Güncelleme Tarihi:
Sheikha Al Mayassa, ailenin ilk ve tek sanat koleksiyoneri değil. Şeyh Saud Bin Muhammed Bin Ali Al-Thani de önemli bir koleksiyoner, hatta dünyanın en önemli on koleksiyoneri arasında sayılıyor. Sheikha Al Mayassa, Contemporary İstanbul tarafından düzenlenen ve 19 Eylül Pazartesi günü Esma Sultan Yalısı’nda gerçekleştirilecek olan ‘Kent ve Kültür’ konferansına katılacak.
Geçtiğimiz ay yapılan bir açıklamada Christie’s müzayede evinin başkanı Edward Dolman’ın Sheikha Al Mayassa’nın sağ kolu denebilecek bir konuma getirildiği ve aynı zamanda Sheikha Al Mayassa’nın başkanlığını yaptığı Katar Müzeler Müdürlüğü’nün yönetim kuruluna gireceği bildirildi. Katar Müzeler Müdürlüğü, Mathaf Müzesi, Katar İslami Sanatlar Müzesi ve Katar Sanat Müzesi gibi merkezlerin yönetimini yapıyor. Tüm bu müzelerin yönetimi Amerika’nın en saygın sanat akademilerinden Rhode Island School of Design’ın eski başkanı ve sanat tarihçisi Roger Mandle tarafından yapılıyor. Dolman, bu müzelerin koleksiyonlarının geliştirilmesi ve yönetiminin yanı sıra Emirliğin kişisel sanat yatırımlarına da danışmanlık yapıyor olacak.
2022 DÜNYA KUPASI’NA SANATSAL ALTYAPI
Bu yılın başında, 2022 Dünya Kupası’na ev sahipliği yapacağı açıklanan Katar’ın önümüzdeki on yıl içinde ne gibi sanatsal yatırımlar yapacağı henüz belli değil ama şu ana kadarki girişimlerin bir hayli iddialı olduğu ortada. Tıpkı Dünya Kupası haberinde olduğu gibi küçük ama zengin Katar’ın sanat dünyasında da sansasyonel atılımlar yapma ihtimali yüksek. 2010’da Versailles’da gösterilen ve 2012’de Doha’ya taşınacak olan Takashi Murakami sergisine sermaye sağlayan Katar, şu anda önemli bir Jeff Koons sergisine hazırlanıyor. Aynı zamanda heykeltraş ve video sanatçısı Richard Serra da Katar’a özel bir projenin hazırlıklarını yapıyor. The Art Newspaper’dan Georgina Adam ve Charlotte Burns’un yaptığı araştırmaya göre şu anda Katar’da olduğuna inanılan birçok önemli eser var.
Bernard Madoff dolandırıcılık skandalındaki kilit isimlerden J. Ezra Merkin’in sahip olduğu ve dünyadaki en büyük Mark Rothko koleksiyonu ‘Merkin Rothkoları’ 2009’da ismi belirtilmeyen bir yatırımcıya 310 milyon dolara satıldı. Zamanında, 11 parçadan oluşan bu koleksiyonun Roman Abramoviç’e satıldığı söylentileri çıkmış olsa da koleksiyonun şu anda Katar’da olduğuna inanılıyor. Ünlü galerici Sonnabend’in 400 milyon dolar değerindeki koleksiyonunun da Katar’da olduğu düşünülüyor. Koleksiyonda Roy Lichtenstein’dan Jeff Koons’a önemli Amerikan sanatçıların eserleri yer alıyordu. Aynı şekilde, 2009’da vefat eden Fransız film yapımcısı, yönetmen ve oyuncu Claude Berri’nin koleksiyonunda yer alan Ryman, Reinhardt, Morandi, Serra ve Fontana çalışmaları Paris’teki Pompidou Sanat Merkezi’ne satılması beklenirken 50 milyon dolar karşılığında Katar’a satıldı.
PARAYI VEREN DÜDÜĞÜ ÇALAR
Amerikan verilerine göre 2005 ve 2011 yılları arasında Katar’a kültürel ithalat yaklaşık 430 milyon dolar civarındaydı. Aynı dönemde Katar’ın İngiltere’den yaptığı alım ise toplam 128 milyon sterlinden (206 milyon dolar) fazla. Ve bu rakamlar sadece satışı kayıtlı olan eserler için. Bunların dışında satışı inkar edilen pek çok eser bulunuyor. Şu anda Londra’daki National Portrait Gallery’de sergilenen 1733 tarihli William Hoare eseri “Ayuba Suleiman Diallo’nun Portresi” bunlardan biri. Tüm bu alımlar, sanatın son birkaç yüzyıldır üretim merkezi olan Avrupa ve Amerika’nın birikiminin çok hızlı bir şekilde el değiştirdiğinin ispatı. Bu durum ister istemez ticari dengelerde petrol ile sanatı yan yana koyuyor.
Bir yandan körfezin önemli başkentlerinden Abu Dabi de hız kesmiyor. Birkaç ay önce çalışma koşullarındaki eşitsizlikler sebebiyle sanatçıların inşaatına karşı çıktığı ve eserlerinin sergilenmesine izin vermeyerek protesto edeceklerini bildirdikleri Frank Gehry tasarımlı Abu Dabi Guggenheim Müzesi inşaatı devam ediyor. Guggenheim’ın yanı sıra, Jean Nouvel tarafından tasarlanan Louvre Abu Dabi ve Tadao Ando tarafından tasarlanan Abu Dabi Denizcilik Müzesi de körfez ülkelerin sanat yatırımları arasında yer alıyor. Dubai körfezin Las Vegas’ı olarak tanına dursun, çok yakından başta Doha olmak üzere sanat piyasasının kalbi Orta Doğu’da atacak gibi görünüyor.
SANATIN HER ALANINA DESTEK
Sheika Al Mayassa’nın sanata olan ilgisi çağdaş sanatla sınırlı değil. Prenses, 2005’te Amerika’daki Duke Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra Robert De Niro’nun şirketi Tribeca Productions’da staj yapmaya başlıyor. Prenses kimliğini gizleyen Sheikha Al Mayassa, stajını bitirip ülkesine döndüğünde şirketi arıyor ve New York’ta her sene düzenlenen Tribeca Film Festivali’ni Doha’ya getirmek istediklerini söylüyor. Böylece bu yıl Ekim ayının sonunda üçüncüsü düzenlenecek olan Doha Tribeca Film Festivali ve Doha Film Enstitüsü kurulmuş oluyor. Prensesin çabaları sonucu Doha da Dubai gibi körfezin önemli sinema merkezlerinden biri haline geliyor. Yeni açıklanan yatırımlarla önümüzdeki üç yıl içerisinde 50 yeni sinema salonunun açılacağı söyleniyor. Doha Tribeca Film Festivali’ni düzenleyen ekipten Majid Wasi, Doha’da film çekmek için yaratılan fonlar ile bu yıl Şubat ayında çekimlerine başlanan Ben Kingsley ve Antonio Banderas’ın başrolde olduğu ‘Black Gold’ gibi filmlerin sayısının çok yakında artacağını belirtiyor.