Emel ARMUTÇU
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 28, 2004 01:45
Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun (TAEK) faiziyle 3 trilyon tazminat ödemesi gereken aileden 53 yaşındaki Hüseyin Ilgaz, akciğer kanserine yakalandı.
İmha edilmek üzere yurtdışına gönderilmesi gerekirken, ortalıkta bırakılan radyoaktif madde yüklü konteyneri parçaladıkları için hayatları kararan hurdacı Ilgaz Ailesi, daha mahkemenin hükmettiği rekor tazminatı alamadan, bilirkişilerin yıllardır ‘yakalanma riskleri çok yüksek’ dediği kanserle tanıştı.
İdare Mahkemesi’nin Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’ndan (TAEK), faizleriyle birlikte bugün toplamı 3 trilyonu geçen maddi ve manevi tazminat almasına hükmettiği aileden 53 yaşındaki Hüseyin Ilgaz, akciğer kanserine yakalandı.
HURDACI Ilgaz Ailesi’nin, altı aylık bebekten 45 yaşındaki akrabasına kadar 20’den fazla ferdinin hayatı, 1999 yılında hurda diye satın aldıkları konteynerin içinden radyoaktif madde çıkınca değişmişti. Onlar İstanbul İkitelli’de yaşayan ve hayatlarını hurdacılıkla kazanan bir aileydi. Dolayısıyla uluslararası literatüre göre ‘radyoaktif madde’ anlamına gelen ve yanında onların eğitim düzeyinde herhangi birinin anlayabileceği daha açıklayıcı (Türkçe) bir ifade olmayan işareti çözmeleri mümkün değildi. Bu yüzden koca konteyneri evlerinin önüne getirip, parçalamakta bir sakınca görmemişlerdi.
Ailenin hayatını karartan Kobalt 60 adlı maddeyi ithal eden, bir hastanede kullanıldıktan sonra imha edilmek üzere yurtdışına göndereceği yerde, bir depoya atan Çulhalar Tic. ve Ltd. Şti. af nedeniyle olaydan sıyrılmıştı. Bu maddenin yurtdışından ithalini ve yeniden imha için dışarı gönderilmesi sürecini denetlemekle yükümlü Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) aleyhine açılan tazminat davası ise geçen yıl sonuçlanmıştı. İstanbul 2. İdare Mahkemesi, tehlikeli maddeden toplumun korunması görevini yerine getirmediği gerekçesiyle, TAEK’i ‘ağır kusurlu’ bulmuş ve Ilgaz Ailesi’nin 13 ferdine, faizleriyle birlikte 3 trilyonu geçen maddi ve manevi tazminat ödemesine karar vermişti.
BİLİRKİŞİ DEMİŞTİ
Ama bu sevindirici
haber de Ilgaz Ailesi’nin hayatını değiştirmedi. TAEK’in, Danıştay’a ‘yürütmenin durdurulması’ için başvurduğu günlerde, aile fertlerinden Hüseyin Ilgaz doktor doktor geziyordu: Teşhis, karaciğerde de metastaz yapan akciğer kanseriydi.
Dava dosyasına konan bilirkişi raporları, hep aynı hastalığa işaret ediyordu. Bilirkişiler, o gün radyoaktif maddeden etkilenen 13 kişide kanserojen etkiler nedeniyle doğal ömrün kısalması, genetik etkiler ve mutasyon olabileceğini söylemişlerdi. Olay kanser riskiyle de kalmadı: Aradan geçen beş yılda, ailenin erkeklerinden birkaçının menisindeki spermler yok oldu, yani halk tabiriyle kısır oldular, bir tanesi de iki parmağını kaybetti.
İkitelli’deki evinde ziyaret ettiğimiz İlyas Ilgaz, ‘Hani Çernobil’den hiç kimseye bir zarar gelmedi, diyorlardı. Ben ne zaman hastaneye gitsem, kanserlilerin büyük çoğunluğu Karadeniz’den. Al çıktı işte. Biz de sürekli TAEK’e gidip kan veriyoruz, o kanları yurtdışına gönderiyorlarmış. Ne bileyim beni kobay olarak kullanmadıklarını? Bize hiçbir şey demiyorlar ki, her şeyi kendileri için yapıyorlar’ diyor. Tokat Zile’den geldiğinde ağabeyi Hüseyin Ilgaz’ın görüntüsünden şüphelendiğini ve doktora götürdüğünü anlatıyor. ‘Önce özele gittik, bir sürü para verdik. Sonra Haseki’ye, ardından Zeytinburnu Göğüs Hastalıkları Hastanesi’ne gönderdiler. Hangi doktor gördüyse aynı şeyi söyledi: Kanser.’
38 YAŞINDA MENOPOZ
Eşi Güllü Ilgaz alıyor sonra sözü: ‘Nükleer’e gidiyoruz kan vermeye (TAEK’i kastediyor), iyicesiniz, iyicesiniz, diyorlar. Ben de diyorum ki nereleri iyi bunların, o olay olduğundan beri biz kendimize gelemedik ki. Ben de iyi değilim. Olaydan hemen sonra 38 yaşımda menopoza girdim, bir sürü rahatsızlığım var, ama hocalara inandıramıyorum.’
Ailenin çocuk sahibi olmak isteyen gençlerinin de hiçbir tedavi yaptıramadığını, çünkü bunun için paraları olmadığını söylüyorlar. İlyas Ilgaz, ‘Her şey para değil, ben o bahsedilen kadar parayla hiç uğraşmadım ki hayatımda, hiç değilse, çocukların tedavisi olabilsin’ derken, ağabeyi Hüseyin Ilgaz, hastalığın verdiği yorgunluğu taşıyor yüzünde: ‘Bize yıllarca iyisiniz dediler, oysa ben o günden beri hiç toparlanamadım...’
TAEK belge istemeliydi TAEK Danıştay’a verdiği temyiz dilekçesinde, suçu tehlikeli maddeyi ithal eden Çulhalar Ltd. Şirketi üzerine atıyor; özetle ‘şirket bize radyoaktif maddeyi kullandıktan sonra yurtdışına göndereceğini beyan etti’ diyor. Oysa Avukat Ergin Cinmen’e göre, TAEK’in görevi şirketten, bu maddenin yurtdışına gönderildiğine dair belge istemek ve gönderildiğinden emin olmak! Bunu yapmayan TAEK, 2690 sayılı yasanın öngördüğü yükümlülüğünü yerine getirmiyor. Cinmen şunları söylüyor: ‘Bu yerine getirilseydi zararlar sigortadan karşılanacak ve bu dava açılmayacaktı. TAEK, yönetmeliğe göre ‘bu benim görevim değil, diyor ama yönetmeliğin eksik olması da onların sorumluluğunda.’