Güncelleme Tarihi:
Sinema salonlarının çoğunda Organize İşler ve King Kong filmleri gösterilmekte olduğundan, bu yılbaşı haftasında sadece iki yeni film vizyona girebildi.
Zathura: Bir Uzay Macerası daha çok çocuklara, Kanlı Ayakkabı ise gerilim-korku tarzı filmlerden hoşlananlara hitap ediyor. Uzakdoğu korku sinemasına farklı bir soluk getiren Kanlı Ayakkabılar, lanetli obje temasından yola çıktıktan sonra farklı bir yöne giden, eşi tarafından aldatılan bir kadının ruhunun derinliklerine inen nitelikli bir çalışma. Aldatılma, sahiplenme ve rekabeti sorgulayan film, diğer yandan da Japonya ve Kore arasındaki sorunlara göndermeler yapıyor.
Uzakdoğu korku sineması aldı başını gidiyor. Kendilerine bir obje belirleyip, şöyle güzelce lanetledikten sonra izleyenleri korkutma işine iyice alıştılar.
Bu hafta vizyona giren Kanlı Ayakkabı da ilk başta böyle bir formule dayanıyormuş gibi görünen, ancak sonrasında farklı sulara yelken açan bir gerilim-korku filmi.
Filmin adının ve ilk bölümünün bizlerde yarattığı yanılsamaya ayak uydurarak, konuya lanetli ayakkabılarla girelim.
LANETLİ OBJEMİZ, AYAKKABILAR
İzleyenlerin ölümüne yol açan lanetli kasetler ve ölümü haber veren cep telefonlarından sonra sırada lanetli ayakkabılar var.
Ayakkabıların, özellikle kadın izleyiciler için ne kadar önemli olduğunu düşünürsek, fikir hiç de fena görünmüyor.
Kadınlar da erkekler de çok iyi biliyor ki, kadınlar ve ayakkabılar arasında tuhaf bir ilişki var. Öyle ki, çoğu kadın için ayakkabıları (bir de çanta var tabii, ama onun konumuzla pek bir alakası bulunmuyor) bir yana dünya bir yana.
Kalın ya da ince topuklusu, açığı, koyu rengi, küt ya da sivri burunlu olanı, çizmesi, botu, terlik şeklinde, önü açık ya da kapalı olanı, süeti, derisi.
Böyle yazıya dökünce hoş durmuyor tabii. Ama arada sırada her kadına uğrayan bu hoşnutsuzluk hissi yeni bir ayakkabı görünce hemen ortadan kalkıveriyor!
İşte Kanlı Ayakkabı da bu fikirden yola çıkıyor; bir ayakkabıyı beğenip de ona sahip olmak için çaba harcamayacak kadın yoktur.
Açılış sahnesinde metroda gördüğü pembe topuklu ayakkabıların (film boyunca arzu nesnesi olarak gösterilen bu pembe ayakkabıları şahsen hiç beğenmedim, anlaşılan o ki uzakdoğulu kadınların zevki bizden hayli farklı!) cazibesine kapılan iki kadının kavgasına şahit oluyoruz. Ayakkabıya sahip olanı korkunç bir son bekliyor.
Buradan ve ilerleyen dakikalarda karşımıza çıkan olaylara dayanarak, filmin ayakkabı sevdasına karşı bir tavrı olduğunu düşünebilirsiniz. Ama paniğe gerek yok; ilerleyen dakikalarda korku unsurunun ayakkabılardan, dul kadının karanlık bilinçaltına ilerlediğini görerek rahatlamak mümkün oluyor.
Neyse, oldukça kanlı açılış sahnesinden sonra Sunje adlı kadının evine misafir oluyoruz. Kocası, onu sürekli aşağılamakta, yaşlı olduğunu ima etmekte.
KADINLAR REKABETİ SEVER
Sunje, eve erken geldiği bir gün kocasını yatakta başka bir kadınla yakalıyor. Kocasını terk edip, genç bir mimarla ilişkiye giren Sunje, trende gördüğü pembe ayakkabıları dayanamayıp alıyor ve eve getiriyor. Bu, genç kadının kızıyla olan ilişkisinin altüst olması demek. Çünkü ayakkabıyı kızı da çok beğeniyor ve sahip olmak istiyor. Bundan sonra ayakkabılar üzerinde ilerleyen bir iktidar savaşına tanık oluyoruz.
Bu lanetli objeler, arzularına yenik düşüp kendisini giyen herkese ölüm getirmekte. Ayakkabılardan ayrılmak istemeyen kızını kaçınılmaz sondan korumak için esrarı çözmeye çalışan genç kadın, benliğinin derinliklerinde yatan korkunç sırlarla da yüzleşmek zorunda kalıyor.
Komşunun malına göz dikmeyeceksin | |
Güney Kore yapımı Kanlı Ayakkabı, ülkenin tarihine ve Japonya ile aralarındaki sorunlara yapılan göndermelerle dolu. |
Filmdeki lanetli ayakkabının tarihçesine ilişkin açıklama, Kore ile Japonya arasında geçmişi yüzyılları bulan anlaşmazlıkları akla getiriyor. Filmde 1944 yılında ayakkabıyı ele geçirerek laneti ilk olarak tetikleyen kişi, Kore ’deki işgal gücü Japonya yanlısı üstdüzey bir askerin kızı Keiko. Keiko’nun provasını yaptığı bale, ülkedeki Japon ordusu onuruna sahneleniyor.
Oyundaki balerinler Japon ordu üniforması giyiyorlar ve oyunun sonunda sahnede Japonya'nın savaş sırasında kullandığı ve Japonya’nın Güneydoğu Asya ’daki yayılmacı politikasını simgeleyen İmparatorluk Bayrağı açılıyor. Sahiplenme ve ele geçirme kavramlarına bu perspektiften bakıldığında Kanlı Ayakkabı, Kore'nin 40 yıl süren Japonya işgaline göndermelerle dolu. Film, uluslararası arenadaki tanıtımlarında da kullanılan “Komşunun malına göz dikmeyeceksin ” sloganınından da anlaşılacağı üzere, Japonya ’ya, Kore’yi işgali nedeniyle yöneltilmiş bir suçlamaya dönüşüyor.
Birbiri ardına gelen ölümlerin arasında izlediğimiz flashback'lerle de pembe ayakkabıların mazisini öğrenme fırsatı buluyoruz.
Ayakkabıların üzerindeki 50 yılık bir lanetin hikayesi, geriye dönüşlerle Kore ve Janponya arasındaki sorunlara göndermeler yapadursun (bu konunun detaylarını yandaki kutuda bulabilirsiniz), o arada Sunje ’nin hayatını kabusa çeviren ve bir türlü yüzleşemediği arzu ve korkuları da su yüzüne çıkıyor.
Kanlı Ayakkabı, pek çok kez kadınlar arasındaki rekabeti perdeye yansıtan bir film. Aldatılan ve tercih edilen kadın arasındaki rekabet, anne ve kız arasındaki rekabet, meslektaşlar arasındaki rekabet hep bir çift pembe ayakkabıda düğümleniyor.
Kadın karakterler, hem erkeklerine hem de ayakkabılara sahip olmak isteyince, kötü sonuçlar doğuran bir çekişme ortamı oluşuyor.
Böylece sahiplenme isteğinin kimi zaman ne kadar yıkıcı olabileceğini anlamış oluyoruz.
ÖZENLİ GÖRSEL ÇALIŞMA
Kanlı Ayakkabı da pek çok diğer son dönem uzakdoğu filmi gibi son derece özenli bir görsel çalışmanın ürünü. Boş sokaklar, metro istasyonları, yanıp sönen florasanların bir türlü tamir edilemediği evler ve duvarların tuval olarak kullanıldığı mekanlarda geçen filmin tekinsiz atmosferi izleyiciyi ilk andan itibaren germeyi başarıyor.
Düğüm noktasını oluşturan ve Kore ’nin sömürge yıllarını anlatan flashback'lerde ise filmin mavinin hakim olduğu günümüzde geçen kısımlarına kontrast oluşturacak şekilde kırmızının ve sıcak renklerin kullanıldığını görüyoruz. Gerek bugünü gerekse geçmişi anlatan sahnelerde gözümüzü alan renk ise ayakkabının şeker pembesi oluyor.
Kanlı Ayakkabı, uzakdoğu korku filmlerine yenilik getirmiş olması açısından önemli. İlk bakışta lanetli obje filmleri tarzında ilerleyeceği izlenimini veriyorsa da hikayedeki gerilim öğesinin intikam ateşiyle yanıp tutuşan hayalet temasından uzaklaşıp, eşi tarafından aldatılmış olan bir kadının karanlık bilinçaltına yönelmesi, şaşırtıcı olduğu kadar da sarsıcı.
Karşımızda, politik göndermeleri, başrol oyuncusu Kim Hye-su ’nun etkileyici performansı, çarpıcı görüntü ve renkleri, mırıltı ve org sesinin karşımı olarak tanımlanabilecek olan tedirgin edici müzikleri ile etkileyici bir film var.
Uzakdoğu tarzı korku filmlerini sevenler, farklı ve nitelikli bir çalışma olan Kanlı Ayakkabı'da aradıklarından fazlasını bulabilirler.
Uzayda Jumanji oynamak | |
ZATHURA: A SPACE ADVENTURE Jumanji ve Kutup Ekspresi (The Polar Express) gibi beyazperdeye uyarlanmış ünlü çocuk romanlarının yazarı Chris Van Allsburg'ün bir romanı daha sinema izleyicisiyle buluştu. |