Ramazan keşke iki ay olsa

Güncelleme Tarihi:

Ramazan keşke iki ay olsa
Oluşturulma Tarihi: Ekim 14, 2005 00:00

Yapımcı Osman Yağmurdereli, memleketi Trabzon’da geçirdiği çocukluğunun Ramazan’larını özlemel anıyor. Yağmurdereli, ‘Ramazan benim hayatımda çok özel bir ay. Ruhumun, beynimin, midemin dinlendiği bir ay. Zaman zamankeşke iki ay olsa diye düşünürüm’ diyor.

- Ramazan sizin için ne ifade ediyor?

Ben 53 yaşındayım, yaklaşık 45 senedir oruç tutuyorum. Diyabet hastasıyım şu anda, doktorum ‘Mümkün değil, oruç tutma’ dedi. Ben yine de tutacağım dedim, ilaçlarımı iftar ve sahur olarak ayarladık. Ramazan benim hayatımda çok özel bir ay. Ruhumun, beynimin, midemin dinlendiği bir ay. Zaman zaman Ramazan keşke iki ay olsa diye de düşünürüm. İnsanları da Ramazan’da daha huzurlu görüyorum ve bu da beni çok mutlu ediyor.

- Çocukluğunuzun Ramazan’ları nasıl geçerdi?

Çocukluğumda Trabzon’da yaşadık, o zamanlar sahur saatinde davulcumuz gelip evin önünde bir mani okurdu ve o manilerin sonunda da mutlaka evin reisinin adı geçerdi. ‘Hürmetli Zeki Bey’im uyan sahur vakti geldi’ diye babamın adını söylerdi. Biz de sahura kalkardık. Dedem ve anneannemin konağıyla bizim ev arasında 100 metre mesafe vardı. Rahmetli anneannem Trabzon’a özgü sahur yemekleri yapardı ve bize gönderirdi. Lavaş diye bir yemeğimiz vardır, bildiğiniz dürüm yapılan lavaş değil bahsettiğim. Trabzon peyniri ve tereyağıyla fırında pişer. Çok hafif olur ve çok tok tutar. Onu yer, yanında da hoşaf içerdik. En güzel zaman da iftarla sahur arasında geçen zamanlardı. Rahmetli annem bize değişik oyunlar icat ederdi, biz de oynardık. Fincan oyunu diye bir oyunumuz vardı. Bir de un tabağı koyardı, içine altın saklardı ve biz de burnumuzla altını bulmaya çalışırdık. Babam iftardan sonra dışarı çıkardı, arkadaşlarıyla buluşurdu, sahura doğru gelirdi ve öğlene kadar uyurdu. Rahmetli annem de çok kızardı, ‘Siz orucu uykuya tutturuyorsunuz’ derdi. Benim için çok özel ve güzel günlerdi, Ramazan’ın sonunda bayramın gelecek olması da beni çok heyecanlandırırdı.

BENİ İNKAR EDEMEZSİNİZ

- Yaptığınız diziler içinde sizi hayal kırıklığına uğratan oldu mu?

Mesela geçen sene Okan Bayülgen’in oynadığı ‘Size Baba Diyebilir miyim’i yaptım. Çok ümitliydim, olmadı. Gerçek bir problem var. Arkadaşlar büyük para verip sanatçılarla anlaşıyorlar ya, bu iş sanatçıyla bağlantılı değil. Bu iş senaryoyla bağlantılı. İyi senaryoyu yazdırmak önemli. Dört haftadır bu senenin büyük projesi ‘Beyaz Gelincik’i seyrediyorum, ‘Asla Unutma’daki gibi bu dizide de bir çiflikte çocuğun gözü önünde ailesinin öldürülmesi vardı. Geçtiğimiz senenin popüler bir dizisi ‘Sabrina’, hálá oynayan dizilerden bir tanesi ‘Kızım Olmadan Asla’ ve bir tanesi de ‘Neşeli Günler’den uyarlama. Demek ki hiç kimse şahsı adına bir ot dikmemiş bu sektöre. Yine bir şey yapılmışsa ben 7-8 tane genç arkadaş kazandırmışım. Bizim için ‘İşleri iyi gitmiyor’, Türker İnanoğlu için ‘O da bazı şeyler yapmıştır’ demek doğru değildir. Bir Türker İnanoğlu’nu, bir Osman Yağmurdereli’yi inkar etmek bu sektörde olmaz. Bizim başarılarımızı yakalamak için 15 sene çalışmaları gerekiyor.

- Şu anda hangi dizileri yapıyorsunuz?

‘Melekler Adası’ ve ‘Misi’yi yapıyoruz. ‘Misi’ salı günleri yayınlanıyordu. Kanal yönetimi salı günleri iyi reyting yapamadığını söyleyip diziyi pazara almak istedi. Ben de rica ettim ve perşembeye ‘Kurtlar Vadisi’nin karşısına alın dedim. Bunu Türkiye’de ilk diyen yapımcı da benim. İnsanların bu seviyeye gelmesi için arkalarında acı, tatlı, başarılı, başarısız bir 15 sene geçirmeleri gerek. Kanal D’de Aydan Şener, Mustafa Uğurlu ve Cem Özer’in oynadığı ‘Masum Değiliz’ başlıyor ve bu diziyle de iddialıyız.

- ‘Masum Değiliz’den biraz bahsedebilir misiniz?

‘Masum Değiliz’ her yapımcının firmasında bulunması gereken çok önemli işlerden biri. Nuran Devres, Türk halkını en iyi tanıyan yazarlardan biri. Entrika ve aşkın olduğu bir gerilim hikayesi. Ekranlara değişik bir mönü sunuyoruz. Herkesin dizisi çiftlikte, bağda geçiyor. Biz çiftlikten, bağdan uzak alternatif bir dizi yapıyoruz. ‘Çifte Tehlike’ (Double Jeopardy) adlı yabancı filmin uyarlaması. Nuran her zaman yabancı film uyarlamalarını bana getirirdi, bu sefer ben seyredip ona söyledim. Ayrıca yılbaşına da iki proje hazırlayacağız. Şu anda sanatçılarla görüşüyoruz.

İZLEYİCİYE HAKSIZLIK YAPILIYOR

Her gün yeni bir dizi başlıyor. Bu dizi furyası daha ne kadar devam edecek size göre?

Bence izleyiciye haksızlık yapılıyor. İzleyici bu kadar çok diziyi seyredemiyor ve geçen seneden alıştığı dizilere devam ediyor. Herkes dizi çekiyor, ‘Dizi yapayım da ne olursa olsun’ diyor. Üç-dört bölüm sonra da diziler yayından kalkıyor. Ne yazık ki sistem doğru yürümüyor, ama bir gün bir yerde çakılır. Yine de kanal yöneticilerinin bu işe el koyacaklarına inanıyorum.

- Kendi dizileriniz dışında severek takip ettiğiniz diziler var mı?

‘Avrupa Yakası’nın hastasıyım, ‘Emret Komutanım’ ve ‘Büyük Yalan’ı da çok beğeniyorum.

- Sinema filmi çekmeyi düşünüyor musunuz?

Bir tane sinema filmi yaptım. 1990 yılında Tarık Akan’ın oynadığı ‘Bir Kadın Düşmanı’ adlı yapımımız var. İyi bir hikaye bulursam, tekrar sinema filmi yapmak isterim.

Erol Avcı beni şaşırttı

Yapımcı Erol Avcı, benim için ‘Osman Ağabey, beş yıllık yapımcıdır’ demiş. Ben TRT’ye 1989’da ‘Samanyolu’nu yapmışım, ama arkadaş beş yıldır bu işi yaptığımı söylüyor. ‘Yılan Hikayesi’ni yapalı altı sene oldu. 16 yıldır bu işi yapıyorum. 1300 bölüm dizi, 25 tane televizyon filmi, 30 tane de belgesel çekmişiz. Biz Türkiye’de ilk defa 11 projesi birinci olan şirketiz. Biz bu sektöre Okan Yalabık, Özlem Conker, Mehmet Ali Alabora, Emre Kınay, Erkan Petekkaya, Gamze Özçelik gibi oyuncular hediye ettik. Yapımcılığın başarısı benim üç milyara oynattığım oyuncuyu 17.5 milyara oynatmak değildir. Oyuncuyu 600 milyona oynatıp, onun parasını üç milyara çıkarıp bu sektöre kabul ettirmek başarıdır. Dört-beş yapım yapıp da başarılı gibi gösterip, ‘Bu işin en büyüğü benim’ havası estirmek hiç doğru değil.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!