Güncelleme Tarihi:
Biz sizden yeni albüm beklerken siz tiyatro oyunuyla karşımıza çıktınız. Hem de müzikal – komediyle… ‘Seni Seviyorum, Mükemmelsin, Şimdi Değiş!’ Bu projeye nasıl dahil oldunuz?
Seren Fosforoğlu, ‘I Love You, You’re Perfect. Now, Change!’ müzikalini New York’ta izlediğinde çok heyecanlanmış. Hemen yapım haklarını satın almış ve Enis Fosforoğlu tiyatrosu olarak sahneleme hazırlıklarına başlamışlar. Oyunun ilk çevirisi yapıldıktan sora şarkı sözlerinin yazılması için Zeynep Talu’ya ulaşmışlar. Cast oluşturulmaya başlanmış. Nota okuyabilen, şan tekniği olan kuvvetli bir şarkıcı arayışına girmişler. Zeynep beni önermiş. İlk başta biraz çekinmişler. Hatta internetten ve katıldığım programlardan programımın çok yoğun olduğunu öğrenmişler. Zeynep beni çok iyi tanıdığı için “Siz ona müzikal deyin, koşa koşa gelir” demiş. Önce Zeynep dinletti şarkıları, aşık oldum. Sözleri okudum, harikaydı. Tekste gülmekten öldüm. Büyülendim ve evet, koşa koşa provalara gittim
“TEKLİF AKMERKEZ’DE GELDİ!”
‘Seni Seviyorum Mükemmelsin Şimdi Değiş!’ müzikali teklifi nasıl, ne şekilde geldi?
Teklif Akmerkez’de geldi. Bu arada bu müzikal teklifinin en acayip yanı hem Zeynep’in hem de benim kahve falımda ayrı ayrı çıkması. Kaderimizde varmış. (Gülüyor)
Broadway’de oniki yıldır sahnelenen bu müzikalde rol teklifi geldiğinde aklınızdan geçenler…
Bu müthiş bir başarı. Müzikal açıdan çok keyifli olması dışında, çok komik ve çok sempatik bir oyun ‘Seni Seviyorum Mükemmelsin, Şimdi Değiş!’ Kore’de, Çin’de, İtalya’da binlerce kez sergilemiş bu oyunun en önemli özelliği, çok insanca, çok bizden olması. Adem ve Havva’dan beri iki cins arasında yaşanan çekişmeyi o kadar yalın ve komik, işlemişler ki... Çok doğal bir oyuculuk ve çok iyi bir şarkıcılık gerektiriyordu oyun. Tüm bunları düşündüm önce. Ve sözler… İngilizce kurgulanmış ve yazılmış bir şarkıyı Türkçeleştirmek çok zordur, hele koca bir müzikal, hele sahnede üç ya da dört kişinin farklı cümlelerle şarkı söylemesi çok zordur. Zeynep Talu bugüne kadar adapte edilmiş müzikallerde yapılamamış bir iş başardı. Sözler hem gerçekten çok güzel, yeri geldiğinde komik, hem de sanki müzikle beraber aynı anda yazılmışçasına akıcı. Kısaca müzikalden çok etkilendim.
“RÜYAMDA ŞARKILARI DUYUYORUM!”
Peki ya ‘Başarabilir miyim, olur mu?’ kaygıları yaşadınız mı? Biraz tereddüt yaşamışsınız sanırım. Neydi sizi tereddüte düşüren ilk başta?
Tabii ki… Ben oyucu değilim ki! Kaygılandım, çekindim. Enis ve Seren Fosforoğlu’nun, Zeynep Talu’nun, eşimin ve tüm cast’ın oyunculuğumla ilgili fikrini aldıktan sonra kabul ettim. Ve çok çalıştım. İstanbul Devlet Operası sanatçılarından Kevork Tavityan müzikalimizin vokal koçu oldu. Onunla şan ve yorum çalıştık. Candaş Baş, hem koreografımızdı, hem de mimik, hareket ve sahne duruşunda eski bilgilerimi hatırlamama yardımcı oldu. Başay, Barbaros, Murat... Aslında tüm ekip birbirimize hem destek olduk hem hatalarımızı bulup çıkardık ve paylaştık. Burak Erkul müzik direktörümüz ve sahnede piyanist olarak bizimle, çok emeği var. İlk dinlediğim günden beri şarkılar aklımdan çıkmıyor. Provalar bitti, ben hala rüyamda şarkıları duyuyorum. Bu arada oyunun orijinalindeki kadın seslerinden biri aynı ben, diğer kadın sesi de aynı Başay Okay. Barbaros Büyükakkan ve Murat Evgin’le harika bir müzikal kast oluşturduğumuzu hissediyorum.
Oyunda kılıktan kılığa giriyorsunuz. Kah ilk buluşmasına heyecanlanan bir kız, kah evde kalmış bir kız oluyorsunuz, kâh taze bir gelin, kah sevgilisinden telefon bekleyen bir kız… Kadınlar sizde kendilerini görüyorlar bir bakıma, değil mi?
Oyunun bu kadar sıcak ve samimi olmasın en önemli nedeni bu sanıyorum. Konu biziz; kadınlar ve erkekler… Alışveriş yapmayı seven, çekirdek çitleyip televizyon seyreden, kadınlar tuvaletinde çaresiz kuyrukta bekleyen, sevgilisi aramayınca bunalıma girip herkesle tartışıp kendini yemeğe veren, ailesini bir arada tutmaya çalışıp kol kanat geren kadın… Maç seyretmekten hoşlanan, karısı alışveriş yaparken elinde çantalarla ağaç olan, karısına aşık ya da karısını aldatan, baba, sevgili, arkadaş, oğul olan erkek…
Skeçler arasında, sahne arkasında “Kostümümü değiştirirken, diğer sahne için duygularımı da soyunup giyiniyorum” diyorsunuz. Yani…
19 skeç var sahnede. Hepimiz sürekli farklı karakterlere bürünüyoruz. Kıyafet değiştirebilmemiz için az zaman var sahne arkasında. Gelinliği ve o yeni evlenen kızın mutluluğunu, heyecanını, tazeliğini çıkartıp, yaşı geçmiş, evde kalmış kızın kostümünü, burukluğunu, hüznünü ve yorgunluğunu giymem gerekiyor. Ya da ilk buluşmaya hazırlanan bohem ve kendine güvenen kızdan, asosyal, ezik bir kıza geçmeliyim. Bu durumda sadece kostüm değil, tüm vücut duruşunuz, tavrınız, mimikleriniz yani ruhunuz ve duygularınız da değişmeli.
“BANA ÇOK GÜLÜYORLAR!”
İzleyicilerin dikkati ve tepkisi nasıl?
Müthiş! Şarkı söylerken her konserde muhakkak izleyiciyle bir olduğuz büyülü anlar olur ama tiyatro da izleyicinin konsantrasyonu inanılmaz. Ve onları güldürmek… Benim için çok yeni ve çok keyifli bir duygu. Çok gülüyorlar bana.
Peki eşiniz, aileniz, arkadaşlarınız ne dediler, oyunu izlediklerinde?
Babam hem duygulanıp ağladı, hem güldü.. Annem “ağlayacak ne var çok komik” dedi.) Engin çok gülüyor oyuna, hatta bazen ben sahneden duyuyorum onun kahkahasını.. Arkadaşlarım inanamadılar. Galadan sonra en çok duyduğum laf “Aaa! 40 yıllık tiyatrocu gibi oynuyorsun” oldu. Tabii ki estağfurullah. Benim için en önemli anıysa gala gecesi sevgili Göksel Kortay ve Aliye Uzunatağan’ın benimle paylaştıkları yorum ve duyguları.. Gözyaşlarımı tutamadım. Tiyatro sahnesine her çıkışımda o geceki tüm cümleleri, duygu ve temennileri benimle beraber sahneye çıkıyor.
Siz daha önce ‘Çılgın Dershane’ filminde rol almıştınız ama tiyatro, sahne başka bir şey değil mi?
Çok başka, çok keyifli... Müzikal zaten benim yıllardır hayalimdi. Çok mutluyum ki içimde kalmadı. Yapabildim.
Yorumcu kimliğinizin olması müzikalde ve sahnede avantajlı kılıyor sizi. Peki oyunculuğun zorlukları neler?
Zorluk diye değerlendiremem. Her işin hazırlama aşamasında çalışma ve disiplin şarttır zaten. Sahne üzerinde o kadar mutluyum ki zorluklar beni zorlamamış demek.
“İLİŞKİLERDE RAHAT BİZE BATIYOR!”
‘Seni Seviyorum Mükemmelsin Şimdi Değiş!’ müzikalinin mesajlarından yola çıkarsak… İnsan, karşısındakini, sevdiğini neden değiştirmek ister?
Bilmem! (Gülüyor) Oyunun sonunda Seren’in ‘Hem vakit geçer’ repliğindeki gibi… Rahat batıyor herhalde bize. Biraz çekişme, heyecan mı istiyoruz acaba? Ya da herkesin kendine göre bir sebebi vardır desek?
Ama şöyle de bir gerçek yok mu; arkadaşlarımızı da aşık olduğumuz kişiyi de ilk tanıştığımız, oldukları o halleriyle sevmiyor muyuz? Yanılıyor muyum? O halde değiştirmeye çalışmak ne diye?
Evet, doğru diyorsun da… Bilmiyorum ki cevabını. Bence hakikaten tek bir cevap yok zaten. Belki de kendilerinden sıkıldıkları içindir.
“KİME, NE ZAMAN AŞIK OLACAĞINIZI BİLEMEZSİNİZ!”
Aşkta işin büyüsü aslında karşınızdaki kişiyi değiştirmeye çalışırken bozuluyor diyebilir miyiz?
Kime, ne zaman aşık olacağınızı bilemezsiniz. Aşık olduysanız, o da size aşıksa keyfini çıkartın bence. Dediğin gibi o büyüyü devam ettirmek bizim elimizde.
İkili ilişkilerde değiştirmeye çalışmak dışında yapılan en bariz yanlışlar nedir sizce?
Hesap tutup, fatura çıkarmak… Bence en fenası bu.
KADINLAR VE ERKEKLER BİRBİRİNİ ANLAMIYOR!
Erkeklerin ve kadınların birbirinde asla anlayamadığı şeyler neler?
Ben iki tarafında genel olarak birbirini anlayamadığını düşüyorum. Yoksa bu kadar çok şarkı ve kitap yazılmaz, film çekilmez, dergiler basılmaz ve de müzikaller olmazdı. (Gülüyor) ‘Seni Seviyorum, Mükemmelsin. Şimdi Değiş!’ müzikalinde bir benzetme var ‘Sonsuza dek birbiriyle çarpışan arabalar gibi’ belki de!
“GENELLEMELERE KARŞIYIM!”
Nil Karaibrahimgil “Erkekler sayı, kadınlarsa kalite peşinde!” diyor. Kadın – erkek ilişkilerini oyunda canlandıranlardan biri olarak siz ne diyorsunuz bu açıklamayla ilgili olarak?
Genellemelere hep karşıyımdır. İstisnalar bozuverir o genellemeleri.
Başrolü paylaştığınız Murat Evgin, farklı karakterlere bürünse de, oyunun bir bölümünde babalığa fazla kaptırıyor. Gerçek hayatta da baba olduğu için gayet iyi başarıyor galiba. Nasıl bu müzikalde Murat’la çalışmak?
Murat da, benim ve diğer arkadaşlarım gibi farklı karakterlere bürünüyor. Avukat, yaşlı adam, ukala golfçu ve baba... Çok keyifliyiz sahnede.
Sizi ve Murat’ı tanıyoruz. Bu müzikal bize iki isim kazandırdı. Başay Okay ve Barbaros Büyükakkan’ı…
Evet, bu müzikalin geniş kitlelere tanıtacağı iki önemli isim var. Başay Okay; tiyatrocu, şarkıcı, dans yeteneği var, tam bir müzikal sanatçısı. Her karaktere bürünüyor. Hayranlıkla izliyorum onu, hem sahnede hem de sahne arkasında. Ve Barbaros Büyükakkan; müthiş bir ses. Eylül ayında albümü çıkacak. İnanıyorum ki pop müziğin yeni jenerasyonun ihtiyaç duyduğu kalite, müzikalite, ses ve duygu açığını kapatacak bir müzisyen ve oyuncu Barbaros.
Müzikalden müziğe geçersek… Yeni albümünüz ne zaman geliyor? Müzikte çeşitli tarzları yapmış biri olarak yeni albümde nasıl bir tarz, nasıl bir soundla karşılaşacağız?
2009’da pop albüm çalışması yapmayacağım. Selen Gülün’le beraber gerçekleştirdiğimiz, konserlerle devam eden caz projemiz çerçevesinde bir caz albümün hazırlıklarına Haziran ayında başlıyoruz ama çıkış tarihini kararlaştırmadık henüz.
Son zamanlarda, çevrenizde gördüklerinizden ya da hayatınızda en çok şaşırtan şeyler neler?
Hayatın ne kadar kısa olduğunu bilmelerine rağmen mutsuz ve şuursuz olmaya eğilim duyan gergin insanların sayısındaki artışa çok şaşırıyorum. Tabii ki birçok konuda herkes sıkıntı yaşıyor ama biraz daha mutlu olmaya çalışmak, hayata biraz daha keyifli bakmak önemli. Bu konuda biraz çabaya değer bence.
Sizde de yok yok. Yorumculuk, söz yazarlığı, bestecilik, şimdi de müzikal… Evlilik, annelik… Bir de Soft One katalogu için modellik yapıyorsunuz. Fotomodellik nerden çıktı?
Geçen yıl Soft One firmasından böyle bir teklif geldi. Tekstilde uluslararası projelere, ortaklıklara imza atmış bir Türk şirketinin iç pazara açılacağı ilk işti bu. Dinamik, zarif ve modern bir kadın imajı kullanmak istiyorlardı. Fabrikalarına gittim, kıyafetleri denedim, çok sevdim ve kabul ettim. Kış katalogunu Zeynel Abidin Ağgül'le çektik. Çok iyi sonuçlar ve yorumlar aldık. Özellikle markanın müşterilerinden çok olumlu tepkiler alınmış. Yaz sezonunda da beraber çalıştık. Yine Zeynel ve aynı ekip... Eğlenceli ve renkli bir çekim oldu. Özellikle İzmir'de bir ara tüm otobüs duraklarında vardım.
Fotomodellik nasıl bir deneyim peki? Çekimler keyiflidir sanırım.
Çok eğlendik. Zaten Zeynel'le çok iyi anlaşırız. Rahatım onun kamerası karşısında. Çekimdeki keyfimiz fotoğraflara da yansıdı sanırım. Çekim sırasında kıyafetlerin çiçekleriyle dövmelerim uyuşmadı. Karar verdik, Zeynel tüm dövmelerimi sildi photoshopla.
“KIYAFETLERİME İSİMLER TAKARIM!”
Giyim tarzı olarak genel tercihiniz neler?
Atlet, jean, spor ayakkabıyla tüm hayatım geçebilir. Sahne de ise çok farklı. Yaptığım tarza ve gittiğim yere göre giyinir, kıyafetlerime de öyle isimler takarım. Panel kıyafeti, basın toplantısı kıyafeti, kokteyl kıyafeti…