Oluşturulma Tarihi: Kasım 21, 2004 00:00
Onu telefonda ikna etmem zor oldu. Hayır, röportaj için deÄŸil. Nazım Bey, Hürriyet Gazetesi’nden aradığıma bir türlü inanamadı. Hürriyet’ten arıyorum dediÄŸimde, ‘Kızım saat 8 buçuÄŸa geliyor, bu saatte iÅŸyerleri kapalı, siz benimle dalga mı geçiyorsunuz’ dedi.Ama ciddi olduÄŸumu anlayınca, beni Bahçelievler’deki evine davet etti. Nazım Mirkelam (76), pop ÅŸarkıcısı Mirkelam’ın babası. Ama bu onun en az ilgi çekici olan yanı. Nazım Bey, 1966 yılında 3 saatlik bir polisiye film çekmiÅŸ. Ud ve piyano çalıyor. 15 tane polisiye, 5 tane bilimkurgu romanı, 42 tane ÅŸiir yazmış. Ama ne yazık ki romanlarını ve ÅŸiirlerini basacak bir yayınevi bulamamış. ‘Araya ne adamlar soktum, olmadı’ diyor. Ä°kinci eÅŸinden olma çocukları Sibel ve Taylan’la yaşıyor. Ayrıldığı eÅŸinden olan ÅŸimdi meÅŸhur olmuÅŸ oÄŸlu Fergan Mirkelam’la ise pek sık görüşmüyor. KonuÅŸurken ara ara önündeki dosyalarda duran, daktilodan çıkma romanlarına bakıp kendi kendine mırıldanıyor: ‘Bunları birileri bassa Türkiye’nin göğsü kabarır. EÅŸi benzeri olmayan romanlar bunlar.’ Röportajı okuduÄŸunuzda romanları kadar kendisinin de ‘eÅŸsiz, benzersiz’ biri olduÄŸunu göreceksiniz.Sizin asıl mesleÄŸiniz nedir?- Efendim ben avukatım. Tabii ailemin etkisiyle biraz sanat çalışmalarım oldu daha lise sıralarındayken. Bu arada Türk sanat müziÄŸine gönül verdim. Ud öğrendim. Sonra askerlik araya girdi. Döndüğümde sinema yapmaya baÅŸladım. Aslında ben bir sinema adamıyım.Avukatlık ne durumda bu arada?- Efendim ÅŸimdi bende öyle çılgın bir sanat aÅŸkı var ki. Hafta içi avukatlık yapıyordum, haftasonu kendimi sanata veriyordum. Amatörce yapıyorum. Sonra o dönemde halkevinde tiyatro yaptığım bir arkadaşım bir fikir ortaya attı sinema filmi çevirelim diye. Ben tiyatro arkadaÅŸlarımı topladım, üç saatlik bir film yaptım. Sesli bir soygun filmi. O da ÅŸu dolapta duruyor, bakın. Adı Kara Çanta. 1966 yılıydı, sinema derneklerinde, birçok kulüplerde gösterdim hep.Polisiye roman yazmaya ne zaman baÅŸladınız?- Åžimdi bu sinema dolgusu bende rahatsızlık yapmaya baÅŸladı. Sinemada daha baÅŸka ne yapabilirim diye sordum kendime. Senaryo yazarım dedim. Bir oturdum, 14 tane senaryo yazdım. Bu nasıl bir üretkenliktir böyle?- Åžimdi sayın ropörtörüm, senaryo yazmak fikir olarak zor, yazı olarak çok kolaydır. Senaryoda ruh tahlili, karakter tahlili yoktur. Kapıdan girer, döner, çıkar... gibi çok ufak hareketler üstüne kurulmuÅŸtur. Ben mesela üç günde kuruyorum senaryoyu, 4 günde de daktiloya çekiyorum. 40 sayfalık bir senaryo oluveriyor hemen.SENARYOLARIMI ROMANA ÇEVÄ°RDÄ°MO senaryolar da duruyor mu?- Bir dostuma dedim ki ‘Bunlar ne olacak? Ben tamamen Amerikanvari senaryolar yazıyorum.’ Bir de çok Fransız filmleri seyretmiÅŸtim. Zaten dünyada iki tane sinema tanıyorum Amerikan ve Fransız. Hep onların etkisinde kalarak yazdım 14 senaryoyu. Sonra o dostum bana dedi ki bunları romana çevir. Ben o zamana kadar hep ÅŸiir yazardım. 42 tane ÅŸiirim var. Åžimdi birazdan size okuyacağım bir-iki tanesini. Çok enteresan ÅŸiirlerim var, öyle aÅŸk maÅŸk anlatmıyor. Ä°stanbul’un sokaklarını tutuyorum karikatürize ediyorum.Efendim senaryolar kitap olsun demiÅŸti arkadaşınız en son...- Evet efendim. 3 ay içinde 2 tanesini alelacele kitaba çevirdim. Ve hemen bastırdım çünkü hafif bir coÅŸku geldi bana. Baskı maliyetlerini tamamen kendim karşıladım. Ondan sonra kalan 13 tanesini kitaba çevirmeye devam ettim.Romanlarınızda neler olup bitiyor?- BaÅŸka mahallerde geçen konulara egzotik derler. Bendeki sinema aÅŸkı, egzotik yerlerde geçen romanlar yazma fikrini verdi bana. Nerede yazacağız dedim. Afrika’da yazacağız dedi.Kim dedi efendim?- Kendi kendime konuÅŸuyorum canım. Diyorum ki egzotik yerde geçen roman yaz! Nerede geçsin? Afrika’da. Nereye gidelim? Çöle gidelim. Öyle gittim Libya’ya. Libya’da bir bilimkurgu yazdım.65 ORMAN FÄ°LMÄ° 65 ÇÖL FÄ°LMÄ° GÖRDÃœMPolisiyelerin dışında bir de bilimkurgu kitaplarınız mı var?- Tabii efendim. 5 adet. Åžimdi Türkiye’de vereceÄŸim hikayeleri vermiÅŸtim. Öyle olunca dedim ki Türkiye’nin dışına çık. Kongo’ya gittim. Oradan geldim Cezayir’e gittim.Niye özellikle Afrika?- Ä°ÅŸte egzotik olsun diye. Çöl çok güzel bir atmosfer. Romanımın bir tanesini Gabon’a götürdüm. Sonra Mozambik’te bir dirilen goril hayal ettim, onu Korsika’ya getirdim.Siz bu Afrika ülkelerini gezmiÅŸ miydiniz önceden?- Hayır ama filmlerden bu ülkelerle ilgili çok malumat edinmiÅŸtim. Ben belki 65 tane orman filmi, 65 tane çöl filmi gördüm. Mesela bir romanımda bir adam bir hastalığa duçar oluyor. Hastalığın ilacı olan sıvı da bir tek Afrika’da var. Ä°ki Türk Afrika’ya gidiyor o uranyumlu sıvıyı bulmaya. Orada Almanlarla birbirlerine giriyorlar filan.Afrika’da Almanlar ne yapıyor?- Onlar uranyum mühendisi. O sıvı onların ayaklarının altında. Sıvı adamları küçültme özelliÄŸine sahip. Türkiye’deki adamın hastalığı da durmadan büyümek. Almanlar’ın orada 30 tane cüce görüyor bizim Türkler. Sonradan anlaşılıyor ki bu cüceler Fransız ve Ä°ngiliz. Ama daha geniÅŸini anlatmayayım ki romanımın gizemi kaçmasın.YAYINEVLERÄ° POSTAYLA GERÄ° YOLLADILARBu kadar roman yazmışsınız. Niçin dosyalarda duruyor bunlar?- Åžimdi ben bazı yayınevlerine dokümanlar gönderdim. Onlar ciddi olarak alakadar olmadı. Derler ki bazı mesleklerde dışarıdan insanları aralarına sokmazlar. Bu sanat çevresinde çok daha ağır oluyor. Ne kadar araya adam soktumsa da olmadı, beni o çevrede istemediler. Romanlarımı her seferinde postayla geri gönderdiler.Kaç yayınevine baÅŸvurdunuz?- 5-6 tane. Bir gün Balina Yayınevi’nin sahibi evime geldi. 4 sene evvel. Kendisine 5 tane roman seçtim verdim. 3 ayda bir aradım, okuyamadım Nazım Bey, dedi. 5 sene sonra, ver ÅŸu romanlarımı, ayıptır, dedim geri aldım hepsini. Bir de Kaktüs Kahvesi yarışma düzenledi 1-2 sene. Ona da baÅŸvurdum. O da olmadı. Ama zannediyorum orada bir danışıklı dövüş vardı. Bir yayınevinin sahibi yarışmanın jürisindeydi.Åžimdi bu dosyaları ne yapmayı düşünüyorsunuz?- Ben sanat hastası bir adamım. Muhakkak bir ÅŸeyler yapmam lazım. Ama istediÄŸim yere bir türlü varamadım. Belki fazla çekingen ve gururlu davrandım. 60 yaşına gelip, 30 yaşındaki bir adama, kitabımı bas, diye başımı eÄŸmek ağır geldi. Prosedür olarak yakışmazdı.Yayınevlerinin kayıtsızlığı sizi yıldırmamış ama...- Şöyle yıldırdı, bir daha onlara müracaat etmedim. Elimde nereye ne kitabı verdiÄŸime dair uzun bir liste var. Hürriyet’e bile geldim kitap verdim çok eskiden. Hürriyet’tekiler yine biraz haklıydı, 1985’te roman tekniÄŸim daha yeni geliÅŸiyordu. Ama ÅŸimdi çok iyi bir tekniÄŸim vardır. Kimse benim gibi yazamaz Türkiye’de. Benim romanlarım at gibi koÅŸar, hiç durmadan espri ve ruh tahlili. Ve redaksiyona gerek olmadan hatasız yazarım. 11 senedir çalışıyorum bu romanların üstünde. Ben eserlerimi yaptım, kliÅŸeleÅŸtim. Bunlar Türkiye’nin malı. Bugün Fransa’yı Fransa yapan Victor Hugo ve Alexander Dumas’dır. Ben diyorum ki ben size bir motivasyon, hareket getirdim. Bu kitaplarımı basın da Türkiye’nin göğsü kabarsın. Ancak böyle patlayabiliriz.NAZIM MÄ°RKELAM’IN SADECE 2 TANESÄ° YAYINLANAN 20 KÄ°TABIPolisiye Satılık Mezar (yayınlandı) Cinnetin Çehresi (yayınlandı)Sandalda Kan Ä°zleriEcel PazarlığıAÅŸkım CinayetimdirKırmızı LocaKoridordaki Ä°fritKöpeÄŸin DiÅŸleriÖlü Ruhlar Sokağı - Yılan IslığıÖlü Ruhlar Sokağı - İçimdeki CanavarKabustan FirarÅžeytani PlanMirva’nın GazabıKızgın SahraGünah Ä°stasyonuBilim-kurguYedinci CehennemZalim BeldeZebani AdasıÇalınmış YüzlerDevlerin CüceleriOÄžLUM MÄ°RKELAM BÄ°RÇOÄžUNU OKUDU AMA YORUM YAPMADIBirçoÄŸunu okudu. Ama bir yorum yapmadı. Fakat ben onun patlama yaptığı dönemde dedim ki Fergan senin ÅŸimdi bir otoriten var, bana kitaplarım konusunda yardımcı ol. Olmadı. Benimle annesiyle boÅŸandıktan sonra pek ilgilenmedi. Yani benim evimde yaÅŸamadı. Dolayısıyla benim müzik kabiliyetimden de etkilenmedi. Beni ziyarete geldiÄŸinde yanında ud çalamadım, baba merhaba dedi, üç saat oturdu gitti. Ama iÅŸte kandan geçmiÅŸ müzisyenlik. Benden bir ÅŸey almamasına raÄŸmen çok iyi bir bestekar oldu.Â
button