haberin Devamı

n Her hafta 50’nin üstünde dizi yayınlanıyor.

Dünyanın hiçbir yerinde yok bu... Bir de çok uzunlar. İki saat dizi olur mu? Bir film 90 dakika. Adam o filmi çekmek için beş senesini harcıyor. Sen haftada bir program yetiştiriyorsun.

n Yani haftada bir film çekiliyor.

- O yüzden de eski Brezilya dizilerine döndü. Bildiğimiz ve çok sevdiğimiz bir romanı alıyorlar, onu ekrana getiriyorlar. Kendini parçalasan roman 250 sayfa. 250 sayfayı ben dört sene ikişer saatten seyrediyorum. İşte o yüzden sen bana bak, sen bana hayran, ben cama tırman oluyor. Öbürü de derin devlet patlatıyor, sekiz kişinin gırtlağını kesiyor.

n Sabah programları için ne diyeceksiniz?

- Ona hiç gelmeyelim. DehÅŸet verici bir ÅŸey. Herkesin elinde bir örgü. Ne olduÄŸunu anlamıyorum. Örgüyü tam anlayacakken yemeÄŸe geçiyor. Dolmayı tutturayım derken bir bakıyorum ÅŸal yapıyorlar. Oradan beÅŸik yapmaya geçiyorlar, bir ÅŸey anlamıyorsun, beynin dönüyor. Her kanalda bir kiÅŸi aynı ÅŸeyi yapıyor. Biri bu programı yapmış, sen de baÅŸka bir ÅŸey yap. Ä°lla kadına örgü ördürmek zorunda deÄŸilsin ki. Yemek tarifinden dolayı karnım tok geziyorum.Â

Haberin Devamı

n Tiyatroda en son "Yedi Kocalı Hürmüz"ü oynadınız. Yeni sezonda yeni bir oyun düşünüyor musunuz?

- Hastalanmadan önce bir televizyon projesi geliştirmiştim, bir de tiyatro projem vardı. Hastalanınca ikisi de kaldı. Şimdi sadece televizyonu yapabiliyorum. İkisine birden performansım yetmiyor. Şimdi dizide oynuyorum, ama mesela rap yaptığım gece çekimden sonra fenalaştım. Çok hareket edemiyorum, kusmaya başlıyorum falan. Hemen eve gelip yatıyorum. Tiyatroda böyle bir şey söz konusu değil. Satılmış bir bilete "Kusura bakmayın. Oyuncu hastalanmış, kusuyor" diyemezsin. O yüzden tiyatro yapmadım. Allah kısmet eder de sağlığım yerine gelirse kasım ayında güzel bir tiyatro ile geleceğim.

Haberin Devamı

n Birazdan kemoterapiye gideceksiniz.

- Evet, bugün son ama tedavi bitmedi tabii ki. Ben bu kanser hastalığına çok pozitif yaklaştım. Pozitif yaklaşarak yenebileceğime inandım. Çevremdeki insanların benimle üzülmesini istemedim. Hasta, hasta olduğuna üzülüyor zaten de, bir şey yapamadığı için yakınları daha da çok üzülüyor. O yüzden bunu ne dostlarıma, ne beni seven halka yapmak istedim. Geçecek ama bilmiyorum ne zaman geçecek bu ağır hastalık... Tabii ki bir sürü sorunlarım var. Çok ağır bir kemoterapi aldım, ağır bir dönem geçirdim. Hep bugüne endekslemiştim kendimi, "Ohh şükürler olsun. O gün bayram yapacağım" demiştim ama hálá sorunlarım var. İnşallah üstesinden geleceğim.

n Hastalık teşhis edildiğinden beri neler yaşadınız, nasıl atlattınız?

- Günlerimin çoğu uyuyarak geçti. Şimdi beni ekranda görenler "Ooo muhteşem bir performans, çok iyisin. Hayret ya" diyorlar. Doktorlarım bile "Seni orada öyle görünce inanmıyoruz. Süpersin" diyorlar. Ama öyle süper değildim tabii ki. Çok zor günler geçirdim. Bir kere metabolizmanız değişiyor. Ağır bir zehir alıyorsun vücuda. Bir yeri tamir ederken başka yerleri yok ediyor. Halim yok. Halim, enerjim olmadığı için çok küçücük bir şeyden sonra yatıyorum. Sonra enerji toplayıp, işi yapıyorum. Biraz sonra ’tık’ pilim bitiyor, hemen yatağa. Şöyle bir şey söyleyeyim, setten gelip bir duş alıp, bir lokma bir şey yiyip, akşam yedi gibi yatıyorum. Sete gitmediğim günleri de hep dinlenerek geçiriyorum. Arkadaşlarım dışarı çıkarmak, gezdirmek istiyorlar. Onlara enerjim olmadığını söylüyorum ama inanmıyorlar. Vücudum böyle bir şey istemiyor.

n Sevdikleriniz hep yanınızdaydı. Bunlardan biri de eski eşiniz Levent Kırca’ydı.

- Sık sık aradı, hálá da arıyor. "Oya’cığım nasılsın, iyi misin? Üzme kendini, düzelecek. Benim yapabileceğim bir şey var mı? Söyle istediğin bir şey varsa yapayım. Her zaman da yaparım" diyor. Hatta bu sit-com süresince her yayından sonra "Şahanesin, muhteşemsin. Politik bir şey olmadan da iyi bir şey yapılabileceğini gösterdin" diye telefonlar açtı. Bunlar güzel şeyler. Ayrıca birbirimize de güzel şeyler söylemek zorundayız. 30 yılımız birlikte geçti.

Acınacak insan olmayı sevmem

n Bu günlerinizde yanınızda kimler vardı? Gerçek dostlar böyle günlerde belli olur da...

- Hakikaten yanımdakiler gerçekmiş. Ben hastayken çok ilgilendiler, sabahtan akşama kadar telefonlarım durmadı. Hatta zaman zaman telefonları kapamayı, konuşmamayı tercih ettim. Sevdiğim arkadaşlarım yanımda olabilmek, beni biraz eğlendirebilmek için çok uğraştılar. Çocuklarım, sevdiklerim beni yalnız bırakmadılar, ama açıkçası ben yalnız kalmak istedim. Bünyem buna müsait değildi. Bir de insanları üzmeyi pek sevmiyorum. Sancım olduğunda da, kötü olduğumda da söylemek istemiyorum. İster istemez karşı tarafı üzüyorsun. Onların ağlaması, iyi dilekte bulunması beni üzüyordu. Bir de yapı olarak acınacak insan olmayı sevmem.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!