Polislik hayallerini o gereksiz kavga bitirdi

Güncelleme Tarihi:

Polislik hayallerini o gereksiz kavga bitirdi
OluÅŸturulma Tarihi: Eylül 20, 2004 00:00

Ä°ntihar etme kararıyla sakin bir köşe aramaya baÅŸladı. Ayaklarını sürükleyerek bilinçsizce dolaşırken cep telefonu çaldı. Arayan aÄŸabeyi Fethi idi. Uzun bir konuÅŸmadan sonra Toygar’ı, ikna etti. (...)‘Bu kızla mektup arkadaşı olmak istiyorum. Sen güzel mektup yazıyorsun. Benim adıma bu kıza yaz’ dedi, not aldığı adresi uzattı. Toygar, adrese bakmadan itti elini. ‘Bu dürüstçe olmaz. ArkadaÅŸ olmak istiyorsan sen yazmalısın.’ Polis okulu sınavını kazandığında çok sevinmiÅŸti. Doktor raporu almak üzere hastaneye giderken saÄŸlığından en ufak bir kuÅŸku duymuyordu. Toygar, kendinden emin girmiÅŸti üroloÄŸun odasına. Muayene eden doktor, gözlerini kaldırıp, ‘Rapor veremem’ dediÄŸinde yıkıldı. ‘Neden’ diye sordu, ‘Neyim var benim?’Doktor, masasına dönerken ‘Varikosol’ dedi. ‘Sol yumurtalığında bir damar problemi var. Çok önemli deÄŸil, ameliyatla düzeltilebilir.’ Fakat ameliyat olmadan ‘Polis olabilir’ diye rapor alamayacaktı. SaÄŸlık raporu olmadan polis okuluna kayıt yaptırması mümkün deÄŸildi! Hasta olduÄŸuna mı yansın Toygar, yoksa polis olamayacağına mı? Zaten bahtı kara bir insan olduÄŸuna inanırdı hep. Doktorun yanından ayrılırken yaÅŸama gücünü kaybetmiÅŸti.Babası, evin önünde kurÅŸunlandığında henüz 18 günlüktü. 36 yaşında yaÅŸama veda eden babası geride Toygar ile birlikte sekiz çocuk ve üç kadın bırakmıştı. Ä°ki karısı, bir de sevgilisi vardı babasının.ÇocukluÄŸu sefalet içinde geçti. Okumayı seviyordu, ilkokulu baÅŸarıyla bitirdi. O yaz köye gelen amcası, ‘Yenge izin verirsen Toygar’ı ben okutmak istiyorum’ dedi. Annesi kabul edince Toygar, yaÅŸamında ilk kez köyden ayrılıp, kentle tanıştı.Amcası, onu Aydın’da Ä°mam Hatip Lisesi’ne kaydettirdi. Bir de yurt bulup yerleÅŸtirdi. Toygar, yeni arkadaÅŸlar edinmiÅŸ, çabuk alışmıştı yeni düzene. Bir yıl böyle geçti.Sınıfı baÅŸarıyla geçtiÄŸini öğrendiÄŸi sırada yurt müdürü çağırdı. ‘Senin ne arayanın var, ne soranın. Yurttan ayrılman lazım.’ Yurda fakir kontenjanından alındığını o zamana dek bilmiyordu. Yurttan gizlice kaçtıUtandı, hiçbir arkadaşına söyleyemedi yurttan ayrılmak zorunda olduÄŸunu. Ertesi sabah erkenden kitaplarını, üç beÅŸ parça eÅŸyasını toplayıp çantasını hazırladı. Kimseyle karşılaÅŸmamak için kapıdan çıkmadı. Gizlice, arka taraftaki kömürlüğün üzerine atladı.Babaannesinin evine sığınsa da yurttan atılma travmasından kolay kurtulamadı. Ä°kinci sınıfta iki dersten kalınca yeniden köy yolu gözüktü. Annesi onu MuÄŸla’daki ablasının yanına gönderdi. EniÅŸtesi, meslek sahibi yapmak istiyordu Toygar’ı. Üç yıl onun yanında inÅŸaatlarda çalıştı, bir yandan da okula devam edip meslek lisesini bitirdi.Askere giderken, gelecekle ilgili ümitlerini tüketmiÅŸti. Askerden döndükten bir yıl sonra yepyeni bir kapı açıldı önünde: Polis Okulu! Kendini bildi bileli polis olmayı isterdi Toygar. Çocukluk rüyasıydı polislik. Öğrenci alınacağını duyunca borç harç para bulup baÅŸvurdu. Sınavı kazanınca çok sevindi. YaÅŸamında yepyeni bir yol açıldığını düşünüyordu. Umut kaplamıştı yüreÄŸini. Yine borç parayla rapor için hastaneye giderken, kötü günleri geride bıraktığına inancı tamdı. Yepyeni ve mutlu bir gelecek ile arasına ‘SaÄŸlık raporu’ engeli girince mücadele gücünün tükendiÄŸini hissetti. Hayır, artık kavga edemeyecekti yaÅŸamak için!Ä°ntihar etme kararıyla sakin bir köşe aramaya baÅŸladı. Ayaklarını sürükleyerek bilinçsizce dolaşırken cep telefonu çaldı. Arayan aÄŸabeyi Fethi idi. Uzun bir konuÅŸmadan sonra Toygar’ı, ikna etti. AÄŸabeyinin yardımıyla kaymakama baÅŸvurup, kısa sürede yeÅŸil kart çıkardı. Bu kartla da ameliyat olup, saÄŸlık raporu almayı baÅŸardı. Artık sorun aşılmış, polis okuluna girmesinin önünde bir engel kalmamıştı.Kavgayı önleyemediOkulun açılmasını bekliyor, bir yandan da inÅŸaatlarda çalışıp para biriktiriyordu. EÄŸitime baÅŸlamasına dört gün kala, 7 Eylül akÅŸamı bir arkadaşına rastladı. Onun motorsikletine bindi. DolmuÅŸ durağına kadar onunla gidecekti.Ana caddede gidiyorlardı. Asfaltın kenarındaki çukura girmek istemeyen arkadaşı, yolu ortalayıp geçti oradan. Bu sırada arkadan hızla gelen bir araç, onları yolun kenarına savurdu. Araçtaki gençler, motorsikletin aniden önlerine geçmesine kızmışlardı. Az ilerde durup indiler arabadan. Üç kiÅŸiydiler, üçü de sarhoÅŸtu.Kavga etmek, Toygar’ın o sırada isteyeceÄŸi en son ÅŸeydi. Bağıra çağıra saldıran üç genci durdurmak istedi. Araya girip, arkadaşını dövmelerini önlemeye çalıştı.Fakat arkadaşı kaçınca sarhoÅŸ gençlerle karşı karşıya kaldı. Ne yazık ki, laf anlayacak durumda deÄŸillerdi. Onun üzerine yürüdüler bu kez. Tartaklanan Toygar, sırtüstü yere düştü. Bu sırada karanlıkta önünü göremeyen gençlerden biri, Toygar’ı iteyim derken yol kenarındaki boÅŸluÄŸa düştü. Bir metreden daha yüksekti düştüğü yer. TaÅŸlara çarpan başı yarılmış, kanıyordu. Kavgayı bırakıp, yaralıyı arabaya taşırlarken polis geldi. Başı kanayan genci hastaneye bıraktıktan sonra karakola gittiler hep birlikte. Herkes birbirinden davacı oldu tabii ki. Savcı, ertesi gün üçünü de serbest bıraktı. Bu sırada yaralanan gencin tedavisi sürüyordu. YoÄŸun bakıma alınmıştı.Toygar, polisliÄŸini engelleyecek yeni bir sorun çıkacak diye çok korktu. Üç gün sonra Nazilli’ye giderken hala endiÅŸeliydi. Ama Polis Meslek Yüksek Okulu’nun kapısından içeri adım atıp, üniforma giyince olanları unuttu. Bütün enerjisini derslerine vermiÅŸ, mutluluktan uçuyordu. Ta ki, bir hafta sonu kötü haberi alıncaya kadar devam etti.Arkadaşı, ‘Kavgada yaralanan genç ölmüş’ dediÄŸinde inanamadı önce. Tam 50 gün geçmiÅŸti aradan. BelleÄŸinden silip attığı olay, başına bela olmuÅŸtu. Bebeklikten baÅŸlayan kötü talihi yine peÅŸini bırakmamıştı! Ne yapabilirdi ki?Ãœniformayı çıkaramadıAğır Ceza Mahkemesi, Toygar için gıyabi tutuklama kararı almıştı. Hemen mazeret izni aldı. Bu sorunu çözmesi gerekiyordu. Ãœniformasını çıkarırken gözleri doldu. Acaba yeniden giyebilecek miydi? Bilmiyordu, bildiÄŸi tek ÅŸey o üniforma için mücadele etmesi gerektiÄŸiydi.Bir avukat bulup, onunla birlikte gitti savcıya. Fakat umduÄŸu kadar kolay olmadı kurtulmak. Savcı, ‘Ben düşürmedim onu. Karanlıkta önünü göremeyip kendisi düştü’ diyen Toygar’ın savunmasını ikna edici bulmadı. Serbest bırakmak yerine, tutuklatıp cezaevine gönderiverdi. Çünkü, kavgadaki öbür iki genç onu suçluyordu.Ä°ÅŸin kötüsü, cezaevinde de sempatiyle karşılanmadı. DoÄŸal olarak, mahkumlar polisleri günahları kadar sevmiyordu. Toygar polis okulundan gelmiÅŸti. Polis olmasa da polis adayıydı, onlardan sayılırdı! Oysa polisliÄŸi iyiden iyiye tehlikeye girmiÅŸti. Cezaevi, bir karabasan gibi çöktü üzerine. Bir yandan polis olamayacağı düşüncesi, bir yandan da mahkumların dostça yaklaÅŸmaması hayli zorladı onu.Çok geçmeden son ümidi de suya düştü. Savcı, ‘kastı aÅŸmak suretiyle adam öldürdüğü’ iddiasıyla dava açmıştı. Ä°yice karalar baÄŸladı, aÄŸzını bıçak açmıyordu. Mektup yazarak, duruÅŸmaları bekleyerek geçiyordu zamanı.Bir gün yatağında uzanmış kitap okurken, mahkumlardan biri geldi yanına. DinlediÄŸi radyoda, küçükken çocuk felci geçirdiÄŸi için baÅŸkalarının yardımıyla yürüyebilen engelli bir kızla yapılan söyleÅŸiyi dinlemiÅŸti. Sunucu, ısrarla kızdan adresini vermesini istemiÅŸ, o da dayanamayıp söylemiÅŸti adresini. ‘Bu kızla mektup arkadaşı olmak istiyorum. Sen güzel mektup yazıyorsun. Benim adıma bu kıza yaz’ dedi, not aldığı adresi uzattı. Toygar, adrese bakmadan itti elini. ‘Bu dürüstçe olmaz. ArkadaÅŸ olmak istiyorsan sen yazmalısın.’ Kısa bir süre sonra, bir duruÅŸmadan yine tahliye umudunu ertelemiÅŸ olarak döndüğünde, mektup yazmasını isteyen mahkum önünü kesti. ‘Ben yazamayacağım. Al istiyorsan sen kendin yaz.’ Ä°steksizce aldı kağıdı. Yatağına uzanırken okudu adresi. Kağıda baktıkça ‘Neden olmasın?’ sorusu uyandı zihninde. Belki de iyi gelirdi yıkılmışlığına.Kağıt kalemi eline alıp, mektup yazdı tanımadığı Hülya’ya. Kısa süre sonra yanıt geldi. Birbirlerine moral aşılamaya çalışıyorlardı. Mektuplar giderek sıklaÅŸmakla kalmadı, dili de deÄŸiÅŸti. Sekiz ay boyunca sayısız mektup gidip geldi aralarında.Kavganın tanığı da cezaevine girinceToygar, rutin bir volta sırasında karşı koÄŸuÅŸun avlu kapısını gördü. Gözlerine inanamadı. O akÅŸam yolda kavga ettiÄŸi gençlerden biri oradaydı! GerçeÄŸi söylemeyip, cezaevinde yatmasına neden olanlardan biri!Bir mucize gerçekleÅŸmiÅŸ, BuÄŸra adlı o genç de baÅŸka bir suçtan cezaevine girmiÅŸti. Demir parmaklıklar gidip onunla konuÅŸmasına engel oldu. KonuÅŸabilse, gerçeÄŸi söylemesini isteyecekti.KonuÅŸmadan yerine geldi bu isteÄŸi. Toygar, mahkemede o gençlerin yeniden dinlenmesini istemiÅŸti. BuÄŸra’yı getirdiler duruÅŸmaya. Nefesini tutup dinledi Toygar.Dili çözülmüştü BuÄŸra’nın. Her ÅŸeyi olduÄŸu gibi anlattı. Arkadaşını Toygar’ın aÅŸağı atmadığını, kendisinin karanlıkta göremeyip düştüğünü söyledi. Cezaevinde yatmak deÄŸiÅŸtirmiÅŸti onu.Hakim, tahliye kararını açıklarken Toygar kulaklarına inanamadı. ‘Umudunu yitirme, suçsuzsan adalet yerini bulur’ diyen Hülya haklı çıkmıştı.Cezaevinden çıkınca ilk iÅŸi, Hülya’ya telefon etmek oldu. Sesini duymak muhteÅŸemdi! Heyecandan dili tutulacaktı neredeyse. Birkaç gün sonra Hopa yoluna düşmüştü bile. Ä°lk gördüğünde söyledi, ‘Seni seviyorum’. O da aynı heyecanla karşılık verdi. Üç ay kadar sonra evlendiler.Hülya’yı kazanmıştı ama polislik hayali de bitmiÅŸti. Beraat etmesine raÄŸmen polis okuluna geri dönemedi.YaÅŸam öykünüzü bekliyoruzFax: 0 (212) 677 0 888 e-mail: fbildirici@hurriyet.com.tr Mektup adresi: Anlatsam Roman Olur Hürriyet Medya Towers GüneÅŸli/Ä°stanbul. Web sayfası: www.hurriyet.com.tr/anlatsamÇARÅžAMBAKIBRIS’TA SAVAÅžAN ASTSUBAYIN ÖYKÃœSÃœÂ
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!