Güncelleme Tarihi:
‘Bensiz’ filminde sevgilisi felç geçiren bir kadını canlandırıyorsunuz. Gerçekten âşık olduğunuz adam felç geçirse o ilişkide kalır mı yoksa gider misiniz?
- Çekimler sırasında bu soruyu bende kendime çok sordum. Her defasında cevabım “sevdiğimin yanında sonuna kadar kalırdım” oldu.
Canlandırdığınız Gamze karakteri filmde tam tersini yapıyor...
- Kızın sevgilisi Necip (Metin Akdülger) kazadan önce çok popüler, futbolcu ve altın çağını yaşıyor. Evlilik planları yaparken kaza geçiriyor ve felçli kalıyor. Ve sadece gözlerini kıpırdatabiliyor. Bu çok zor bir durum. Sonuçta insan oğlu çiğ süt emmiş. Bu tip bir şey başına gelmeden ne söylesen boş!
Sevgilin yatakta sadece gözlerini kırpabilirken, cinsellik olmadan aşk ne kadar yaşanabilir?
- Cinsellik olmadan aşkın yaşanabileceğine inanıyorum. Ama hiç bir şey konuşulduğu kadar kolay değil. Bence Gamze çocuğun yanında kalmayı tercih etseydi, vicdanen kendi kendini tatmin ediyor olurdu.
Filmlerde genelde sevgilisinden vazgeçmeyen kadınları görürüz. Bu sefer sevgilisinin başında ağlarken, iki dakika sonra kendi saçlarından bahseden bir kadın var. Kadınlar bu kadar acımasız olabiliyor mu?
- Filmde canlandırdığım gibi kadınlarda gerçek hayatta var. Ve emin ol çok fazlalar. Zate bu açıdan ‘Bensiz’ oynadığım sinema filmleri içinde karakterleri ve hikayesiyle en gerçekçi olanıydı.
Her hafta sayısız Türk filmi vizyona giriyor. Sizinkinin farkını nasıl anlatırsınız?
- Bu zamana kadar ‘Bensiz’ gibi bir film çekilmedi. Çünkü bu filmin türü ne romantik komedi, ne trajedi, ne gişe, ne festival filmi... Eşi benzeri olmayan bir sınıfı var. Gerçek. Bu deneyimi tatmak gerekiyor.
Bar kavgalarına çok karıştım
Biraz araştırma yapınca sizin için çizilen agresif, hırçın kadın portresiyle karşılaştım. O profilin ne kadarı sizsiniz?
- Bu bahsettiğin yaklaşık altı yıl önceki henüz 20 yaşımdayken ki halim. O yıllar benim için ergenlik döneminin bitişi gibiydi. Şimdi daha olgun ve sakin bir kadınım.
Yine de iki sene önce bir bar kavgasına karışıp üzerine bir de “İki leşimiz var” diye tweet attınız ama…
- Hayır atmadım. Zaten öyle bir kelime lugatım yok. Aslında mekandan çıkarken çantamı yan masada bırakmıştım. Almaya çalışırken masadakiler ne yaptığı anlamadı ve bir anlaşmazlık oldu. Kavga hali yoktu.
Hiç kadın kavgasına karıştınız mı?
-Çok karıştım!
Nedir sizi kavgaya sürükleyen? Erkekler mi?
-Asla. Genelde bir ortamda kavga çıkıyor ben ayırmaya çalışırken başrol oluyorum. Sonra sanırım öyle bir güç geliyor ki kavgayı ben ediyorum.
Bu güce sahipken hiç bir erkek arkadaşınızdan şiddet gördünüz mü?
-Evet. 23 yaşımdaydım.
Ne yaşandı?
- Yaşadığım benim için ders oldu. Şiddet karşılıklı gelişen bir saygısızlık. Aslında uygulanan şiddet sonrasında şiddet gösteren taraf çok pişman oluyor. Sen de o pişmanlığa inanıyorsun. Ama bir süre sonra her şey dönüp dolaşıp aynı yere geliyor. Çünkü bu bir huy.
Sizin karşılığınız ne oldu?
-Bana tepkisel yaklaşan birine karşı elim armut toplamaz tabii. Bende karşılığını verdim. Bir insanın karakterinde şiddet varsa onu değiştiremezsin. Bunu anladığım noktada ben de affetmedim ve ilişkiyi bitirdim.
Kızlar bana ‘şeytan işi’ deyip cephe alırdı
Bu erkeksi ve maskülen havanızın sebebi ne?
- Anne ve babam 13 yaşımdayken ayrıldı. Ben de hayata karşı kendimi savunma yolunu seçtim.
Siz kiminle kaldınız?
-Annemle kaldım ama babamla da irtibatım hiç kopmadı. Sonra annemle yeni bir hayat için Bodrum’a yerleştik ama eğitim imkanları daha iyi olduğu için liseyi Trabzon’da teyzem ve eniştemin yanında okudum.
İstanbul’dan sonra Trabzon nasıl geldi?
- Çok ağır.
Hangi yönüyle?
- Lakabım “İstanbul’dan gelen kız” olmuştu. Bir çanta takardım önce bütün kızlar ‘şeytan işi’ derler bana cephe alırlardı. Bir ay sonra o çantadan herkes takardı. Orada yaşananlar maskülen havama, maskülenlik kattı. Tabii bu anlattıklarım bundan 13 sene öncesi, artık her şey oralarda da daha farklı.
Ailenizin durumu erkeklere olan güveninizi etkiledi mi?
-Hayır. Sonuçta babam annemi aldatmadı, sadece iletişim kuramıyor ve konuşmuyorlardı. O yüzden boşandılar.
Erkeklerde sizden çekinir mi?
- Evet, bana yaklaşmayan kalkan erkek önce bir destur çekmeli. Çünkü bir kadına nasıl davranılır çok iyi biliyorum. Daha azına tamah edemiyorum. Ayrıca yan masadaki erkeklerle kesişen kadınlardan da hiçbir zaman olmadım. Diyelim mekâna beğendiğim biri geldi. Karşımda dâhi otursa bakamam. Zaten uzun zamandır da hayatımda biri yok. Çünkü bunun için bir mesai harcamak gerekiyor. Bir süredir Artvin’de dizi çekiyordum. İstanbul Artvin arası mekik dokurken kim beni sevgili yapsın.
Bir dönem birlikte olduğunuz Tolga Karel’le ilişkiniz hep sancılı anıldı. O ilişki sizin travmanız mıydı?
- Bu konuda asla yorum yapmıyorum.
Kilo alınca kalçam daha seksi oldu
Sürekli kilo alıp verdiğiniz yazılıp çiziliyor. Sibel Can kıvamında mı ilerliyorsunuz?
-Yok artık. Düzenli pilates ve spor yapıyordum. Yalnız dizi çekimi için Artvin’e gittikten sonra sporu bıraktım. Sonuçta Hopa bir tır şehri ve sadece tırların arasında koşabiliyordum. Bir de insülin direncim çıktı. Sekiz kilo aldım. Kaslarım da gevşedi. Şimdi dizi bitti ve yeniden spora başladım.
Magazincilere “Beni arkamdan çekmeyin” demişsiniz. Poponuzla bir derdiğiniz mi var?
-Hayır tam aksine beğendiğim bir yerimdir. Ben kilo alınca durum daha da seksi oldu. Çünkü daha kıvrımlı oldum.
Kariyerimde yanlış işler yaptım
Babam kaleci, annem ev kadını. Hiç oyunculuk hayalleri kurmamıştım. 17 yaşımdayken bir gün arkadaşım “Ben müzik kursuna gidiyorum, aynı okulda tiyatro kursu da var. Sen de gelsene” dedi ve kurslara başladım. Ardından Eskişehir Üniversitesi’nde konservatuar sınava girdim. Ciddiyetsizliğim yüzünden sahnede sözleri unuttum ve sınavı kaybettim. Ardından hırs yaptım ve Bilkent Üniversitesi’nin tiyatro bölümünü burslu kazandım. Okul devam ederken çok ciddi bir trafik kazası geçirdim. Kendimi toparlama sürecinde bursum kesildi. Ve ailemin yanına döndüm. Dersler ve workshoplara devam ettim. Oyunculukta herkesin bir dönemi olduğuna inanıyorum. Bende kariyer yolumda bazı yanlış seçimler yaptım. Gelen büyük işleri kaçırdım. Ama bu uzun bir yolculuk.