Güncelleme Tarihi:
ODTÜ Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Önder Şenyapılı “Her Sözcüğün Bir Öyküsü Var” diye bir kitap yazmış, daha doğrusu bir derleme yapmış.
Ben en detaylı bilgiyi Milliyet’te okudum. (17 şubat)
Mesela (tören ya da davetlere uygun, zarif giyim manasına) “abiye” kelimesinin Arapça kökenli ve “yüzünü örten utangaç kadın” anlamına geldiğini söylüyor Şenyapılı.
Abiye, bizim dilimize Fransızca “Habillé” kelimesinden girmiştir. “Bir seremoniye, şık bir toplantıya uygun” manasına bir sıfattır ve Fransızca “habiller” fiilinden türemiştir. Giydirmek veya (bir kıyafet için) yakışmak anlamınadır “habiller.”
Fransız etimoloji sözlükleri bu “habiller” fiilinin de eski Fransızca “abillier” yani “tomruk biçmek” fiilinden türediğini söylüyor.
Belki de “abillier” kelimesi Arapça kökenli. Olur mu, olur!
*
Aynı kitaba göre, argodaki “palavra atmak” fiilindeki “palavra” da aslında “küçük çaplı ve kısa namlulu hafif bir top” imiş. Denizcilikte selamlama atışı palavrayla yapılırmış.
“At martini...” lafındaki martinin bir tüfek olduğunu duymuştum da, palavra’nın İspanyolca “palabra” yani “söz” kelimesinden geldiğini sanıyordum. Meydan Larousse da öyle zannediyormuş.
(Fransızca’da “palabre” uzun, boş konuşma demektir.)
İspanya eskiden Arap işgalindeydi, demek ki “palabra” kelimesi Arapça’dan gelmiş... Olabilir!
*
Ama Milliyet’in alıntı yaptığı kelimelerden en çarpıcı olanı “profiterol” kelimesinin kökeni.
Milliyet başlığını “Profiterolün adı da tadı da uydurma!..” diye vermiş.
Önder Şenyapılı’nın iddiasına göre “profiterol” tatlısını da adını da Luca Zgonidis adlı bir pastacı “uydurmuş.”
Şöyle deniyor kitapta : “Türkiye’ye 15 yaşındayken gelen Arnavutluk doğumlu Luca Zgonidis, babasının ölümünden sonra pastacı çıraklığı yapar. 1940’ların parasıyla 45 bin lira hava parası vererek İnci Pastanesi’nin bulunduğu mekanı tutarlar. Zgonidis şöyle devam ediyor: (diyor haber) ‘İlk günler çok zorluk çektik. Kendim bir şey icat edip bir de isim uydurunca çok iyi tuttu. Anlayacağınız profiterolün kendi de adı da uydurmaca.”
Bu iddia hepsinden ilginç. Çünkü benim 80 yaşındaki kayınpederim, çocukluğunda Fransa’da profiterol yediğini hatırlıyor.
1976 baskısı Grand Larousse’un “profiterole” maddesini aynen tercüme ediyorum:
isim, dişil (profit-kâr kelimesinin küçülmeli hali. Rabelais, 1532’de ‘evde çalışan hizmetkarların aldığı küçük mükafaat’ anlamında kullanmıştır. Profiterole kelimesi, aşağıdaki 1.anlamında R.Estienne, 2.anlamında da Académie Française’in 1935 tarihli sözlüğünde kullanılmıştır.) 1.Fırında pişirilen ve muhtelif garnitürlerle yenen hamur topu. 2.Hamur topu içine taze krema, krem şantiyi veya dondurma koyulan ve üzerine erimiş çukulata dökülerek servis yapılan tatlı.
Yani 1940’larda İstanbul’da pastacılığa başlayan Luca Usta’nın “uyduracağı” tatlı ve adı... en az 5 yıl önce, 1935 baskısı bir Fransız sözlüğünde yer almayı başarmış!
*
Abiye ve palavra’yı bilmem ama PROFITEROL konusunda birisinin “PALAVRA ATTIĞI” muhakkak.
* * *
Not : Bu arada Habertürk’ün bu “profitrol” haberini verişi de bir gazetecilik abidesi idi. Milliyet’in haberinden alıntı yapıyor Habertürk, hem de ekonomi sayfasında. Maksat Ufuk Güldemir’le davalı olan Erol Aksoy’a b.k atmak ya, herşey mubah.
Haberin başlığı : ProfitEROL denince akla onun adı geliyor
“İstanbul sosyetesi, profiterol kelimesini işadamı Erol Aksoy’la özdeşleştiriyor. Çünkü profit’in İngilizce’deki anlamı kâr etmek.” MİŞ
Ne zaman profiterol lafı geçse İstanbul sosyetesi “Erol’un tatlısı” diye espri yapıyor.MUŞ
Sohbetlerde söz tatlıdan açılınca “Acaba Erol’un evinde profiterolden başka tatlı pişiyor mu” diye latife yapılıyor.MUŞ
Artık bu kadar zekâ ürünü bir haber olur!