Güncelleme Tarihi:
Bir tiyatro provasına katılmak oyun yazarı, yönetmen, oyuncu, kostüm, dekor, ışık, ses gibi bir tiyatro oyununun sahnelenmesi için gerekli tüm unsurlar arasındaki bağı çözmek, daha eleştirel bir izleyici gözüne sahip olmayı sağlar. Bir tiyatro meraklısı için bulunmaz nimet. Türk tiyatrosunun Batılı anlamda kurucusu kabul edilen Muhsin Ertuğrul’un, Avrupa’da tiyatro salonlarının arka koltuklarına sinerek gizlice izlediği kimi oyun provalarının sağladığı birikimin belleğindeki yerini her zaman vurgulaması bu yüzden.
Kimi yönetmenler provanın mahremiyetine inandıkları için bir sır gibi saklamaktan yanadırlar prova salonu ve oyunun hazırlık aşamasını. Belki konsantrasyonun sağlanamayacağı belki de işin büyüsünün bozulacağını düşünerek.
Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu ise yeni oyunları ‘Darwin’in Kaplumbağası’na seyircili provalarla hazırlanıyor. Prova esnasında bir yandan meraklısının eline oyunun şifrelerini çözecek anahtarları tutuşturuyor, sonrasındaysa meraklı izleyicinin tüm soru ve eleştirilerine yanıtlar vererek faydalı fikirleri bir yere not ediyor. Yani hem ekibin kendisi hem de izleyicinin beslendiği bir süreç bu. Oyunun geçen pazartesi yapılan ilk seyircili provasında biz de Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu’nun salonundaki yerimizi aldık, seyir ve söyleşi sürecinin ardından Ali Poyrazoğlu’yla yeni oyun ve bu farklı deneyim üzerine sohbete koyulduk...
Birinci Dünya Savaşı, İkinci Dünya Savaşı ve 1917 Devrimi gibi pek çok tarihi olayı, minik adımlarla yavaş yavaş yürüyerek tarihin içinden geçen bir kaplumbağanın öyküsü anlattığımız.
Burada izlediğim tüm oyunlarda izleyicilerin salondan güle eğlene çıktığına şahit oldum. ‘Darwin’in Kaplumbağası’ ise farklı bir duygu dünyasına sokuyor bizi.
Nasıl oldu da böyle bir oyun çıktı ortaya?
- Bunun duygusu çok farklı, evet. Çünkü ‘Asi Kuş’ oyununa bir kardeş gelsin istedim. Asi Kuş, insanın halleri ve zihnini özgürleştirmesi üzerine. Darwin’in Kaplumbağası’ndaysa insanın kendi tarihi ve dünya tarihiyle yüzleşmesi gerektiğini düşünüyorum. Türkiye’de de aslında öyle günlerden geçiyoruz. Tarihimize, yakındaki savaşımıza ve bütün dünya savaşlarına bakarak savaşların kimin işine yaradığı üzerine düşünmemiz gerek. Türkiye’de bugün âkil insanlar meselesi tartışılırken, bence herkes öncelikle kendisiyle barışabilmesi için kendi içinden bir âkil insan çıkartmak zorunda. Başkasıyla barışacaksak önce kendimizle barışmanın yollarını keşfetmeliyiz. Bu oyunu, izleyince insanlar kendilerini gönüllü âkil insanlar olarak hissetsinler diye yapıyorum. Ama oyunda izleyiciyi çok güldürecek yerler de var.
Oyunun cümlesi ne sizce?
- Bir mikroskop bu oyun. Çünkü tiyatro bir mikroskoptur. Yaşamı bütün gülünç ve acıklı yanlarıyla keşfettirir. Tüm mikrop ve bakterileri de fark etmemizi sağlar. Biz de bunun için yapıyoruz oyunu. Günlük yaşamın akışında ıskaladıklarımızı, görüp de görmezlikten geldiklerimizi net, berrak kavramamızı sağlıyor. Tarihin, geçmişin genlerine bakarak, gen haritasını çıkartarak bugünü, insanlığın gülünç yanlarını, herkesin kendine göre yazmak istediği tarihi ayrıntılardan yola çıkarak sımsıkı kavrıyor. Birinci Dünya Savaşı, İkinci Dünya Savaşı ve 1917 Rus Devrimi gibi pek çok tarihi olayı, tarihin içinden minik adımlarla ve yavaşça yürüyerek geçen 200 yaşındaki bir kaplumbağanın yaşamöyküsü üzerinden anlatıyoruz.
Oyunda sizi en çok etkileyen replik hangisi?
- “İnsan hakları ağzınızda iki sözcükten başka bir şey değil. Eziyet çekenlere, düşündüklerini söyleyemeyenlere karşı duyarsızlaşmışsınız. Nereye baksam canavarca davranan ya da canavarca davranılan insanlar görüyorum. Charles Darwin bunu önceden göremedi. Böylesi canice bir şeye doğru evrimleşebileceğinizi önceden göremedi...”
Daha bugün Fazıl Say ‘halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağıladığı’ iddiasıyla 10 ay hapis cezasına çarptırıldı. Ne düşünüyorsunuz?
- Çok büyük haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin hem sanatçı hem de kültür ve sanatla olan sağlıklı ilişkisi de ciddi biçimde yara aldı.
Seyircili prova yapma fikri nasıl doğdu?
- Dört beş gün önce çıktı. Seyirci, tiyatronun önemli bir parçası. Hatta sık sık söylüyorum seyirci bizim meslektaşımızdır, diye. O zaman seyircinin yaratılış aşamasına da katılıp fikrini söylemesi gerektiğini, bir tiyatro oyununun onların önüne çıkana kadar ne şekilde hazırlandığını, tiyatronun mutfağını görme hakları var. Bir hafta duyuru yaptım. Çok müracaat olunca şaşırdık, geri çekildik. Oturamayacaksak salona, olmaz. Her provayı 50-60 kişiyle sınırlandırdık.
İlk seyircili provanın sonundayız şu anda. Nasıl geçti sizce?
- Çok iyi yaptık yahu! Seyircinin provanın bir parçası olarak aktif şekilde katılımı bence oyuncuların hepsini farklı bir boyuta sürükledi.
Ekip ilk söylediğinizde ne tepki verdi?
- “Ya abi, sen şimdi ileri geri konuşuyorsun provada. Tutarsın izleyicinin önünde bir söz edersin. Yapma istersen” falan dediler. Sonra bunun çok eğlenceli olacağını, bize de oyuna da seyirciye ve tiyatroya da çok şey katacağını söylediler. Belki başka tiyatrolara ve seyirciye örnek olabilir. İnsanlar tiyatrolara gidip provaları izleme taleplerini iletebilirler. Oyunlarının nasıl hazırlandığı üzerine inceleme, kitap falan yazmak istiyoruz, diyecekler belki. Onun için meraklılara, tiyatro talebelerine böyle bir şans verilmesi lazım. Biz de ilk defa böyle bir deneyim yaşadık. Benim için çok heyecan vericiydi.
İlk oyun 29 Nisan’da
“Tarihe yerden mi, yoksa kuş bakışı mı bakmak gerekir” ikilemine, 200 yaşındaki bir kaplumbağayla yanlış bilgiler içeren bir dolu kitaba imza atmış bir tarih profesörü üzerinden yanıt arayan ‘Darwin’in Kaplumbağası’, İspanyol yazar Juan Mayorga imzalı. Reji Ali Poyrazoğlu’na teslim. Bülent Kayabaş, Özdemir Çiftçioğlu ve Nur Gürkan’ın rol aldığı oyuna dokuz kişilik dans tiyatrosu eşlik ediyor. 29-30 Nisan Kadıköy Halk Eğitim Merkezi, 3 Mayıs Kozzy, 5 Mayıs Trump Towers’da.