Psikopat mıyım, neyim

Güncelleme Tarihi:

Psikopat mıyım, neyim
Oluşturulma Tarihi: Nisan 19, 1999 00:00

Haberin Devamı

Sertap'la Göksu'da yeni kiraladağı üç katlı tripleks evinin salonunda konuşuyoruz. Aksırıktan, tıksırıktan boğulmak üzere. Önceki gece yakın bir arkadaşının doğum günü için sabahlamış ve şifayı kapmış. Zaten yıllardır hastalıklar onun yakasını bir türlü bırakmadı ya.

- Amerika'daki ameliyatta kalın bağırsağımın tamamını aldılar. Bu kolit hastalığına 11 yaşında yakalandım, nedenini kimse bilmiyor, daha tıp da bulamadı. Ameliyattan sonra bir yıl boyunca elimde torbayla dolaştım, bağırsağı dışarı çıkarmışlardı. Gezip eğleneceğim en güzel dönemimde başıma bunlar geldi. Şimdi hemen hemen her şeyi yiyebiliyorum, sadece acı yasak. Böyle ufak tefek olduğuma bakmayın, Bursa'da son olarak bir oturuşta piyazla beraber 4,5 porsiyon köfte yedim, herkes çok şaşırdı. Artık doğru beslenmeye çalışıyorum. Un, nişasta ağırlıklı şeyler yemiyorum. Mesela patatesi hayatımdan çıkardım. Kızartma ve tuz da asla yok. Bol bol sebze, balık ve beyaz et var.

UZAY'IN ÖLÜMÜ

Sertap'ın sesi kadar inadı da ünlüdür.

- Küçükken inatçılığımdan dolayı herkese kök söktürmüşüm, hálá da öyle sayılır. Yani bana öyle fazla şey söylenmez. Ben kafaya koyduysam yaparım, istemiyorsam da onu kimse yaptıramaz. Benim hayatım daha ağırlıklıymış gibi geliyor sanki. Biraz egoizm giriyor işin işine, hep benim dediğim olsun istiyorum. Yener bey, kendimi çok iyi tanıyarak ölmek istiyorum. Kendim hakkında her şeyi bilmek istiyorum. Bunun faydası, kendimle barışık olmak. Şu anda kendimin yarısını filan tanıyorum herhalde. Korktuğum için hayatım boyunca hiç yalnız kalamadım, ölüm korkusundan, hastalıklardan filan, içime işlemiş. Uzay'ın ölümünden beri bu bende var. Ama Londra'da üç hafta yalnız kalınca bu duygu çok hoşuma gitti. Tek başıma birçok konsere gittim, tek başıma saatlerce dans ettim.

ÖLMEYİ DÜŞÜNMEMİŞ

Psikolojik tedavi gördüğünü duymuştum.

- Evet, çocukken uzun bir süre kolitim için Psikolog Suna Tanaltay geldi. O yaşta yerleşmiş hiçbir sorun bulunmadı. Sonra Müjdat Gezen gibi ‘‘nevrasteni’’ yani hastalık hastası oldum. Şimdi de öyleyim ama yok etmeye çalışıyorum. Levent'in hastalığından sonra ‘‘panik atak’’ yaşadım. Bu öyle bir hastalık ki, beyin olarak kendini öldürüyorsun. Özünde müthiş bir korku var. Beyindeki seratin salgısı azaldığı için bunlar oluyor. O dönemde psikolojik olarak kitap bile okuyamadım. Kitabın harfleri kabarıp üçboyutlu şekiller oluyordu. Altı ay süren ilaç tedavisiyle atlattım, bol bol uyuttular beni. Yaşamayı çok seviyorum, hayata sıkı sıkıya bağlıyım. Bu kadar badireyi atlatmamın nedeni de bu. O kadar acı çekmeme rağmen hiçbir zaman ölmeyi düşünmedim. Eskiden hep içime atardım, şimdi doktorum bana sinirlenince duvara bardağı fırlatmamı söyledi, ben de öyle yapıyorum.

STREISAND'I TAKLİT

Aman artık şu hastalıkları geride kalsın, müziğe dönelim. Ağzımdan (B) harfi çıktı.

- Hayatımın kadını Barbra Streisand'dır. Bir zamanlar onu nasıl taklit ederdim, anlatamam. Öylesine etüt etmiştim ki kadını, o kadar olur. gözünü kapa, Barbra karşında yani. Kendi şarkılarımı söylemeye karar verdiğimde ayıldım ki, böyle taklitle yürümez. Ondan sonra çok uğraştım sesimin kimliğini bulmak için. Şarkı söylemeyi cidden çok seviyorum. Müziği çok seviyorum, başka hiçbir isteğim yok. Türkiye'nin en iyi şarkıcılarından biri olduğuma inanıyorum. Kendi yeteneklerimin farkındayım, doğru şarkı söylüyorum. Kendimle ilgili hayat projemin yarısına geldim, yapmak istediklerimi yaptım. Bundan sonra beni daha çok dinleyen bir kitleye sahip olmak amacındayım. Dünya pazarında bir şarkıcı olmak istiyorum.

İLK AŞKI CEVDET

Sertap gerçekten komik bir kadındır. Sezen'e baka baka o da kararmış.

- Her şeyin en iyisi seçmeye çalışıyorum. Mesela, yolda yürürken ‘‘Acaba karşı kaldırımda yürümek daha mı iyi’’ diyorum. O kadar çok seçenek sunuyorum ki kendime. O kadar fazla kurcalıyorum ki. Kafamda hep olasılıklar var, durmadan çoğaltıyorum ve sonra onların içinde daralıyorum. Bir de sokağa çıkınca plakadan tabelaya kadar her şeyi içimden okuyorum. Yener bey, psikopatın tekiyim değil mi?

Tam ‘‘Estağfurullah’’ diyecekken ünlü bir reklamcı olan ağabeyi Serdar'dan telefon geldi.

- Ağabeyimin çok etkisinde kaldım. 12 yaşıma kadar benim acayip idolümdü. Serdar, Robert Kolej'de okurken ben hep onun arkadaşlarına aşık olurdum. Hele Cevdet diye bir arkadaşı vardı, bize geldiğinde onun karşısından ayrılamazdım. Annem, ‘‘Hadi kızım yat artık’’ derdi ama, ne mümkün...

MİNYONLAR ŞANSLI

Benim bildiğim Sertap uçaktan korkar.

- Uçak korkumu atmak için beni uçmaya götürdüler. Tam tufaya geldim sizin anlayacağınız. Tek başına 12 saat uçtum, muhteşem bir şey. Ödüm bokuma karışıyor ama korkunç güzel. Pilotluk brövemi alacaktım ki, Onno'yu kaybettiğimiz kaza oldu. Kadınlar arasında en kısa sürede bu işi öğrenen ben olmuştum. Onno'nun ölümünden sonra bir daha okula ayak basmadım.

Son fotoğraflarında görmüşsünüzdür, saçıyla, giysileriyle bambaşka bir dişi olmuş Sertap.

- Şu anda kendimi daha kadın, daha dişi hissediyorum. Belki de hormonal bir şey. Son fotoğraflarım da bunu yansıtıyor zaten. Bir önceki albümde saçlarımı örmüş, maviler sürmüştüm. Şimdi onlara bakıyorum, Allah inandırsın bana hiç yakışmadığını görüyorum. Eski konser filmlerimi izledim; hem şişmanmışım, hem de o saçlar bana hiç yakışmamış. Yüzüme boyanın yakışmadığına da karar verdim. Hayatta takı filan kullanmam. Şimdiki kıyafetler, yeni saç modelim benim iç dünyamı daha iyi yansıtıyor. Yener bey, daha geç olmadan, etler sarkmadan bunları şimdiden yapmaya karar verdim. Neyse ki benim gibi minyonlar daha geç yaşlanıyor.

VÜCUT ÇALIŞIYOR

Kapıda uğurlarken kollarının biraz kaslandığını hissettim.

- Vücut çalışıyorum, kas yapıyorum. Ahmet Enünlü hoca bana şahane zor programlar yazıyor. Onun yüzünden yerlerde sürünüyorum, şnavlar çekiyorum. Erkek öğrencileri baştan benimle dalga geçtiler sessizce, ama yaptığımı görünce şaşırdılar. Bir ara abarttım, haftanın 6 günü spor yapıyordum, oradan da Swissotel'e gidip yüzüyordum. Yine yapıyorum ama tempoyu düşürdüm. Keşke Madonna gibi olsam ama, kadın çocukluğundan beri dans edip, eşşek gibi spor yapıyor.

Bayanlar, baylar benden söylemesi; Sertap'ı artık sakın öyle ufak tefek görmeyin.

Doktorum sinirlenice bardağı duvara atmamı söyledi. Ben de öyle yapıyorum

Hayatımda takı filan kullanmam... Neyse ki benim gibi minyonlar daha geç yaşlanıyor

Keşke Madonna gibi olsam. Kadın çocukluğundan beri dans edip eşşek gibi spor yapıyor

Türk pop müziğinin güzel sesli ve ‘‘inatçı’’ sanatçısı Sertab Erener, iç dünyasını ilk kez Hürriyet'e açtı. Geçirdiği hastalıkları, yaşadığı bunalımları arkadaşımız Yener Süsoy'a anlatan Sertab Erener, son zamanlarda ‘‘kendini çok seksi’’ buluyor. düzenli spor yapan ve özellikle vücut çalışan Sertab'ın en büyük hayali bir ev sahibi olmak...

Babası da besteci

Sevtap Erener'in annesi Yücel hanım suyun öte yanından. Anneannesi savaş zamanı Yugoslavya'dan kaçıp Ayvalık'a yerleşmiş. Baba tarafı ise Doğu Anadolu kökenli. Büyükbabası Muşlu, babaannesi Siirtli, babası ise Diyarbakır doğumlu. Emekli avukat Nizamettin Erener, Zeki Müren'le birlikte büyük usta Şerif İçli'den ders almış. Hatta baba Erener'in bestesini arkadaşı Zeki Müren radyoda seslendirmiş. Babası Sertab'ın adını ‘‘Ey şuh-i sertap’’ adlı şarkıdan esinlenerek vermiş. Sertap ‘‘başışık’’ anlamına geliyor. 4 Aralık 1964 doğumlu 35'lik Sertap Erener, Piyerloti'de doğup büyümüş. Boyu 1.58 m, kilosu 44.5 kg...

Kirada oturuyor

Sertap Erener ‘‘Makber’’i de seslendirdiği son albümüyle kasetlerini dörtledi. Peki bunca şan, şöhret içinde kira köşelerinde oturmak neden?

- Size açıkça söyleyeyim, hiç param yok. Bana ‘‘Sevtap hanım sizde de olmazsa’’ diyorlar. ‘‘Sakin Ol’’ ve ‘‘Lal’’ albümleri gerçekten çok sattı. Fakat şu andaki sistemle çalışılmadığı için standardın çok altında para kazandım. MESAM da yoktu, plakçıların o zamanki anlayışları farklıydı. Onun için sahne çalışmalarından, konserlerden filan para kazandım aslında. Bunlar da ameliyatlarıma gitti. Amerika'daki iki ameliyata toplam 200 bin dolar gitti. Levent sonsuza kadar benim canımdır, o dönemde ameliyat parasını çıkarmak için ikimiz de alnımızın teriyle çalıştık. Bana hep Levent baktı. Lüks değil ama belli bir standartta yaşıyorum, o kadar. Ne birikmiş param var, ne de ziynetlerim. Sarıyer tepelerinin arkasındaki bir sitede küçük dairem var, onu da bir türlü satamadım. En büyük hayalim iyi bir ev almak.



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!