Yeşim ÇOBANKENT
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 18, 2010 00:00
Herkes hayatının roman olduğunu söyler ama Bay Kokoreç’inki roman değil, başyapıt. Fakat kendisi gayet kalender meşrep, “İlginç bir hayatımız oldu” demekle yetiniyor. Kanlıca’da yalı dairesinde otururken, bir dönem annesinin yanına sığınmak zorunda kaldı. İki şoförü, bir BMW’si ve cipi varken şimdi metroya binmeyi ve şehri yürüyerek keşfetmeyi öğreniyor. Maceralı hayatının ikinci perdesinde pek çok şeyden vazgeçmek zorunda kalsa da; purodan, konyaktan, şık giyinmekten ve güzel kadınlardan bir türlü vazgeçemiyor
İsmi bizde saklı Bay Kokoreç’in. Zira iş hayatında yediği tokatlar ve kazıklar yüzünden artık böylesini tercih ediyor. Hikayesinde zaman zaman epeyce ünlü isimler de geçiyor ama onları açık etmeyi de doğru bulmuyor. Dolayısıyla bu yazı boyunca ondan ‘Bay Kokoreç’ diye bahsedeceğiz.
Bunca badire atlatmasına rağmen epey genç gösteren 57’lik bir delikanlı kendisi. Birkaç kuşaktır İstanbullu, Arnavut kökenli bir ailenin oğlu. Ailesinin bir tarafı da Kırım Tatarları’na uzanıyor. Kabataş Erkek Lisesi’ni bitirdikten sonra aile işi inşaatçılığı devam ettirmiş: “Rusya’yı ilk keşfedenlerden biriyim. 1991’de gittim ilk kez ve büyük yatırımlar yaptım. Büyük paralar da kazandım. Ama soğuğu hiç sevmediğim için geri döndüm. Bazen keşke dönmeseydim, diye düşündüğüm oluyor. Oradaki Rus ortaklarım şimdi enerji işine de girdiler, çok acayip adamlar oldular. Bildiğin oligark yani.”
Rusya günlerini azıcık özlemle anıyor ama ticari anlamdaki ilk darbeyi de 1998-1999 Rusya krizinde yedi: “Bazen hatırlamak bile istemiyorum o günleri. Resmen kabustu. Ben Türkiye krizlerinde çok para kaybettim ama esas Rusya’dakilerde battım.”
BİR MİLYON DOLARLIK EMEKLİLİK PARASI
Rusya kabusundan bir şekilde uyanıp iş hayatını devam ettirdi Bay Kokoreç. Fakat asıl yıkıcı darbeyi 2001 krizinin ardından yedi: “Artık işlerden yavaş yavaş elimi eteğimi çekmek istediğim bir dönemde, emeklilik parası olarak kenara bir milyon dolar ayırmıştım. Fakat çok yakın bir arkadaşımla ortak oldum ve o parayı da kaptırdım. Adam fena iflas etti, nasıl ödeyecek ki? Canını mı alacağım? Sonunda zor kıyamet bir 150 bin dolar kurtardım.”
Bütün bunlar kağıt üzerinde anlatıldığı gibi kolay yaşanmadı tabii. Tansiyonu 20’lere fırladı, hastanelerin yoğun bakımlarında yattı bir süre. Sahtekar olarak adlandırdığı eski arkadaşlarının büyük bir bölümü de aynı dönemde teker teker ortadan kayboldu.
Kendine geldiğinde, yani 2005 yılında Türkiye’nin en ünlü işadamlarından birinin golf sahası projesini yönetmek için Bodrum’a yerleşti: “3 bin dönümlük bir arazi üzerindeydi, İskoçyalılar’la ortaktık. Tam dokuz ay boyunca köylülerle uğraştım.”
Golf sahası işi yattı yatmasına ama Bay Kokoreç Bodrum’da yaşamaya devam etti. Ne de olsa kendine yeni bir hayat kurmaya çalışıyordu. 2007’de belediye başkanına danışmanlık yaptı. CHP’nin gençlik kollarını örgütlemeye çalıştı ama o işler de uzun soluklu olmadı.
Sonunda işadamı bir arkadaşı teknesine bindirerek yeniden İstanbul’a getirdi Bay Kokoreç’i. Bir süre MTV televizyonunun idari işlerine yardım etti. Hatta bir e-ticaret sitesi bile kurdu ama o da olmadı işte...
DEDE MESLEĞİNE GERİ DÖNDÜ
Bay Kokoreç’in ‘Bay Kokoreç’ olmasıysa geçen yılın sonlarına rastlıyor: “Oldum olası kokoreci, uykuluğu filan çok severdim. Benim Arnavut dedem de Şehremini’de ciğerciydi zaten. Sonunda bu dükkanı açtım, adını da Çıtır Kokoreç koydum. Fakat bu işi kurduğumda arkadaşlarım acayip dalga geçti. Tabii kokoreççiliğin o kadar havalı bir imajı yok. Hatta hiç unutmuyorum, ilk açtığımda dükkana annemle teyzem geldi, “Sonunda dede mesleğine döndün” diye güldüler. Belki başından beri hep sakatat satsaydım şimdi bir zincir kurmuştum.”
Sakatat satmak değil belki ama hayvancılık yapmak uzun zaman ciddi ciddi hayallerini süsledi Bay Kokoreç’in: “1996’da İğneada’da 150 dönüm bir arazi almıştım. Emekliliğimde büyükbaş hayvan besiciliği yapmayı planlıyordum. Biraz da zeytincilik... Profesyonel hayvan yetiştirmek için Avrupa’dan uzmanlar filan getirtmiştim. Kısmet değilmiş. Borçlarımı ödemek için arazilerimi parça parça elden çıkardım.”
İniş-çıkışlarla dolu yarım asrı geçen hayatında aldığı en büyük ders, insanların yalnız olduğu: “Ne yaşarsanız yaşayın, hep tek başınasınız. Hakikaten ahde vefa diye bir şey yokmuş şu dünyada. Ben gezmeyi, eğlenmeyi, yaşamayı çok seven bir adamdım. Bir yere gidildiğinde, hacı ağa gibi kimseye asla hesap ödetmezdim. O arkadaşlarımdan bazıları sonradan telefonlarıma çıkmadı. Beni tanımazlıktan geldiler. Canları sağ olsun. Onların sayesinde ben de hayatımı minimize etmeyi öğrendim. Bir de gece hayatını ve alkolü azalttım. Yine de iyi ki bütün hesapları hep ben ödemişim, yemişim, içmişim, gezmişim, eğlenmişim. İyi ki yaşamışım. Hiçbir şeyden pişman değilim. Parayı yemedikten sonra para ne işe yarar ki zaten.”
AVRUPA MANKENLER KRALİÇESİYLE NİŞANLANDI
Bay Kokoreç kadınları, kadınlar da onu sevdi. Üç kez evlendi, altı kez nişanlandı. Nişanlıları arasında bir dönemin ünlü modellerinden Avrupa Mankenler Kraliçesi de vardı. Evlilikleri iki yıldan uzun sürmese de, karılarını hiç aldatmadı. İlk karısından olan 23 yaşındaki kızı Bike tek çocuğu, İspanyol dili ve edebiyatı mezunu: “Bir dönem Tiffany’den pırlanta bir yüzük almış, arabamın arkasında gezdiriyordum. Elinde Sindirella’nın ayakkabısının tekiyle dolaşan prens misali, bu yüzüğü takacak kadın arıyordum. Sonuncu karımla suşi yerken bu yüzüğü peçetenin altından çıkarıp evlenme teklif ettim. O da dünden razıymış galiba, hemen kabul etti.”
Bay Kokoreç kadınları sevmekten vazgeçmese de birazcık içerlemiş: “Eren Talu’nun dediği gibi paralar bitince kadınlar kaçıyor. İnanın bu hakikaten böyle. Bütün evliliklerimde karılarıma her şeyi bıraktım ve sadece ceketimi alıp çıktım. Ayrıldıktan sonra yaptıklarını başa kakmak bize yakışmaz ama kadınlar da çok vefasız kardeşim. Geçen gün metroda giderken, iki genç kız bana bakıyor. Vay be, senden hala iş geçmemiş diye düşünüyordum ki ‘Amca oturmak ister misin?’ diye sordular. Galiba artık yaşlanıyorum.”
SABAH BEŞE KADAR AÇIK MAHALLE KOKOREÇÇİSİ
Teşvikiye Cami’nin arkasındaki F. Osman Seden Sokak’taki Çıtır Kokoreç gece dörde-beşe kadar vızır vızır çalışıyor. Dışarıya atılmış küçük bir masasıyla büfeden hallice. Evlere de servis veriyor. Bay Kokoreç markasını ve internet sitesini tescil ettirmiş. Yanında şimdilik dört kişi çalışıyor. Kokorecin porsiyonu 12 lira, yarım ekmek arası 8 lira ve çeyrek 5 lira. İçlerinin dolu dolu olmasıyla övünüyor. Kokorecin yanı sıra spesiyalleri arasında köfte ve uykuluk da var. Ancak şimdi mevsimi olmadığı için uykuluk satılmıyor. Etler Susurluk’tan geliyor. Özel sarım kokorece de ‘yavru ceylan’ adını koymuş. Teşvikiye’de daha önce kokoreççi olmadığı için, reklamcılardan televizyoncu ve işadamlarına kadar uzanan geniş bir müşteri profilini ağırlıyor. Sıcakların satışlarını etkilemediğini söylüyor Bay Kokoreç. Bir de daha önce “Iyy, ben bunu yemem” diyen manken tipli kızlara kokoreci sevdirmeyi başardığını gülerek anlatıyor.