Punk makamında memleket meseleleri

Güncelleme Tarihi:

Punk makamında memleket meseleleri
Oluşturulma Tarihi: Kasım 09, 1999 00:00

Haberin Devamı

Beş genç çocuk bağıra bağıra ve gitarları cazırdatarak şarkı söylüyor. Yaptıkları müzik pek çok insana gürültü gibi gelebilecek Türkçe sözlü punk-rock. Söylemek istedikleri çok lafları var üstelik bunları kıvırtmadan söylüyorlar, bu yüzden de pek sert ve ağır konuşuyorlar. Oğuz Taktak (vokal), Tolga Özbey (ritim gitar), Atilla Kırcelli (solo agitar), Tolga Koçak (bas gitar) ve

Gökhan Tunçişler'den oluşan grubun adı ‘‘Rashit’. Kod Müzik etiketiyle çıkan ilk albümleri ‘‘Telaşa Mahal Yok’ münasebetiyle Rashit ile konuştuk ama sadece Gökhan ve Tolga Özbey’iyakalayabildiğimizi de itiraf ediyoruz.

Diyelim ki ben yeniyetme çocuğu olan bir anneyim ve merak ediyorum, nedir bu punk-rock?

Punk müziği çok insana basit gelebilir ama müzikteki zenginleşmeyi sağlayan en önemli şey ve bizce müzik tarihini tamamen değiştiren bir akım. Elektronik müzikten tutun seksenlerin popuna kadar her şey punk'tan doğdu, punk olmasa hálá 60'ların rock müziğine takılıyor olacaktık. Punk-rock sayesinde hiçbir kurala bağlı olmadan herkes dilediği gibi müzik yapma şansına sahip oldu ve müzikteki sınıfları ortadan kaldırdı.

İstanbul'un ateşli ve punk yapmaya çok uygun bir şehir olduğunu söylüyorsunuz. Hálá aynı şeyleri mi düşünüyorsunuz?

Tabii, bir kere bizim için çok güzel malzeme var burada. Hayatın çok karmaşık olduğu büyük bir metropol burası. Bu şehirde yaşarken kabul edemediğimiz bir sürü şeyi müzikle dile getiriyoruz.

Stüdyoda kayıt yaparken sokaktan çalgıcı topladığınız söyleniyor, doğru mu bu?

Doğru. Albümde ‘‘Çok mu Zor?’ şarkısında klarinet çalan Nedim Şahin'i Beyoğlu Mis Sokak'tan bulduk, geldi ne çalacağını söyledik, çaldı ve gitti. Darbukacı bir çocuk da getirdik ama o beceremedi ve o sırada stüdyodan içeri elinde darbukasıyla bir başka çocuk (Murat Dede) girdi.

Nasıl yani, birdenbire mi oldu?

Stüdyonun önünden geçerken sesleri duymuş ve öylesine meraktan girmiş. Sonra o çaldı ve bayağı da iyi oldu. O adamların hepsi çekirdekten yetişiyor ve çoğu da iyi çalıyor.

Siz enstrümanlarınızı kendi kendinize çalarak öğrendiniz değil mi?

Tolga: Öyle. Hatta ben güya gitaristim ama yıllarca başkalarının gitarlarını çaldım daha yeni kendime ait bir gitarım oldu.

Son zamanlardaki satanizm olayları sizi de etkiledi mi?

Direkt bir şey olmadı ama bakış açısı bizi de rahatsız etti tabii. Satanizm hiç bilmediğimiz bir konu ama bazen insanı dış görünüşüne göre yargılıyorlar.

Gökhan sen askerden yeni döndün. Orada orduevinde çalıyordun değil mi? Bir punk-rock davulcusu olarak orada bulunmak nasıl bir duyguydu?

Bir kere bu sayede rahat bir askerlik yapmış oldum ve her ne olursa olsun müziğe de ara vermemiş oldum. Çalıştığım orkestra çok ayrı tellerden çalan insanlardan oluşuyordu. Biri caz dinliyor, biri arabeske takılıyor filan. Bu ortam çok eğlenceliydi ve oradan çok ilginç şeyler çıkıyordu. Onlardan müzikle ilgili birçok şey öğrendim.

Grup olarak birbirinizi uzun zamandır tanıyorsunuz. Sürekli birlikte mi takılıyorsunuz?

Piyasadaki bir sürü grupta ‘‘grup mantığı’ yok; onları stüdyolar bir araya getirmiş oluyor ve mutlaka gruptan birileri kendini ön plana çıkarmaya çalışıyor. Biz zaten senelerdir beraberiz, müzik dışında pek çok şeyi de beraber yapıyoruz, neredeyse 24 saati birlikte geçiriyoruz.

Sıkıcı olmuyor mu?

Daha sıkılmadık ya. Şöyle bir şey de oluyor, bazen evde otururken birinin aklına bir şey geliyor, hazır grup da bir aradayken hemen oracıkta hop diye melodiyi çıkartıyoruz.

Albümden en büyük beklentiniz ne?

Sürünmeden ikinci albümü yapabilmeyi bekliyoruz. Biraz da alet edavatımızı toparlarsak iyi olur. Öyle yat kat hayallerimiz yok.

Her şey para değil arkadaşlar! Ben daha ruhani beklentileriniz var mı diye sordum.

(Gülüyorlar) Tabii başka genç insanlar bize özenip müzik yapmaya başlarsa hoşumuza gider.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!