Oluşturulma Tarihi: Haziran 13, 1998 00:00
Papağanların kitabını yazdıKonuşsun konuşmasın, papağanlarınızın ne demek istediğini hareketlerinden anlayabiliyor musunuz? Cevabınız ‘‘Hayır’’sa, Verena Kaya'nın kaleme aldığı Papağan kitabından öğrenecek çok şeyiniz var.Beylerbeyi sırtlarında, ağaçlar arasındaki apartman küçük bir hayvan cenneti. Bahçede, pırıl pırıl tüylü, zeki bakışlı, dişi bir boxer. Apartmanın giriş katı muhabbet kuşlarına ayrılmış. Üst kata çıktığımızda, bahçedeki kadar bakımlı iki boxer buyur ediyor içeri. Onların sevinçli havlamalarına, salondaki ve balkondaki papağanların meraklı çığlıkları eşlik ediyor.Burası, Verena Kaya'nın cenneti. O, bir hayvan tutkunu. Balıkları ve kaplumlağaları da var. Ama papağanlar üzerinde ciddi bir şekilde yoğunlaşmış. Bir İsviçreli olarak doğup, Türkçe'yi sonradan öğrenmesini hiç problem etmemiş. Oturup, dilinin döndüğünce papağanların bakımı, beslenmesi, davranışları üzerine bir kitap yazmış. Kendi imkanlarıyla bastırmış. Amacı, papağan sahibi olanların, kendi çektiği sıkıntıları daha kolay ve çabuk atlatması. Papağanların da bu deneme yanılma döneminde heba olmaması.DÜŞ KIRIKLIĞI Verena Kaya, Kanarya ve muhabbet kuşlarına yem almak için gittiği Eminönü'ndeki Çiçek Pazarı'nda görmüş yavru Jako'yu. ‘‘O bebek kuşlara özgü, dilenir gibi hareketleri, yüreğimi tereyağı gibi eritti’’ diyor. Bu elektriklenme, onu bir papağan sahibi yapıyor. Yavru papağan eve geldikten birkaç gün sonra neşesi kaçıyor. Veterinerin tavsiye ettiği ilaçlar da işe yaramıyor. Yavru Jako'nun acılar içinde kıvranarak can vermesi, Verena Kaya'nın hafızasına kötü bir anı olarak kazınıyor.Bir şeyi yanlış yapmıştır ama neyi? Papağan besleyecekse, işi temelden öğrenmeye karar veriyor. Alman Kitabevi'nin yolunu tutup papağanlarla ilgili birkaç kitap ısmarlıyor. Aylar sonra, bu kez bilinçli olarak, genç bir papağan alıyor. Adı Yakup oluyor.ÜÇ YAVRU Yakup, özenli bir alıştırma evresinin sonunda ailenin bir ferdi gibi oluyor. Konuşuyor. Hatta, onlarla birlikte kahvaltı ediyor. Bir yaşına geldiğinde, Yakup'un yalnızlığı sorun oluyor. Verena Kaya, bütün gününü ayıramadığı Yakup'un, evi süsleyen bir aksesuar olmadığını düşünüyor. Okuduğu kitaplarda, ABD ve Avrupa'daki kuşların çiftler helinde doğal ortamlarına çok benzer mekanlarda yaşatıldığını görünce, Yakup'a bir arkadaş alıyor. Yakup kendilerinden korkmadığı için yeni papağanın alışması da kolay oluyor. Çok geçmeden flört dönemi başlıyor. Kafeslerine bir de yuva takınca, günün birinde üç yumurtadan üç yavru çıkıveriyor. Yavrulardan ikisi, iki ailenin yanına yerleştiriliyor. Oğul adını verdikleri üçüncüsü ise Verena Kaya'ya kalıyor.Papağan üretmenin keyfiyle araştırmalarını derinleştiren Verena Kaya, Alman Kuş Üreticileri Derneği ile bağlantıya geçiyor. İsviçre'deki uzmanlarla sürekli bilgi alışverişinde bulunuyor. Bu arada, pağanının derdine derman arayanlar da onu bulmaya başlıyor. Sahiplerinin bakamadığı bazı papağanlar, evinin sürekli konukları haline geliyor. Çok bağırdığı için sahibinin bıraktığı bir Amazon Papağan'a balkonda yeni bir kafes yapılıyor. Sahibi çok ciddi rahatsızlık geçirdiği için Verena Kaya'ya bırakılan cici bir gri papağan da, Oğlusu'nun kalbini çalıyor. Yumurtaları hazır. Şu sıralar bebek bekliyorlar.Bir taraftan papağanlar ve kuşlarla ilgilenirken, aynı evde yaşayan üç boxerın sorunlarına da çözüm getirmeye çalışan Verena Kaya, köpeklerin davranış bilimiyle ilgili de hayli kitap okumuş. ‘‘Köpek sahibi olan herkesin, ırkı ne olursa olsun kendi köpeğine gerekli terbiyeyi verebileceğinden eminim. Eğer buna zamanı, hevesi yoksa, kanımca bu kişiler köpek sahibi olmamalıdır’’ diyor.Vücutlarıyla da konuşuyorlarBakın, papağanlar, kendilerini vücut dilleriyle nasıl ifade ediyorlar:Korku: Boyun ve başını ileri doğru uzatır. Tüylerini vücuduna yapıştırıp ince uzun bir hal alır. Kakadu, başındaki ibik tüylerini de kaldırır.Keyif: Tek ayak üstünde, bir yumak gibi tüylerini kabartır. Bazen gagasını gıcırdatır.Gözleri ağır ağır kapanır. Her şey yolundadır.Temizlik:
Yemek yemenin dışında en önemli günlük işidir. Günde birkaz kez tüyler gagadan geçer. Kuyruk kökündeki bezeden başına ve gagasına biraz yağ sürer. Başını fırça gibi kullanıp bu yağı az bir miktarda tüm vücuduna dağıtır. Sonra tüyler, teker teker bir kez gagadan geçer. Sonunda, ani bir silkelenmeyle tüm tüyler, olmaları gereken yere yerleştirilir.Uçma isteği: Sabah ve akşam saatlerinde, içgüdüsel olarak suya dalmaya hazırlanan bir yüzücüye benzer durumu geçer. Kanatlar hafif açılır, baş ayak hizasında, bakışlar ileriye doğru. İmkanı varsa, tünekte kanatlarını çırpıp uçma idmanına geçer.Tehdit: Kendini, olduğundan iri gösterecek şekilde kanatlarını hafif açar. Kuyruğunu yelpaze durumuna getirir. Gagasını açıp, havaya ani darbeler yapar.Sevilme isteği: Başını yana doğru eğerek, boyun ve baş tüylerini kabartırsa onu kaşımanızı istiyor. Bazı papağanlar vücutlmarının her yerinin kaşınmasından hoşlanabilirler. Hemen hemen tüm evcil papağanlar, başları kaşınınca mutlu olurlar.Banyo: Başlarını içme suyuna daldırıp banyo yapma isteklerini belli ederler.Aslında tüm papağanlar, zaman zaman tüylerini ıslatabilmelidirler. Haftada bir kez, çiçeklere su püskürttüğünüz aletle ona duş yaptırabilirsiniz.Karşılıklı beslenme: Kakadular hariç, erkek papağanlar, kuluçkada yatan dişilerini beslerler. Karşılıklı beslenme, eşler arasında flört devresinde başlar. Evlerde tek olarak beslenen bazı evcil papağanlar bu nedenle insanı eş olarak kabul edip, kursaktan çıkarttıkları yemi büyük bir aşk gösterisi olarak sahibinin kulağına, burnuna ve ağzına boşaltmaya yeltenebilir.PAZAR KEYFİ!Prof. Dr. Mahmut İhsan Özgen, Marmara Üniversitesi Uluslararası İletişim ve Sorunları Araştırma Merkezi Müdürü. Aynı zamanda, İnsanlık Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı.Önceki hafta pazar günü, yürüyüş yapmak için Ulus Parkı'na gitti. 09.30 sıralarıydı. Özgen'in, haftanın stresini atmayı planladığı parka, iki kişi de Buldog köpekleriyle gelmişti. Hiç de uygun olmayan bu mekanda, pek çok kişinin gözleri önünde köpeklerini çiftleştirmeye çalışıyorlardı. Park kapısındaki ‘‘Köpeklerinizi bırakmayın’’ uyarısına rağmen Buldoglar tasmasızdı. Çiftleşme seansı nedeniyle stres altındaydılar.Köpeklerden, adı Hardal olan, Mahmut İhsan Özgen'in yakınlarından geçmesi üzerine huysuzlandı. Havlayarak üzerine koştu. Tek suçu, sakin birkaç dakika geçirmek için Ulus Parkı'na gelmek olan Prof. Dr. Özgen'in paçasına dişlerini geçirdi. Korunmak isteyen Özgen, geri gitmek isterken taşlara takıldı. Yere düştü. Bir taraftan kendini korumaya çalışırken, bir taraftan da, köpeğin
sahibinden yardım istedi.Karşı taraf son derece pişkin, kahkahalarla gülerken Prof. Dr. Özgen'e, sakin olmasını söylüyordu. Keyfinden, köpeğini çağırmayı bile akıl edemiyordu.Saldırıyı birkaç sıyrıkla atlatan, onuru kırılan Özgen'e göre, hayvan sevgisi, insanları sevmeye engel değil.Ortada psikolojik bir sorun yoksa...EĞİTMEN GÖZÜYLESıvı ve kristal zekaKöpeklerde zeka iki kaynaklıdır. Birincisi sıvı, diğeri kristal zeka. Birincisi varolan, olması gerekendir. Kristal zeka ise ömrü boyunca öğrenmiş olduğu her şeyi kapsar. İşte, ona ne kadar çok şey öğretebilirsek, zeka çubuğunu o kadar yukarı çekmiş oluruz. Bunu da günlük yaşam içinde başarmamız gerekir.İtaat eğitiminden önce köpeğinizle bol bol konuşun. Konuşmak derken, laf ola lakırdılardan sözetmiyorum. Her şeye, onun adı ile başlayın. Adını söyleyin, ‘‘Otur’’ deyin. Adını söyleyin, ‘‘Buraya’’ deyin. Adını söyleyin ‘‘Dışarı’’ deyin. Adının söylenmesi onun dikkatini çekmek, ardından söylenen de yapılacak şeyi ifade etmektir. Ama en önemli faktör, her eylemde mutlaka cümlelerin aynı tonda aynı kelimelerle söylenmesi. Ona yardımcı olması için, konuşurken el işaretleri ve vücut işaretlerini de kullanın. Bir süre sonra, belki işaretlerle de anlaşmanız mümkün olacaktır.Bu ön eğitim, köpeklere yavruyken verilmeye başlanır. Doğal olarak bu yaştaki yavrular he
button