Oluşturulma Tarihi: Mayıs 11, 2002 00:00
Bir süre önce rakı ve şarap konusunda ortaya atılan tartışmaya yazar Murat Belge, birinci sayısı yayımlanan şarap ve
yemek dergisi Karaf'ta çıkan bir yazıyla katıldı. Rakı-şarap düellosunun ciddi siyasi sonuçlara da yol açabileceğini öne sürdüğü bu mizahi yazıdan bazı bölümleri veriyoruz.Bir zamanlar bir piyasa türküsü vardı. ‘‘Piyasa’’ dedimse, ne piyasası olacak, meyhanede söylenecek türden bir şey tabii: Atalım mı küçük hanım, atalım mı vay?Rakıyı da şaraba katalım mı, vay?Son günlerin ‘‘Rakı mı?/Şarap mı?’’ tartışmasına mülaki olunca, aklıma bu türkü geldi. Malum, akademik hayatta, bir ‘‘problematik’’in ortaya çıktığı en eski kaynaklara dönmek metodolojik olarak şayan-ı tavsiye bir tutumdur. Dolayısıyla, bu türkü, mehazlarımızdan biri olabilir.Necmi Baba diye bir tanıdığım vardır. Dünya şekeri biri, tam bir İstanbullu'dur. ‘‘Şarabın fikri başka, rakının fikri başka’’ derdi. Bunları istimal edenlerin aynı masada oturmasından bile yana değildi.Necmi Baba'nın varsayımına göre, rakı ve şarap ya da genel olarak içki, insanın zihninde bir ‘‘fikir’’ yapıyor (muhtemelen bu ‘‘fikir’’ çoğaldıkça çoğullaşarak ‘‘efkár’’ oluyor.) ‘‘Zihin-içi’’ bir fenomen olarak, fikir, zihin dışına, ‘‘zikir’’le çıkacaktır; ‘‘fikir’’ ayrıysa, ‘‘zikir’’ de ayrı olacaktır. Üslûp uyuşmayacak, diyalog sağlanamayacaktır. Bütün bu nesnel koşulların bileşkesi sonucu, ihtimal maraza bile çıkacaktır.Ama Necmi Baba düşüncesini, birini içen adamın öbürünü hiçbir zaman içmemesi gerektiği noktasına kadar getirmemişti. Bir insan bir gün şarap, üç gün rakı içebilir -yeter ki rakı içenle şarap içen aynı masada içmesinler.Oysa bugün tartışma bu noktayı aşmış gibi. Bugün tartışmanın tarafları, ‘‘Bak arkadaş, içeceksen şarap iç. Şu rakıyı bırak’’ dedikleri izlenimini uyandıran bir söylem tutturmuşlar.Tartışmacılardan sayın Şavkay'a göre rakı balığı ‘‘ikinci kere’’ öldürüyor. Mehmet Yalçın'a göre ayrıca kadını masadan kaçırıyor. Rakının, radyasyon gibi, yayılan kötülüklere sahip olduğu anlaşılıyor. Nitekim, ‘‘
balık öldüren’’ deÄŸilse de ‘‘kadın kaçıran’’ etkisi anason kokusundan geliyor. Ayrıca rakı içenler neÅŸrettikleri anason aroması dışında bazı davranışlarıyla da kadınları kaçırıyorlarmış. Benim çıkarsadığım sonuca göre, bir adı da ‘‘arslan sütü’’ olan rakı ‘‘Türk erkeÄŸi’’ türü üzerinde bazı ‘‘azdırıcı’’ etkiler yaratırken bu aynı erkekler ÅŸarap içince afyon yutturulmuÅŸ sirk arslanlarına dönüşüyorlar ve karşı cinse karşı agresif giriÅŸimlerden imtina ediyorlar.TuÄŸrul Åžavkay vaktiyle bir kısmımızın ‘‘Ho Åži Minh Tavrı’’ diye bildiÄŸi tavırla rakıyı aperatif, ÅŸarabı yemek içkisi ilan etmekle orta yolu tutturmuÅŸ, dediÄŸim o tavrın Türkçe'si olan ‘‘Ne ÅŸiÅŸ yansın ne kebab’’ çizgisinden gidiyor. Oysa öbür arkadaÅŸların tavırları dışlayıcı -daha bir ‘‘Tek yol...’’ redifinden yola çıkmış gibi.Bu bence tehlikeli. Bu, memleketi böler. ÖrneÄŸin ÅŸarap için söylenenler tamam: kadın kaçırmaz, tersine davet eder, vitamini de vardır, filan. Ama bütün bunların arkasında açıkça telaffuz edilmeyen bir Batı propagandası da sezmiyor deÄŸilim. Avrupa BirliÄŸi'nin de bizi bölmeye çalıştığının ortaya çıktığı bu günlerde, bu ‘‘şarap propagandası’’ neden diye sormak isterim. Â
button