Pazartesi mesajları

Güncelleme Tarihi:

Pazartesi mesajları
Oluşturulma Tarihi: Şubat 18, 2002 00:00

KESİN YALANFarkın ne biliyor musun? Ses getirecek işleri bile o kadar doğal, sanki önemsizmiş bir şeymiş gibi yapıyorsun ki... (Sibel A.)- Bugün neşeliyim. Yatsam mı bu iltifatın üzerine? Ama doğru değil ki. Bu meslekte insan neyin ses getirip getirmeyeceğini bilemiyor. Yani en azından ben. Pek çok şeyi bilinçli yapmıyorum. Tamamen şuursuzum. İçim söylüyor, ben yapıyorum! Sonradan ‘‘Herşey planlamıştınız değil mi? Bu bir tesadüf olamaz!’’ gibi yorumlar duyunca da gülüyorum. Yine de... siz nasıl düşünüyorsanız öyledir!KİRALIK GÖZLÜKCumartesi günü, gözlüğünüzü kiraya vermeniz hoşuma gitti. Ben de isterim! Meslekte ne zaman orjinal bir fikir üretilip harekete geçildiğini görsem kıskanırım. O yazı ince bir düşüncenin ürünüydü. Elif'i memleket gerçeği olarak kabul edip, onun gözlüğünle bir şeyler yansıtmanız çok hoş. Siz bu kızı paraşütle de atlatırsınız. (Yüksel E.)- O yazıdan sonra ortaya çıktı ki bir dolu insan gözlüğümü kiralamak istiyor! Başta şöyle düşünmüştüm: ‘‘Zaten ben de kiracağım. Ölene kadar yazacak halim yok. Memleketime bu kötülüğü yapamam!’’ Ama şimdi kiralamak için çok talipli çıkınca, resmen bir çocuk gibi gözlüğümün sapına yapışıverdim! Sık sık da kiraya vermek istemiyorum! Tamam mı? Elif'e gelince, o benim arkadaşım. Pek çok konuda benzer bakıyoruz hayata. O da nasıl söylesem, biraz deli. Bir de paraşüt meselesi çıkardı başımıza, ben hiç tasvip etmiyorum, insan bir yerlerini kırar, olur mu öyle şey! Elif'le farkımız, benim başımda örtü yok...ALET OLMAYINKöşenizi Elif'e vermeniz onu yerinize Uludağ'a yollamanız gayet güzel. Yalnız Elif Hanım'ın ‘‘Beni kimse rahatsız etmedi’’ cümlesini takıldım. Bu nasıl bir zihniyettir? İsterse insanlar çıplak kayar, işimiz gücümüz yok onları mı rahatsız edeceğiz! Kusura bakmayın ama o yazı köşenize yakışmamış. İsterseniz ben size bir ev kadını olarak Uludağ izlenimlerimi yazayım: Dağ'ın eksikleri, gençlerin durumu vesaire. Bedava kayaklar, Seren'in parmağı bizi pek ilgilendirmiyor da! Sonuna kadar Müslümanım ama üzülüyorum sizin gibilerin bu insanlara alet olmasına. (Anber H.)- Siz de yazarsanız sevinirim. Ama Uludağ izlenimlerizi yazmayın. Bana bir evkadını olmayı anlatın. Çünkü ben çok önemsiyorum evkadınlığını. Üstelik pek çok insanın aksine anneliğin ve evkadınlığının bir meslek olduğuna inanıyorum. Diyelim ki, siz de öyle düşünüyorsunuz ve bana yazdınız ve bunu yayınladık. Ne olacak biliyor musunuz? Sizin gibi düşünmeyen pek çok insan, ‘‘Ayşeciğim sen çalışan, modern bir kızsın. Evhanımlığını methetmek sana hiç yakışmamış’’ diyecek. Gördünüz mü? Başı örtülü, örtüsüz zaten herkesin konuda fikri, izlenimleri farklı. Siz eminim Uludağ'ı bana başka türlü anlatırdınız. Çünkü hepimiz hayatta başka şeyleri görüyoruz, başka şeylere takıyoruz. Peki sorun nerede? Neden birbirimize karşı daha hoşgörülü olamıyoruz? Siz de biliyorsunuz ki, insanlar çıplak kayamazlar Türkiye'de. Bırakın onu, insanlar başı örtülü olarak üniversiteye giremiyorlar... Neyse, hiç sevmem böyle başöğretmen gibi konuşmayı! Çok çok sevgiler. Bekliyorum izlenimlerinizi...SAFRAN VE COCOBir iki yıl önce bir yazınızı okumuştum. Türkiye'deki yabancılar hangi pub, bar vesaireye takılır diye. Bu yerlerin isimleri vardı. Sizden rica etsem, bu bilgileri yeniden yazar mısınız? (Güneş Y.)- O ben değilim. Ben bilmem ki gece mekanlarını. Ama öyle bir hava veriyorsam iyi! Sosyal bir kadın gibi görünmekle birlikte tahmin edemeyeceğiniz kadar asosyalim. Ben Beyoğlu'ndaki Safran'ı bilirim, çünkü Altan arkadaşım, bir de Coco var, Mehmet Teoman çalıyor. İki yer de şahane. Götüreceğiniz yabancılar yabancılık çekmez! Ama siz yabancılarla tanışmak istiyorsanız, o konu beni aşar...ŞAHANE KADINLARGörüşmüyoruz, konuşmuyoruz ama bir kadını çok seviyorum. Zamanında o da ben çok sevdi. Ama işte arkadaşı olamadım, çünkü ona aşık oldum. Bir yıl sonra itiraf ettim, yüzleşmeye bile cesaret edemeden ona elveda dedim. Ben herşeyi berbat ettim. O kadının en komik yanı, beni dünyanın en komik erkeği zannetmesiydi. Ve dünyanın en zeki insanı sanıyordu beni. Özgüvenim de tamdı tabii! Ona hepsinin bir hikaye olduğunu bir türlü söyleyemedim. Onun kucağına başımı koymak, hayatta herşeyden daha fazla heyecan veriyordu bana. Bu nasıl bir şeydir? Gülümsedi, hoşlanmaya başladım. Kahkahalarla güldü, aşık oldum. Ağladı? Gözyaşları fanilama bulaştı. Bir sene yıkamadım o fanilayı! Aşkımı itiraf edip, elveda dedikten sonra da o fanilaya ben sarıldım, ağladım. Onu en çok ‘‘Seni seviyorum’’ dediğimde ‘‘Senden nefret ediyorum!’’ dediği için seviyorum. Başkaları gibi ‘‘Ben de seni arkadaş olarak...’’ demediği için. Bir yıl geçti hala ağlıyorum... (A.B)- Şahanesiniz. O da öyle. Arkadaş olarak seviyorum martavalını çekmediği için! Ama Sevgililer Günü geride kaldı. Hem zaten bu dünyada herkes sevgili olmak zorunda da değil. Sizi mutlu ediyorsa ağlayın. Beni bazen ediyor da. Sizi mutlu ediyorsa, özleyin. Ama be güzel kardeşim hayat devam ediyor. Ve sana yemin ederim, başka şahane kadınlar da var...
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!