Polis kızı oyuncu oldu

Güncelleme Tarihi:

Polis kızı oyuncu oldu
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 12, 2006 00:00

23 yaşındaki Saadet Işıl Aksoy, gözünü oyunculuğa dikti. Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili Edebiyatı Bölümü'nde okuyan, anne ve babası polis olan Aksoy, "Kendimi bildim bileli gönlümde yatan oyunculuk aşkını nasıl gündeme getirebilirim diye planlar yapıyorum" diyor.

Haberin Devamı

 Bize biraz kendinizden söz eder misiniz?

29 Ağustos 1983-İstanbul doğumluyum. Annem hamileliğini çok endişeli geçirmiş. İki erkekten sonra yine erkek çocuk olacak diye epey telaşlanmış. Doğum sancısı başladığında bile cinsiyetimle ilgili sıkıntı içindeymiş. Ben dünyaya gelince annem başta olmak üzere tüm aile büyük bir mutluluk yaşamış.

- Aile ilişkileriniz çok sıcak anladığım kadarıyla...

Öyledir. Anne ve babam polis... Ve galiba ben biraz da baba torpiliyle büyüdüm. Babam her konuda, her adımımda yanımda olmuş ve bana destek vermiştir. "Tabii kızım, olur kızım, yap kızım, alırız kızım" diyen taraf hep oydu. Annem ise daha temkinli, daha kontrollüdür. Böylece aile içinde bir denge sağladılar bir bakıma...

- Evin tek kızı olmak nasıl? Şımartıldınız mı?

Bizim ev hep çok sesli olmuştur. Evde hep bir bağırış çağırış, hep bir gürültü vardı. Yani çok sesli koro gibiydik. Bu arada itiraf etmeliyim ki ağabeylerim küçükken beni çok ağlattılar, çok hor gördüler. Düşünsenize evde iki erkek. İkisi de ortaokul çağlarında. Günün çoğunu birlikte gülüp oynayarak geçiriyorlar. Ben ise kendi köşeme çekilmişim. Onlar için oyuncak bebek gibiydim. Gözü yaşlı büyüdüm. Şimdi ise her ikisine de minnettarım. Çünkü o günlerdeki davranışlarıyla beni bilmeden zora alıştırdılar. Her şeyin çok kolay olmadığını gösterdiler. Artık günlük hayatımda karşılaştığım birçok zorluğun altından tek başıma kalkabiliyorum. Beni daha dayanıklı yaptılar.

- Bugüne gelelim... Oyunculuğa nasıl adım attınız?

Boğaziçi Üniversitesi İngiliz Dili Edebiyatı son sınıf öğrencisiyim. Bir yandan okula devam ederken, bir yandan da gönlümde yatan oyunculuk aşkını nasıl gündeme getirebilirim diye planlar yapıyordum. Bir arkadaşım Number One TV’de müzik programı sunmamı isteyince havalara uçtum. Beni görüşmeye çağırıp, küçük bir stüdyoya soktular. Burnuma kamerayı dayadılar ve "Hadi konuş bakalım" dediler. Normalde hiç susmayan ben, o anda ağzımı açamadım. Sus pus oldum bir anda. O gün sonuç alamadık tabii. Birkaç hafta sonra tekrar gittiğimde, bana rahatlamam için başka programların çekimlerini izlettiler. Çekingenliğim biraz daha devam etse de, sonunda bülbül gibi şakımaya başladım.

- Ya sonra?

Müzik programı iki sene kadar sürdü. O dönemlerde bir fırsatını yakalayıp, sekiz ay diksiyon kursuna gittim. 2002’de ise öğrenci değişim programı çerçevesinde Amerika’nın yolunu tuttum. Türkiye’ye döndükten sonra, okulum devam etmesine rağmen oyunculuğa iyice yoğunlaşmaya başladım. Pera Güzel Sanatlar Ötölyesi’nde, daha sonra Harun Özakıncı’nın sinema-oyunculuk atölyesinde dört ay oyunculuk eğitimi aldım. Ve nihayet Kanal D’de yayınlanan bir dizide dört bölüm oynadım. Dizi yayından kaldırılınca üzüldüm, ama ben kolay pes eden biri değilim. Bu yüzden kendime oyunculukla ilgili bir zaman sınırlaması koymuyorum.

Haberin Devamı

/images/100/0x0/55ea0cd2f018fbb8f8675b81

- Ekranda görününce çevrenizde popüler oldunuz mu?

Yakın çevremdekiler, basında benimle ilgili haber çıkınca hemen "Haberin çıkmış gördün mü" diye arıyorlar. Bazen de oturduğumuz bir cafe’de "Sizi nereden tanıyoruz" gibi sorularla karşılaşıyorum. Okulda ise bazı arkadaşlarım rol aldığım diziyle ilgili yorumlar yapıyor, "Şurada böyle yapma" falan gibi şeyler söylüyorlar. Bunları yaşamak çok hoşuma gidiyor.

- Gelelim yaşam felsefenize!

Ben pek plan program yaparak yaşamayı seven biri sayılmam. İlerideki zamanın size neler getireceğini bilemezsiniz çünkü... O yüzden sadece o anı yaşamayı ve değerlendirmeyi seviyorum. "Hayat siz başka planlar yaparken gelişir" sözünü çok severim mesela... İstediğimiz kadar titiz davranıp seçiçi olun, insanın hayatı boyunca önüne çıkacak süprizlere açık olması gerekir. Kimbilir belki de ben çok fazla kaderciyimdir.

- Biraz da sosyal meselelere değinelim... Türkiye’de hálá kadın-erkek eşitliği ve eşitsizliği tartışmaları yapılıyor. Bu konuda ne diyeceksiniz?

Türkiyede kadın ile erkek eşit olarak gösterilse de bence öyle değil. Kadınlar çoğu kez yaşadıklarıyla ve karşılaştıkları güçlüklerle, hep bir eşitsizlik çemberi içinde. Hálá bazı yörelerde kadının görevi sadece doğurmak, yemek yapmak ve evi temizlemek. Büyük şehirlerde bile bu durum yaşanabiliyor. Sanki kadın olarak hepimize sürekli ataerkil bir toplumda yaşadığımız hatırlatılıyor gibi... Ama bu sadece bizim toplumumuza özgü bir eşitsizlik değil.

Bu ülkede herkes politikacı

Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki; vapurda, otobüste, dolmuşta, yani her yerde herkes politikacı... Ve nedendir bilinmez ama, herkesin her alanda söyleyeceği bir şeyler var. O yüzden ben bir şeyler söylemekten çok, konuşulanları dinlemeyi, gelişmeleri izlemeyi tercih ediyorum. Tabii ki gazete okuyor, televizyon izliyorum. Açık oturum programlarını hiç kaçırmıyorum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!