OluÅŸturulma Tarihi: Åžubat 14, 2004 00:00
Ä°stanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri KliniÄŸi’nin depolarından bir ‘hazine’ çıktı. 1950’lerin sonlarından itibaren klinikte yatan hastaların yaptığı resimler, sadece Türkiye’nin deÄŸil, dünyanın ender koleksiyonlarından biri olarak, sanat ve tıp dünyasına kazandırılıyor.Dilekolay, binlerce resim... Ãœstelik çoÄŸu, ‘rahatlıkla bir modern sanat müzesine girebilir’ denilebilecek resimler... Kimisi ressamken ‘delirip’ kliniÄŸe ‘kapatılmış’, kimi boya ve tuvalle ilk kez orada karşılaÅŸmış insanların ışığa çıkardıkları iç dünyaları... Depresyonun, ölümün, yalnızlığın, içimizdeki canavarların, korkularımızın, rüyalarımızın görüntüleri... Psikiyatride bir yöntem olarak kullanılan sanat; sanatta hep tartışılagelen ‘deli’ ve ‘normal’ ayrımları... Çok ÅŸey anlatan, gerçek bir hazine...Odasının duvarındaki bir boÅŸluÄŸa, anlamlı olur diye hastaların yaptığı resimlerden birini koymaya karar veren ve böylece bu hazineyi ortaya çıkaran Psikiyatri Anabilim Dalı BaÅŸkanı Prof. Olcay Yazıcı, ilk karşılaÅŸmasının üzerinden bir yıl geçmiÅŸ olmasına raÄŸmen, resimlerin büyüsünden kurtulabilmiÅŸ deÄŸil. Borusan Oto’nun sponsor olmasıyla Psikiyatri KliniÄŸi, duvarlarına asılan 500 resimle, bir sanat galerisine dönüşmüş durumda. Resimlerin bir kısmından ve konuya iliÅŸkin yazılardan oluÅŸan ‘Çığlığın Işıkla BuluÅŸması’ adlı kitap piyasaya çıkmak üzere. Ayrıca Borusan Oto’nun Ä°stanbul Ä°stinye’deki galerisinde ve Ä°stanbul Ãœniversitesi galerilerinde de önümüzdeki günlerde birer sergi açılacak. Sakın kaçırmayın...Ä°ki yıldır Ä°stanbul Ãœniversitesi Ä°stanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı BaÅŸkanlığı görevini yürüten Profesör Olcay Yazıcı, ‘Mazhar Osman’ın kullandığı koltuk ve masa aÅŸağıdaki depoda bulundu’ haberi geldiÄŸinde çok sevinmiÅŸti. Mazhar Osman, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin kurucusu, hocaların hocası ünlü bir psikiyatrdı. Harap haldeki koltuk ve masa restore edilerek baÅŸkanlık odasına kondu. Ardından Mazhar Osman’ın kendi döneminde oluÅŸturduÄŸu ve akıl hastaları, hastane ve doktorların fotoÄŸraflarından oluÅŸan ‘kayıp’ arÅŸiv de bulunup, çerçevelenerek duvara asıldığında, oda neredeyse bir psikiyatri müzesine dönüşmüştü. Duvarda sadece küçük bir boÅŸluk kalmıştı; dekorasyona yardımcı olan arkadaşı, ‘Burada bir çiçek resmi olsa çok iyi olur’ deyince, Prof. Yazıcı’nın beyninde bir ÅŸimÅŸek çaktı: - Tablo, resim... Hasta resimleri!Ä°stanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri KliniÄŸi, Türkiye’de baÅŸka hiçbir klinikte olmayan; hatta dünyada da çok az örneÄŸi olan bir ÅŸeye sahipti: Prof. Kazım DaÄŸyolu tarafından kurulmuÅŸ, psikiyatr Süleyman VelioÄŸlu tarafından yıllarca yönetilmiÅŸ bir resim atölyesi! Asıl adıyla, Psikopatolojik Sanat Laboratuvarı... 1957’de kurulan laboratuvarda, klinikte kalan hastalar 35 yıl boyunca resim yapmış, resimler kiminin hastalığının teÅŸhisinde, sürecinin incelenmesinde, kiminin tedavisinde rol oynamıştı. Ancak Prof. VelioÄŸlu’nun ölümünden sonra resimle bu kadar haşır neÅŸir baÅŸka bir psikiyatr ortaya çıkmadığı için, laboratuvar kapanmıştı.Geçen yıl, duvardaki boÅŸluÄŸu doldurmak için bir resim seçmek üzere depoya indi Prof. Olcay Yazıcı. Dolabı açar açmaz, 40 yıllık bir boya ve toz kokusuyla sersemledi, bir an soluklandı ve rasgele bir tomarı iki eliyle çekerek masaya taşıdı. Ve daha ilk resimleri çevirirken ‘büyü’ baÅŸladı. Her resimde, kimi artık yaÅŸamayan hastaların acılarını, duygularını, dahası ‘hastalığını’ gördü. Yüzlerce insan hiçbir sansür kaygısı taşımadan, iç dünyasını renklerle, sembollerle dışarı vurmuÅŸtu. Åžaşırtıcı olan, aralarında, sanat eseri denebileceklerin sayısının oldukça fazla olmasıydı. Kendini bir Mısır pramidinin içine ilk kez girmiÅŸ bir arkeolog gibi hisseden Yazıcı, iki ayını o tozlu resimler arasında geçirdi. Kendine göre ilk elemeyi yaptığında, hálá 500’den fazla resim parıldayarak duruyordu karşısında. BaÅŸkanlık odasına bir tek resim ararken, tüm Psikiyatri KliniÄŸi’ni bir resim galerisine dönüştürerek çehresini deÄŸiÅŸtirecek, bu arada yıllarını bu klinikte geçirmiÅŸ insanlardan kalan ve hem sanat, hem psikiyatri açısından çok anlamlı bu ürünleri ait oldukları yere koyacaktı. Borusan Oto projeye sponsor oldu. Ä°htiyacı olan resimler restore edildi; çerçevelendi.Åžimdi Psikiyatri KliniÄŸi’ne hasta, uzman doktor ya da meraklı bir sanatsever, kim olarak giderseniz gidin, daha kapıdan adım atar atmaz ÅŸaşıracaksınız. ‘Aklıyla sorunu olan insanların’ gittiÄŸi itici, ürkütücü bir yere mi yoksa bir sanat galerisine mi adım attığınızı bilemeyeceksiniz. Merdiven boÅŸlukları, koridorlar, binaları birbirine baÄŸlayan camekanlı yollar (Benim gibi meraklanmayın, tüm resimlerde kilit sistemi var), sizi sanatta bir dönemin ve türün içinde yolculuÄŸa çıkaracak. O hastaların da hepimizin içinde her zaman taşıdığı acıları, yalnızlık duygularını, ölüm korkularını, özlemleri -çok baÅŸarılı bir ÅŸekilde- resmederek açığa çıkardıklarını göreceksiniz. O yüzden, emin olun daha çok kendi içinizde bir yolculuk olacak bu...AKIL HASTALARININ SANATI: ART BRUTSanat literatüründe, ‘delilerin’ ürettiÄŸi, baÅŸka bir deyiÅŸle gerçekten içten gelen saf enerjiyle yapılan eserler için kullanılan bir terim var: Art Brut. Çığlığın Işıkla BuluÅŸması kitabına bir yazı yazan Ahu Antmen, tam karşılığının Ham Sanat olduÄŸunu söylüyor. Bu sanatsal olgunun adını koyan ve art brut sergileri düzenleyen Fransız ressam Jean Dubuffet’e göre delilik insanın görüşünü zenginleÅŸtiren bir ÅŸey. Ahu Antmen, gerçeküstücülüğün babası ÅŸair Andre Breton’un da psikanalitik tedavi yöntemlerinden etkilendiÄŸini anlatıyor. Gerçek düşlerinden çok okuduÄŸu kadarıyla psikanaliz literatürünü resimlemekle suçlanan ünlü ressam Dali’den ise ÅŸu alıntıyı yapıyor: ‘Bir deliyle aramdaki tek fark, benim deli olmamamdır.’AKIL HASTASI VE SANATÇI ONUN UZMANLIÄžIYDIPsikopatolojik Sanat Laboratuvarı’nı yöneten Prof. Süleyman VelioÄŸlu, 1927 Kula doÄŸumlu. Resme ilgisi daha ilkokul yıllarında baÅŸladı ve 2001 yılında ölene kadar devam etti. Ä°lk kiÅŸisel sergisini 1942 yılında Manisa Halk Evi’nde açtı. Tıpta okurken, öğrenimini bırakıp yalnızca resim çalışmayı düşündü ama ailesi buna ÅŸiddetle karşı çıkınca, Güzel Sanatlar Akademisi’ne konuk öğrenci olarak devam etti. Bazı eserleri halen yurt içinde ve dışında müzelerde, özel koleksiyonlarda bulunuyor. VelioÄŸlu’nin diÄŸer uzmanlık alanı da Psikiyatri ve Sanatla TeÅŸhis ve Tedavi. ‘Bir Åžizofren Hastanın Sanat Ãœrünleri’, ‘Prepsikotik AÅŸamadan Psikoza Åžizofrenik Süreç’, ‘Akıl Hastası ve Sanatçı’, ‘Sanat Onkolojisi Temelinde Yeni Bir Resim Anlayışı’ adlı kitapların yazarı...BEN VAN GOGH’UMGerçek hayattan ya da fıkralardan biliriz: Kimi hastalar ‘Ben Napolyon’um’, ‘Kanuni’yim’ diye dolaşır koridorlarda ve buna inanırlar. Bu hasta da ‘Ben Van Gogh’un ruhunu taşıyorum’ diyenlerden. Ama onun diÄŸerlerinden farkı, sahiden de Van Gogh etkisinde, tekniÄŸinde resimler yapması. Bu yüzden resimleri yıllar önce Belçika’da bir psikiyatri kongresine gönderilmiÅŸ ve ‘Çok iyi bir teknik var, sahte mi bunlar, sahiden hasta mı yaptı?’ sorularına neden olmuÅŸ.Â
button