Pencereden dünyayı ve dolunayı görünce çığlık attım

Güncelleme Tarihi:

Pencereden dünyayı ve dolunayı görünce çığlık attım
Oluşturulma Tarihi: Eylül 08, 2012 00:00

Guy Laliberté (53), 22 Eylül ile 14 Ekim arasında Türkiye’de olacak meşhur Cirque du Soleil’in yaratıcısı ve CEO’su. Aynı zamanda Forbes listesine göre dünyanın en zengin 11’inci Kanadalısı ve poker turnuvalarının aranılan ismi. Kariyerine sokak çalgıcısı olarak başlayan Laliberté suya erişim hakkına dikkat çekmek için uzayda 11 gün geçirdi.

Haberin Devamı

- Cirque du Soleil’i nasıl yarattınız?
- Çocukken dünyayı dolaşmak isterdim. Seyahatlerimi finanse etmenin en hızlı yolu da müzikti. Babamın akordeonunu alıp sokak çalgıcısı oldum. Sokak çalgıcısı arkadaşlarımla ilk ciddi anlaşmamızı 1984’te, Kanada’nın keşfinin 450’nci yıldönümü kutlamaları için yaptık ve Cirque du Soleil böyle doğdu.
- Nasıl oldu da dünya çapında bu kadar ünlü bir sirke dönüştü?
- Çok çalıştık. 1987’de ilk defa Los Angeles’a gitmek bizim için ölüm-kalım meselesiydi. Başarılı olmasaydık eve dönecek paramız bile kalmayacaktı! Ama başardık ve ilk ABD turnemize çıktık. Şu anda, her yıl altı kıta ve 300 şehirde sahneye çıkıyoruz.
- Sizi diğer sirklerden ne ayırıyor?
- İzleyiciler için yeni, çok kaliteli bir eğlence yarattık. Geleneksel sirklere saygı duyuyoruz ama bambaşka bir şey yapıyoruz; sirk ve akrobasi sanatını tiyatrovari bir gösteriyle sunuyoruz.
- Forbes sizi, ‘Bir grup sokak çalgıcısıyla Cirque du Soleil’i kuran akordeon çalıp ateş yutan adam’ olarak tanımlıyor. Hâlâ akordeon çalıyor musunuz?
- Yalnızca çocuklarım ve arkadaşlarım için! Hâlâ sokak çalgıcısı olan Guy’im.
- Ayrıca meşhur bir Vegas tutkunusunuz; 2007’de Dünya Poker Turnuvası’nı dördüncü bitirip 696 bin dolar kazandınız...
- Poker benim için bir tutku değil; çok hoşuma giden bir hobi. Bu oyunda sadece şans yetmez. Bir strateji oyunu olduğundan kimi beceriler geliştirip insanları çok iyi okumayı öğrenmelisiniz.

Haberin Devamı

SEKİZ DAKİKADA UZAYDAYDIK

- Uzay yolculuğu fikri nereden çıktı?
- Seneler önce astronot bir arkadaşım benle uzay tutkusunu paylaşmıştı. 2004’te ismimi hemen listeye yazdırdım. 2007’de sıra geldi ama özel nedenlerden yapamadım. 2009’un nisan ayında yeniden imkân doğdu. Bu şansı geri çevirmedim.
- Nasıl hazırlandınız?
- Hedef, eylülde uzaya çıkmaktı. Mayıstan itibaren fiziksel antrenman ve simülasyon çalışması yaptık. En zoru vestibülerimizi test etmek için kullanılan döner sandalyeydi. Aklıma sürekli lunaparktaki döner sandalyelerle ilgili kötü anılarım geliyordu! Sonunda TMA16 Soyuz uçuşunun bir parçası oldum.
- Uzaya fırlatılmak nasıl bir histi?
- Çok sakin ve huzurluydum. Tüm riskleri hesaplamıştım. Uzaya ulaşıp ‘ağırlıksız’ hale gelmek için ilk sekiz dakikada çok konsantreydim. Ama camdan dünyayı ve dolunayı görünce çığlık attım!
- Vücudunuz tepki gösterdi mi?
- Biraz başım döndü ama uzun sürmedi. Vücut, yerçekimsiz ortama alışıyor: Bu arada vücut sıvıları beyne hücum ediyor, kaslar jöleye dönüşüyor. Ama hepsiyle mücadele etmek için eğitilmiştim.
- Uzaydaki 11 günde neler yaptınız?
- Tam bir turist gibi 10 bin adet fotoğraf çektim. Assouline Yayınevi fotoğrafları ‘Gaia’ adıyla bir koleksiyon kitabında topladı. Satış geliri suya erişim hakkını savunan ‘One Drop’ oluşumuna gidiyor.
- En çok neden etkilediniz?
- Dünya, kainatla kıyaslandığında çok kırılgan. Yalnızca incecik bir zarla çevrili küçücük bir top! Ama diğer yandan yerkürenin de ne kadar kuvvetli olduğunu görüyorsunuz: Volkanlar, fırtınalar... İnsan ırkı, bunların karşısında çok zayıf.
- 11 günün sonunda dünyaya dönünce yabancılık çektiniz mi?
- Kesinlikle! İner inmez yeniden yukarıda olmayı istedim. Bir gün herkesin uzay deneyimi yaşamasını diliyorum.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!