Onlar, yeni maceralarının yayınlanmasını dört gözle beklediğimiz, nasıl göründüğünü hayalimizde canlandırdığımız, kişiliklerini en yakınlarımız kadar iyi bildiğimiz karakterler. Eskiden hep erkekler arasından çıkarlardı. Polisiye romanın zirveye tırmandığı son 20 yılda çok çeşitlendiler. Artık dövüşmesini bilen çetin ceviz kadınlar var. Travesti, biseksüel, eşcinsel olabiliyorlar.Kedi dedektifler, hırsız, hatta katil kahramanlar bile yaratıldı. Bu yazıda hepsine yer vermek mümkün değildi. Polisiye romanın kökenlerine inmedik. Son yıllarda yaratılmış, maceraları devam edenleri ele aldık. Onların arasından da bir seçme yapmamız gerekti. İster istemez bir roman okuru olarak tercihlerimiz bu seçime yansıdı, Türklere de biraz iltimas yaptık. Ama hepsinin, çözdükleri cinayetleri bile zamanla gölgede bırakan kişilikleriyle okuyucunun kalbini kazandıklarına şüphe yok.Kadın, erkek, hırsız, polis, kedi, travesti hepsi de inatla gerçeğin peşindeMÜPTELASI OLDUĞUMUZ POLİSİYE KAHRAMANLARHer macerasını okurların özlemle beklediği polisiye roman kahramanları, nasıl göründüğünü kafamızda canlandırdığımız, özel hayatlarını merak ettiğimiz, kişilik özelliklerini en yakınlarımız kadar iyi bildiğimiz karakterler. Onları diğer roman kahramanlarından ayıran özellik, birden fazla kitapta karşımıza çıkarak hayatımızın bir parçası haline gelmeleri. Eskiden hep erkekler arasından çıkarlardı. Ya Amerikalılar gibi sert, dövüşken, ketum ya da İngilizler gibi soğukkanlı, mizah duygusuna sahip, bilge tipler olurlardı. Polisiye romanın zirveye tırmandığı son 20 yılda çok çeşitlendiler. Kadınlar Miss Marple tipinin çoktan dışına çıktı, artık dövüşmesini bilen çetin ceviz kadınlar var. Aralarında Botswana’lısından Türk’üne kadar her milletten insana rastlanıyor. Travesti, biseksüel, eşcinsel olabiliyorlar. Kedi dedektifler, hırsız kahramanlar hatta cinayetleri perdenin öbür tarafından izlememizi sağlayan katil kahramanlar bile yaratıldı. Bu yazıda hepsine yer vermek mümkün değildi. Polisiye romanın kökenlerine inmedik. Sherlock Holmes, Hercule Poirot, Mike Hammer, Sam Spede, Philip Marlowe, Murat Dalmaz, Pepe Carvalho, Komiser Montalbano, Tom Ripley gibi ölümsüz kahramanlar yazımızın konusu değil. Son yıllarda yaratılmış, maceraları henüz bitmemiş olanları ele aldık. Onların arasından da bir seçme yapmamız gerekti. Geniş bir yelpazeyi yansıtmaya çalıştık ama, ister istemez her roman okuru gibi kendi tercihlerimiz bu seçime yansıdı, Türklere de biraz iltimas yaptık! Ancak hepsinin, zamanla çözdükleri cinayetleri bile gölgede bırakan, kendi kişilikleriyle okuyucunun kalbini kazanan güçlü karakterler olduğuna şüphe yok.Donna Leon Amerikalı kadın yazar Donna Leon (62) yıllardır İtalya’da Venedik’te yaşıyor. Venedikli Komiser Brunetti’nin maceralarını anlatan romanları birçok dile çevrildi, Almanya’da televizyon dizisi oldu.Romanlar Operada Cinayet, Yaban Ellerde Ölüm, Kırmızı Ayakkabılar, Medcezir, Yargı ve İnfaz, Yüksek Mevkilerdeki Dostlar (Ayrıntı Yayınları)Komiser Guido Brunetti Gerçek bir Venedikli Comissario Brunetti, Venedik Emniyet Müdürlüğü’nde görevli gerçek bir Venedikli dedektif. Hukuk okumuş, tarihe meraklı, ellili yaşlarında bu zeki adamın hiçbir kariyer hırsı yok. Onu bu yüzden seviyoruz, çünkü İtalyan bürokrasisinde yükselmek için üstlerine yaltaklanan, cahil ve kifayetsiz bir muhteris olmak gerekiyor. Oysa Brunetti bu tipin tam tersi. Karısı Paola’nın Venedik’in en asil ailelerinden birinin tek kızı olması, durumu değiştirmiyor. Amerikan edebiyatı profesörü olan Paola, asi ve feminist bir kadın. Hatta bir defasında, Uzakdoğu Asya’ya çocuk fuhşu turları düzenleyen bir turizm şirketinin camlarını kıran karısını tutuklamak zorunda bile kalıyor Komiser Brunetti. Cinayetleri bilek gücüyle, teknoloji yardımıyla, bilimsel kanıtlarla değil, zekası, sezgisi, insanlarla kurduğu empati sayesinde çözüyor. İnsanoğlunun ne kadar kötü bir yaratık olduğuna her gün tanık olan Brunetti, akşamları güzel, kızıl saçlı karısı, çok sevdiği küçük kızı, ergenlik çağındaki asi ama zeki oğluyla birlikte yaşadığı evine geldiğinde hayatın her şeye rağmen yaşamaya değer olduğunu anlıyor. Üstelik karısı, o kadar lezzetli İtalyan yemekleri yapıyor ki... Aile mutluluğuna diyecek yok, bir de Venedik Emniyeti’nde çalışan becerikli, genç ve güzel sekreter Signorina Elettra’ya duyduğu, ama kendi kendisine bile itiraf etmediği zaaf olmasa...Alexander McCall Smith İskoçyalı yazar, uzun yıllar Afrika’da yaşadı. Bayan Ramotswe’yi yarattığı Bir Numaralı Kadınlar Dedektiflik Bürosu adlı roman 1998’de yayımlandı ve bugüne kadar ABD ve İngiltere’de en çok satan 10 kitap listesinden düşmedi.Romanlar Bir Numaralı Kadınlar Dedektiflik Bürosu, Zürafanın Gözyaşları (Çitlembik Yayınları).Precious (Mma) RamotsweBir Numaralı Kadınlar Dedektiflik Bürosu’nun patroniçesiBotswana, belki bilmiyorsunuz ama Afrika’nın en yaşanası ülkesi. İnsanları hoşgörülü, hırssız, dövüşmekten hoşlanmayan bir halk. Precious’un babası Güney Afrika’da elmas madenlerinde yıllarca çalışmış, sonra ülkesine dönerek tam 180 büyük baş hayvandan oluşan muhteşem bir sürü almıştı. Tek kızı Precious’u tek başına büyüttü. Precious zeki, yetenekli bir kızdı. Yaptığı keçi resmi ulusal yarışmayı kazanmış ve Botswana Müzesi’nde yerini almıştı. Ne yazık ki bir serseriye aşık oldu Precious, gitti onunla evlendi. Kocasından yediği dayaklar, çocuğunu düşürmesi, hayatının en trajik dönemiydi. Ondan sonra yalnız bir kadın olarak yaşamaya karar verdi. Babası ölünce ondan kalan sürüyü sattı, Kgale Tepesi’nin eteğinde bir dedektiflik bürosu açtı. Bir Numaralı Kadınlar Dedektiflik Bürosu, kentte hemen adını duyurdu. Kocası kaçmış kadınlar, kayıp çocuklar, üçkağıtçılar, kötü büyücüler, timsahlara yem olmuş insanlar, artık Mma takma adıyla anılan Precious Ramotswe’nin uzmanlık alanına giriyordu. Botswana’nın tek kadın dedektifi, kırk yaşlarında, hafif şişman, güzel Bayan Ramotswe, trajik, depresif ve sert kadın dedektiflerden değil. Nazik, yumuşak, güleryüzlü, şefkat dolu bir kadın. Erkeklere olan güvensizliğini de ilk romanın sonunda Tokweng Yolu Hızlı Motorlar Şirketi’nin sahibi Bay J. L. B. Matekoni’nin ona feci şekilde aşık olması sayesinde yeniyor. Bayan Ramotswe’nin mutluluğa kavuşması, okurlarını da mutlu ediyor.Esmahan Aykol (34) Hukukçu, Berlin Humboldt Üniversitesi’nde doktora yapıyor. İstanbul ve Berlin’de yaşıyor.Romanlar Kitapçı Dükkanı, Kelepir Ev (Everest Yayınları).Kati HirşelSüslü püslü Türk gibi bir AlmanBabası meşhur bir ceza hukuku profesörü olan ve Nazilerden kaçarak Türkiye’ye iltica eden bir Alman Yahudisi, annesi ise bir Katolik olan Kati Hirşel, 1958’de Türkiye’de doğar. 7 yaşında Almanya’ya döner. Yıllar sonra, Kati İstanbul’a gelerek yerleşir. Biz onu 2001’de tanırız. Kuledibi’nde, polisiye roman satan bir dükkanı vardır. Giyimine, süsüne püsüne meraklı, bakımlı, güzel bir kadındır Kati. Bir çeşit gönüllü dedektiftir. Türklerin Almanlar, Almanların da Türkler hakkındaki önyargılarıyla dalga geçer. Kendini ‘İstanbullu’ olarak gören Kati, karşısına çıkan cinayetleri, içgüdüsü, cinayet romanı okuma alışkanlığının getirdiği analiz kabiliyetiyle çözen bir çetin cevizdir. Kendisine ilgi duyan Batuhan adlı polisle tanışıklığı Emniyet’in dosyalarındaki bilgilere ulaşmasını sağlar. Avukat sevgilisi Selim’den, gazeteci arkadaşı Lale’den de yardım aldığı olur. Mehmet Murat Somer Finans dünyasında çalışan, şimdi eğitim danışmanlığı yapan yazar, polisiye yazmaya başlamadan önce pek çok televizyon dizisi ve
film senaryosu yazdı.Romanlar Peygamber Cinayetleri, Buse Cinayeti, Jigolo Cinayetleri, Peruklu Cinayetler, Huzur Cinayetleri (İletişim ve Everest
Yay.)Burçak VeralEntelektüel delikanlı travestiSon macerasına kadar adını kimse bilmiyordu. Ama onun maceralarını kitap yaparak ünlenen yazar Mehmet Murat Somer’le bir TV programına katılınca adının Burçak Veral olduğu anlaşıldı. O rezene çayı içen, Audrey Hepburn hayranı, delikanlı bir travesti. Travesti deyince öyle kaderin sillesini yemiş ‘zavallı’ travestilerden değil. Pek çok meziyeti var. Hayattan keyif alan, tutkulu, bakımlı, atletik yapılı biri. Klasik müzikten anlıyor, aikido ve Thai boksu biliyor. Kültürlü, sanata, giyim kuşama düşkün. Paralı, cakalı ve işadamı; cool mu cool, erkek kılığında yakışıklı, kadın giysileri içinde ise çok güzel ve seksi. Bir gece kulübünün ortağı, aynı zamanda bir bilgisayar firmasında hacker olarak danışman. Lisedeyken oyuncu olacağım diye tutturmuş, son zamanlarda ise reikiye meraklı... Travestileri öldüren bir katilin peşine düşüp yakaladıktan sonra ünlenmiş, çevresi çözmesi için önüne yeni cinayetler koymaya başlamıştır. Kendisi ‘Zaten ben öyle dedikleri gibi ‘zehir hafiye’, ‘ilk ve tek travesti dedektif’ falan olmak istemiyordum’ dese de önüne çıkan macera fırsatlarını kaçırmaz. Film kahramanı olacağına dair dedikodular da var.Dan Brown Dördüncü romanı Da Vinci Şifresi’yle meşhur olan Amerikalı yazar, bu romandaki ana karakter Robert Langdon’ı, aslında ikinci romanı olan Melekler ve Şeytanlar’da yaratmıştı. Diğer iki romanında Robert Langdon yoktu. Yazar üçüncü Robert Langdon romanını 2005 yazında bitirmeyi umuyor.Robert Langdonİlim irfan sahibi atletik, yakışıklı‘Klasik anlamda çok yakışıklı sayılmasa da, kırk yaşındaki Robert Langdon’ın bayan iş arkadaşlarının ‘ilim irfan sahibi’ dediği bir görünümü vardı: gri kahverengi saçların arasındaki beyaz teller, inceleyici mavi gözler, insanı tutsak eden etkileyici bir ses ve bir atletin kaygısız, güçlü gülümsemesi. Üniversitenin havuzunda her gün attığı elli kulaçla bir seksenlik vücudunu formda tutuyordu. Hafta sonlarında onu kot pantolonunu çekmiş, öğrencilerle bilgisayar grafiği ya da din tarihi hakkında tartışırken görmek mümkündü; ona Harris tüvit ceketiyle müze açılışlarında da rastlanabilirdi.’Robert Langdon, Boston’da Harvard Üniversitesi’nin ünlü simgebilim profesörü. Ama biz onu Harvard’da değil, Fransa’da, İsviçre’de, İtalya’da, simgelerin, gizli Katolik tarikatların, şifrelerin peşinde koşarken görüyoruz hep. Kadınlardan yana da şansı çok açık. Daha doğrusu, yanında zeki, genç ve güzel bir kadın olmadan şuradan şuraya adımını atmıyor. İlk macerasında İtalyan Vittoria Vera, ikincisinde Fransız Sophie Neveu: Her iki kadın da Robert Langdon’ın olayların içine çekilmesine yol açan kurbanın kızı ya da torunu. Langdon’da Ortaçağa özgü bir şövalyelik ruhu var. Film hakları satın alınan Da Vinci Şifresi’nde onu Russell Crowe’un canlandıracağı tahmin ediliyor. Patricia Cornwell Polis muhabiriydi, Virginia Adli Baştabipliği’nde çalıştı, ilk Dr. Kay Scarpetta romanı olan Postmortem’i (Otopsi) 1990’da yazdı. Son Kay Scarpetta romanı Trace geçen ay ABD’de piyasaya çıktı. Cornwell, Karındeşen Jack’la ilgili teorilerini açıkladığı bir kitap daha yazdı.Romanlar Başlangıç Noktası, Sapık Teşhir, Yoksullar Mezarlığı, Otopsi, Ölüm Zinciri, Morg Çıkmazı, Cinayet Nedeni, Ölüm Kavşağı (çıkacak). Son romanı Trace henüz Türkçe’ye çevrilmedi. (Altın Kitaplar)Dr. Kay ScarpettaAcıyı mıknatıs gibi çeken adli tabipHukuk ve tıp eğitimi görmüş olan Dr. Kay Scarpetta, Virginia Adli Baştabibi olarak Richmond kentinde yaşıyordu. Bir İtalyan-Amerikan ailesinin üyesiydi. Başına buyruk, çok zeki, işine deli gibi düşkün, kendisinden korkmayan erkeklerin çok çekici bulduğu, korkanlarınsa nefret ettiği sert bir kadın. En yakın dostu polis memuru Yüzbaşı Marino, sevgilisi katil profilcisi FBI ajanı Wesley Benton, büyüyünce lezbiyen olan bilgisayar dahisi yeğeni Lucy, hayatta en sevdiği varlıklardı. Otopsi yapmak, bu işle yetinmeyip bizzat seri katillerin peşine düşmek dışında bir başka yeteneği daha var Kay Scarpetta’nın: İtalyan mutfağını hatmetmiş usta bir aşçı. Romanlarda pişirdiği yemeklerin tariflerini daha sonra ‘Kay Scarpetta’nın Mutfağının Sırları’ adlı kitapta okurlarla paylaştı. Aslında mutfağında yaptığı pizzalar ve makarnalar onun hayatındaki tek neşeydi. Çünkü Kay acıyı mıknatıs gibi çekiyordu. Bürokraside üst düzey bir göreve gelmiş, taviz vermeyi reddeden bir kadın olarak politik yozlaşmayla, kıskanç rakiplerle, kariyerist memurlarla uğraştığı yetmiyormuş gibi, katiller sık sık onu ve sevdiklerini hedef almaktaydı. Nihayet sevgilisi Wesley Benton feci şekilde öldürülecek, sonra kendisi de tuzağa düşerek bir polis şefinin ölümünden sorumlu tutulacak, kariyeri mahvolacaktı. İşinden ayrılmak zorunda kalarak Florida’ya kaçan Kay, orada bir ev tuttu. Son romanda onu yeniden Richmond’a çağırıyorlar, yerini alan yeteneksiz adli baştabiple mücadele ederek yine bir cinayeti çözüyor.Celil Oker İlk romanı Çıplak Ceset’le 1999’da Kaktüs Kahvesi Polisiye Roman Yarışması’nı kazanan Celil Oker, o günden beri diziye devam ediyor. Son olarak altı yazarın kaleme aldığı ‘Beşpeşe’ romanında da bir bölüm yazdı.Romanlar Çıplak Ceset, Kramponlu Ceset, Bin Lotluk Ceset, Rol Çalan Ceset, Son Ceset (Doğan Kitap)Remzi ÜnalHürriyet’e verdiği küçük ilanlarla müşteri buluyorŞu, Hava Kuvvetleri’nden müstafi, THY’den kovulma, kendine saygısı olan hiçbir ‘frequent flyer’ın adını bile duymadığı sekizinci sınıf charter şirketlerinde bile tutunamayan, eski pilot, ex-kaptan, nevzuhur özel dedektif Remzi Ünal...Her macerasında kendisini böyle anlatır Remzi Ünal. Peki niye işinde tutunamamıştır? Yoksa eski bir alkolik mi? Hiç içki içmez çünkü. Mesleğinden nefret mi etmektedir? Hayır, çünkü evdeki bilgisayarında simülatörde bir Cessna uçağıyla oynayıp durur. Ama işte, her ne olduysa, tutunamamıştır. Özel dedektiflik yapmaktan, yani yalnızlıktan başka çaresi yoktur.İstanbul Akatlar’da bir apartman dairesinde yaşar. Silah kullanmaz, aikido yapar, gerektiğinde dayak da yer. 40 yaşlarında, uzun boylu, yakışıklı biridir. İnsanlara karşı mesafelidir, kadınları beğenir, ama pek yanına yaklaştırmaz. Buna son iki romanda karşısına çıkan Yıldız Turanlı da dahildir.Remzi Ünal, yerli malı bir özel dedektiftir. Hürriyet’e verdiği küçük ilanlar sayesinde müşteri bulur. Polise hiç bulaşmaz. Çıkarların çatıştığı her yere, moda, futbol, borsa gibi farklı dünyalara girer çıkar. Sert, karanlık, esrarengiz bir adamdır ama kendisiyle dalga geçmekten hiç korkmaz.Bernie Rhodenbarr Mecburen katil yakalayan hırsızBernie’nin bir sahaf dükkanı var. Ama asıl mesleği hırsızlık. İlgi alanı ise nakit para değildir, esas olarak koleksiyon çalar. Siyam diye kakalanmış Ruffle isimli kuyruksuz bir kedisi vardır. Tek arkadaşı, köpek kuaförü lezbiyen Carolyn’dir. Her macerasında hırsızlık yaptığı yerde bir cesetle karşılaşmış, her defasında Polis Ray Kirscmann tarafından cinayet işlemekle suçlanmıştır. Kendini temize çıkartmak için uğraşırken cinayeti kimin işlediğini çözer. Geriye ödül olarak büyük miktarda bir para, ya da orijinal bir Mondrian tablo kalır. Şiddetten hoşlanmaz, çapkın değildir, hatta bir sevgilisini lezbiyen arkadaşı Carolyn’a kaptırmıştır. Romanlar Umduğunu Değil Bulduğunu Yiyen Hırsız, Gönülçelen Hırsız, Dolaptaki Hırsız, Kendini Humprey Bogart Sanan Hırsız, Kipling’ten Alıntı Yapmayı Seven Hırsız, Spinoza Felsefesi Öğrenen Hırsız, Kütüphanedeki Hırsız, Mondrian Gibi Resim Yapan Hırsız, Polisiye Romanlar Okuyan Hırsız, Av Peşindeki Hırsız (
OÄŸlak Yayınları). Yazan: Lawrence Block.Lawrence Block New York’lu polisiye yazarı. Büyükusta ödülüne sahip. Yarattığı diÄŸer karakterler arasında Bernie Rhodenbarr, Chip Harrison, Evan Taner (Türkiye’de bir polis karakolunda baÅŸlayan ve bazı bölümleri Balıkesir civarında geçen The Spy Who Couldn’t Sleep Türkçe’ye çevrilmedi) var. BaÅŸlarda sürekli içerdi ÅŸimdi tövbekár bir alkolik55’inde, alkol tedavisi gören emekli polis, dedektif. Sert, acımasız, huysuz ve ters. Polis Akademisi’ni 1960’larda bitirmiÅŸ ve Brooklyn bölgesine atanmıştı. Ortağı Mahaffey’den nasıl para kazanılacağını öğrendi. Ä°lk kez katıldığı seçimlerde Kennedy için oy kullandı. Bir süre sonra evleneceÄŸi ve sonra boÅŸanacağı kızla da o zamanlar tanıştı. Bir olay sırasında ölümüne neden olduÄŸu bir kız çocuÄŸu yüzünden alkolik oldu, meslekten ayrıldı. Altın rozetini geri verip bir otel odasına taşındığında artık bir alkolikti. Her ÅŸey ya da herhangi bir ÅŸey içmesi için yeterliydi. Sonraki yıllarda alkol tedavisi gördü. Adsız Alkolikler DerneÄŸi toplantılarına düzenli katılır ama sıra ona geldiÄŸinde hep ‘Ben Matthew Scudder, pas’ der ve klasik ‘ben bir alkoliÄŸim, dört gündür içki içmiyorum’ türü konuÅŸmalardan sıyırırdı. Ancak pek çok olayı bu toplantılarda tanıdığı insanlar vasıtasıyla çözdüğü de bir gerçek. Åžimdi sadece soda, kahve bazen de alkolsüz bira içiyor. Elaine adındaki eski telekız sevgilisi iÅŸi bıraktıktan sonra onun evine yerleÅŸti. En uzun soluklu iliÅŸkisi. Euro Türk dedektif‘Herr Kayankaya, ne zamandır Almanya’da yaşıyorsunuz?’ Bu soruyla çok sık karşılaşır Kemal Kayankaya. Cevabı aynıdır: ‘Annem ben doÄŸarken ölmüş. Babam Almanya’daki ilk Türk çöpçülerden biriydi. Beni yanına almıştı. Bir yaşındaydım. Çok geçmeden bir arabanın altında kalıp ezildi. Alman bir aile tarafından evlat edinildim.’Kayankaya, 26 yaşında, Frankfurt’ta özel dedektiflik yapan bir Euro Türk. Almanlarla arası kötü, Türk cemaatiyle de bir iliÅŸkisi yok. Belki de böyle yalnız olduÄŸu için dedektif olmuÅŸ. Bol içki ve sigara içiyor, asi ve uyumsuz. Eski yeÅŸil Kadett otomobili, suya batıp çıkmaktan hamura dönmüş pabuçları, en ufak kışkırtmayla dışa vurmaya hazır saldırganlığıyla tam bir kara dedektif. Frankfurt doÄŸumlu Jakob Arjouni’nin (40) yarattığı Kayankaya, Ä°yi ki DoÄŸdun Türk (Happy Birthday, Türke) romanıyla meÅŸhur oldu, kitap 1992’de Doris Dörrie tarafından bir TV filmine çekildi. Ä°yi ki DoÄŸdun Türk, Daha Çok Bira ve Bir Adam Bir Ölüm romanları Türkçe’de yayınladı (Can Yayınları).DÄ°ÄžER TÃœRK KAHRAMANLARKomiser Çetin Ä°kmen Ä°ngiliz yazar Barbara Nadel’ın yarattığı bu Türk polis, Ä°stanbul Balat’ta karısı Fatma ve sekiz çocuÄŸuyla yaÅŸar. Altıncı hissi yüzünden bir cadı olduÄŸu bile söylenen Arnavut bir annenin oÄŸludur. En yakın arkadaşı, Adli Tabip Arto Sarkisyan’la birlikte Ä°stanbul’da cinayetlerle boÄŸuÅŸur. Barbara Nadel’ın bu dizisi Ä°ngiltere’de çok ilgi gördü. BelÅŸazzar’ın Kızı, Arabesk, UyuÅŸturucu Kafesi Türkçe’ye çevrildi (OÄŸlak Yayınları) Özel dedektif Suat Erez Eski polis, yeni dedektif Suat Erez esrarengiz bir kadın. NSA (Amerikan Ulusal Güvenlik TeÅŸkilatı) mensubu olan Amerikalı kocası, ondan ayrılırken kızını da kaçırmış. Ä°ÅŸte Suat’ın içini yakan da bu. Bir yandan da cinayetlerle uÄŸraşıyor. Birol OÄŸuz adını kullanan, Türkiye’de yaÅŸayan Ä°ngiliz yazar Brunel Hawes’ın yarattığı Suat Erez’in, Siyah Beyaz ve Siyah Mavi (OÄŸlak Yayınları) adlı iki macerasını biliyoruz ÅŸimdilik. Sırada pezevenk bir dedektif varÇok yakında yeni bir polisiye kahramanla tanışacağız. Adı Metin Çakır. MesleÄŸi kadın satıcılığı. Ä°stanbul’da bir ‘mahalle’de yaşıyor, annesi babası yok, hayata yankesicilikle baÅŸlamış sonra iÅŸ deÄŸiÅŸtirmiÅŸ. Çalıştırdığı kadınlar öldürülünce mecburen dedektife dönüşüyor. ‘Yıldız Cinayetleri’ adlı ilk macerası OÄŸlak Yayınları tarafından yayımlanacak. Yazarı ArmaÄŸan Tunaboylu, maceraların mizahi bir yön de taşıdığını söylüyor.KEDÄ° DEDEKTÄ°FLEREuro Türk yazar Akif Pirinççi, 1989’da Felidae serisiyle kedi dedektif Francis’i yarattı. Sabırlı, bilge, hafif alaycı bir ev kedisi Francis, ama sokağın ÅŸiddetiyle de baÅŸa çıkabiliyor. Kedigillerin dünyasındaki cinayetleri aydınlatıyor. Francis’in dört macerası Türkçe’de yayımlandı: Felidae, Francis Felidae 2, Düello, Cave Canem (Güncel Yayıncılık).Amerikalı yazar Lillian Jackson Braun’un kitaplarında iki kedi var. Cinayet peÅŸinde koÅŸan gazeteci Jim Qwilleran’ın kedileri Koko ve Yum Yum sezgileriyle en kritik noktalarda devreye giriyorlar. Zaten sahibinin maceralarından belli: Çenesini Tutamayan Kedi, Tersten Okuyan Kedi, Kanepe Atıştıran Kedi, Kırmızı Gören Kedi... (OÄŸlak Yayınları)Â
button