Güncelleme Tarihi:
Yollarınız nasıl kesişti?
MEHTAP ELAİDİ: Bu yıl markamın on birinci yılı. Bu defile için farklı bir şey yapmayı çok istiyordum. Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde İstanbul’un çeşitli yerlerindeki dikilitaşların altında olduğuna inanılan tılsımlardan bahsetmiş. Temel güdü İstanbul’u ve sosyal ve kültürel değerleri korumak. Buradan hareketle, kendi yaşadığım İstanbul’a hangi tılsımları yazmak isterdim düşüncesinden yola çıktı koleksiyon. İstanbul’un ezberlenmiş değil kanıksanmış değerlerini kullanmak istedim. Turistlerin bilmediği martılar ve sokak köpekleri gibi değerler... Yazdığım minik yazıları biri seslendirsin isterken ilk aklıma gelen isim Ayla Algan’dı. Tanımıyordum ama çocukluğumdan beri sanatını gösterme şekline ve ses tonuna hayranım. Senelerce hiç ödün vermeden aynı duruşu koruması beni çok etkiliyor.
Modayla ilgili bir projeden bahsettiklerinde aklınızdan neler geçti?
AYLA ALGAN: Sanat dallarını ayırmadığım için sıcak baktım. Çünkü hayatım boyunca bir sürü sanatı bir araya getirdim. Bir tek kendimi kapitalizme kaptırmadım çok şükür. Reklamlara sesimi vermiyorum. Çünkü tüketim ekonomisinin bir parçası olmak istemiyorum. Bilmediğim, güvenmediğim markaların arkasında duracak halim yok. Güvenilir mi diye araştırma yapacak durumumsa hiç yok. Bu sebeple Mehtap’ın projesini çok sevdim. Duyar duymaz, “hemen getirin tekstleri” dedim. Okuyunca bir baktım kafalar aynı. Şiir gibi, söyleşi gibi, öykü gibi yazmış. Köşe yazarları gibi, az sözle çok şey anlatmış. Ben ne katabilirim diye düşündüm. Büyükada dediği yerlere, Rumca bir şarkı söyledim mesela. Asmalımescit deyince Sait Faik’i andım.
MEHTAP POSTMODERN BİR ŞAİR
O metinler nasıl ortaya çıktı? Yazma beceriniz hep var mıydı?
M.ELAİDİ: İstanbul’u ayıran özelliklerin listesini çıkardım önce. Mesela çok az şehirde, İstanbul gibi sokak köpeklerini hayatın bir parçası olarak yaşarsın. Londra’da korkar kaçarsın. Sokak köpekleri başıboş özgürlüğü, Kapalıçarşı harmoniyi temsil ediyor. Yazdıkça da içine girdim. Çok hoşuma gitti. Yazmayı seviyorum ama çok zor bir sanat olduğunu düşünüyorum.
A. ALGAN: Onun için post-modern bir şair diyebilirim. Bundan sonra başka bir şey yazmazsa yazık olur. Çok yegane bir üslubu var. “Üzerine git, çalış, üret” dedim.
M. ELAİDİ: Ben ağlarım gerçekten... Ayla Hanım sesini vererek şiirlerime anlam kattı. Ama ötesinde şarkılarla, anılarla birleştirdi. O kendi yorumunu katınca benim hikayem büyüdü.
Kaç saatte bitti kayıt?
A. ALGAN: Hep birlikte stüdyoya girdik. Sonra ben kovdum bunları. “Hadi siz gidin artık, işiniz vardır” dedim. Onların önünde yapamazdım. Ses alan kişinin yüzünü okuyarak iş yapıyorum. Hüzünlü bir şey söylüyorsam, onun yüzünün dönüyor olması lazım. Baş başa kalmamız lazım. Bazı yerlere müzik koydu. Müziğin ritmiyle daha hızlı konuştuğum oldu. Toplam dört saatte bitti. Paris için İngilizcelerini de okudum. Sanıyorum onda da bir yanlışım olmadı.
Bu şiirler ve ses kaydı satışa yansıyacak mı?
M. ELAİDİ: Evet yaz sezonu geldiğinde, koleksiyonun bütününü satan noktalardan alışveriş yaptığınızda CD’yi de edinebileceksiniz.
MEHTAP ELAİDİ
Kişiye özgürlük bırakan koleksiyonlar tasarlıyorum. Ağırlıklı olarak elbise sevmeme rağmen, eşleştirilemiyor diye elbise yapmıyorum. Tasarladığım bir gömleği sayısız versiyonla giyebilmeleri daha çok hoşuma gidiyor. Kişiselleştirmeye imkan tanıyorum
BAĞIRABİLİRSİN AMA FISILDAMA HAKKIN DA VAR
Koleksiyonda inanılmaz bir renk ve desen kombinasyonu var. Bir gömlek ekru ve bej puantiye, onun üstünde kırmızı saks ve sarının olduğu çizgi çizgi bir kumaş da var. Bu ikisi nasıl birleşir diyeceğiniz şeyler birleşti. Çok deli bir yere de gidebilir çok sakin bir yere de... İlk defa böyle bir risk alıyorum. Hiçbir zaman işaret edilen tasarımlarım olmadı. Bağıran değil fısıldayan koleksiyonlar yapıyordum. Bunda yine fısıldayabilirsin ama bağırma hakkın da var.
AYLA ALGAN
Ben de tiyatroda da aynen böyleyim. Seyir felsefesini “Çoklukta birlik, birlikte çokluk” oranı içinde veririm. Böylece onları daha özgür kılarım
KARAKTERLERİMDEN ETKİLENDİM
Hayatı boyunca sahnelediği oyunlar ve canlandırdığı karakterlerden etkilenerek giyinen Ayla Algan; “Günlük hayata onları birebir yansıttım. Bu sebeple dönemsel beğenilerim oldu. Çok aristokrat giyindiğim zamanlar da köylü gibi dolaştığım da olur. Annem akademide Çallı’nın talebesiydi, ressamdı. Beni doğurana kadar akademiye devam etti, ben doğduktan sonra stilist oldu. Stilist olunca zengin oldu. Çok uzun süre annemin diktikleriyle yaşadım. Annem Christian Dior’a desen, kök boya ve renk götürmüştür” diyor.