Pişman etmeyin bizi, ne olur !

Güncelleme Tarihi:

Pişman etmeyin bizi, ne olur
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 16, 2002 07:50

Özür dileyerek, çok özür dileyerek, bugün kendimden bahsedeceğim. Çok da uzun oldu, affedin. Ama öyle bir noktaya geldik ki, medenî bir gelecek ile geri kalmışlığın çizgisindeyiz. Sırat köprüsünde... Çocuklarımızı kurtarmamız lazım!

Haberin Devamı

Mehmet Dede’yi biliyorum, ondan öncesi meçhul. Mehmet Dedem’in okuma yazması yokmuş. Alaylı subay. Paşa olmuş, üniformasını giyemeden şehit düşmüş.

Oğlu, Hakkı Dedem. Evde sökmüş okumayı.

Onun oğlu Ruhi Dedem. Liseden sonra tapu mektebini okumuş. Devlet memuru.

Babam, hem çalışıp hem okumuş Hukuk Fakültesi’ni. Türk lisesinde öğrendiği Fransızca’yı pekiştirmek için, lejyona yazılmak bile geçmiş bir ara aklından. Gazeteci.

Ben, beşinci nesil, yabancı bir lisede okudum.Yurt dışında önce lisans, sonra yüksek lisans yaptım.

Her nesil, bir sonraki için fedakârlıklara katlandı yani.

Her nesil, aldığı bayrağı elinden geldiğince öteye taşıdı.

Tıpkı Türkiye’nin asırlardır yaptığı gibi.

Şimdi, bir yere geldik. Medenî bir Türkiye bırakacağız çocuklarımıza.

Bizim hızımızı kesmesinler, yeter...

Birileri taş koymasın, yeter...

*

Biraz daha sabreder misiniz? Söylemek istediğim bir şey daha var.

20 senedir düşünmek bile istemediğim bir şey. İlk ve son kez söyleyeceğim.

Bir şikayet zannetmeyin sakın. Aferin de beklemiyorum kimseden.

*

1977’de yurt dışına gittim. Bülent Ecevit 37.Hükümet’iyle ta o zaman memleketi batırmış, Milliyetci Cephe’lere bırakıp kaçmıştı. “70 sente muhtaç” olduğumuz günlerdi.

Bizler yurt dışındayız. Babamız, Merkez Bankası’na TL yatıracak, Devlet bize döviz gönderecek... Ama Hazine’nin beş kuruş dövizi yok. Türkiye batmış! Maaşlar bile zor çıkışıyor.

Buna rağmen, paramız BİR GÜN BİLE gecikmedi.

Bu Devlet, bu Millet, tıpkı anaların babaların yaptığı gibi, büyük fedakârlıklarla para buldu, çocuklarını okuttu.

Ve biz, dışarıdaki öğrenciler, ana babamızın ve Türkiye’nin bu fedakârlığını her an hissederek okuduk.

V
e fakültemiz biter bitmez, koşa koşa döndük.

Ödeyecek bir borcumuz vardı.

(Babamın anlattığı bir hikayeyi hatırlıyorum.
Mısır’da bir İngiliz birliğinin komutanı - Mısır’ın İngilizlerin elinde olduğu yıllar demek ki - subaylarını ve askerlerini toplamış, yeni bir görev için gönüllü istiyormuş.
- Bu görev çok tehlikeli, demiş, geri dönme şansınız yok gibi. Onun için ben seçmeyeceğim, içinizden on gönüllü istiyorum.
Bölükte ne kadar asilzade genç varsa, sanki sözleşmiş gibi, bir adım öne çıkmışlar.
Çünkü onlar “Bu ülkenin kaymağını bizler yiyoruz; bir fedakarlık gerekiyorsa, önce bize düşer” zihniyetiyle büyütülmüşler.
Biz asilzade değil, halk çocuklarıydık. Ama “Türkiye’nin şanslı gençleriyiz” diyorduk.)

Evet, yurtdışında okuyan yüzlerce genç, borcumuzu ödemeye vatana döndük.

Aradan geçen 20-25 seneyi anlatacak değilim.

Şu kadarını bilin ki, bizim yaptığımız (bile bile katlandığımız) büyük bir fedakârlıktı.

Bugün çoğumuz işsiziz. Çalışanlar üç kuruşa eyvallah demek zorunda.

Emeklilik umudumuz yok. İşsizlik sigortamız yok. Sağlık sigortamız yok. Çocuklarımızı cebimizden okuturuz. Doktoru, ameliyatı cebimizden öderiz. Ölene kadar çalışmak zorundayız...

Bırakıp geldiğimiz ülkelerde kalsaydık... insan gibi yaşayacaktık bir tanecik ömrümüzü.

Şikayet mi ediyorum. Hayır!

Haberin Devamı

Bizden geçti, bari çocuklarımız...

Ama ben, 6. kuşağın, oğlumun ve kızımın, ADAM GİBİ yaşamasını istiyorum.

Dedelerimin, nenelerinim, babamın, anamın fedakârlıkları BİR İŞE YARASIN istiyorum.

1980 yılında Kanada konsolosluğundan bir teklif aldım : gel, sana hem iş verelim, hem vatandaşlık, dediler. 1981 yılında Fransa’daki fakültemin dekanı beni doktora programına yazdırmış, bana sormadan. “Asistanım olursun, hem okur hem çalışırsın” diye.

Evet, bazen vatana dönmek de fedakârlıktır.

PKK’ya karşı savaşanların da “MEDENİ BİR TÜRKİYE” için fedakârlık yaptığına inanıyorum, gözlerinden, ellerinden, ayaklarından, hayatlarından...

Üç kuruş için dağ köylerinde öğretmenlik yapanların da...

Bazen vatanında yaşamak bile fedakârlıktır.

Biz, bile bile vazgeçtik sunulan nimetlerden. Seve seve döndük sıkıntılara.

Bu fedakârlıklara katlanacak son nesil biziz, bilesiniz.

Bin yıldır gerili yay, belki de bizde boşaldı artık.

Bizim de inancımız tükendi, gücümüz kalmadı.

Farkındayız, bu belki de son şansımız. Bin yıllık yürüşüşün sonuncu adımı.

Bu fırsatı da kaçırırsanız eğer, iki cihanda elimiz yakanızda...

Pişman etmeyin bizi ne olur!

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!