Güncelleme Tarihi:
"Aşk-ı Memnu" dizisindeki Firdevs karakteriyle önceki projelerinde olduğu gibi yine tüm dikkatleri üzerine çeken Nebahat Çehre, sağlık, güzellik ve şıklığa dair tüm sırlarını Seninle dergisine anlattı.
"Aşk-ı Memnu"yu ve Firdevs’i değil de önce biraz eskileri konuşalım. Türkiye güzeli seçilmeden önce bir tekstil firmasında çalışıyordunuz, değil mi?
- Evet. O firmanın prova mankeniydim. Bu çok kısa sürdü, en fazla bir sene kadar. Arkadaşım müsabakaya katılıyordu. Ben de yanındaydım, bana da katılmam için ısrar ettiler. Kraliçe seçildim ama keyfini pek çıkaramadım. Çünkü 15 yaşındaydım. Doğrusunu isterseniz, kendimi güzel de bulmuyordum. Ölçülerim iyiydi de yüz hatlarım gelişmemişti. Ondan sonra da Londra’daki Dünya Güzellik Yarışması’na gittim.
- Taksim’de bir mimarın yanında çalışmaya başladım. Sonra dostlarımızdan bir menajer beni Ümit Utku’ya götürdü. Leyla Sayar’la Göksel Arsoy’un başrollerini paylaştığı "Yaban Gülü"nde oynamaya başladım. Ne var ki bu ilk filmimi yarım bıraktım.
Neden?
- Rolümü sevmedim. Çok zengin bir ailenin şımarık kızını oynuyordum. Eskiden Türk sinemasında basma entarili, saçını ören, ağlayan fakir kız rolleri başrol olurdu ve oynayan kadın da parsayı götürürdü. Bana da zengin ve şımarık kız rolü düştü. Bir iki gün çekimlere gittim, sonra baktım içim daralıyor, vazgeçtim.
Sonra ne oldu?
- Sonra Türker İnanoğlu’nun "Kanundur Kanun" adlı filminde avukatı oynadım. Bu rolü sevince sinemada kaldım. O dönemlerde Haute couture vardı. Hazır giyim yoktu, 5-6 defa provayla dikilen ağır kıyafetlerdi tercih edilenler. O dönemde mankenlik de yaptım, çok iyi para kazanıyordum.
Bir süre sinemadan uzaklaştınız, neden?
- Epey bir süre ayrı kaldım, 15 seneden fazla... Zaten o ara sinemada seks furyası başlamıştı. n Yıllar geçtiği halde güzelliğinizden hiçbir şey kaybetmiyorsunuz. Bunun sırrı nedir?
- Öncelikle genlerle ilgili tabii... Benim annem de çok geç yaşlandı. Fakat yaşadığın yaşı kabul etmek çok önemli. Tabii ki 18-20 yaşında olmayı isterim. Ama bunun dönüşü yok ki. Ayrıca artık orta yaş sınırı iyice ilerledi. Şimdi 60’ın üzerine bile orta yaş diyorlar. Kendimi güzel, hoş, akıllı, başarılı buluyorum. Kendimi güzelleştirmesini biliyorum.
Nasıl oluyor bu? Sırrınızı söyleyin, herkes öğrensin...
- Bu çok başka bir şey. Her şeyi kendime yakıştırmasını bilen birisiyim. Pazardan bir elbise alsam bile onu güzel
Estetik var mı?
- Çene tarafımda ufak bir sarkma oldu, onu aldırttım. Çok kilo almamaya çalışıyorum. Bu önemli bir nokta. Ayrıca en önemlisi, stresten uzak kalmak. Her şeyi kafaya takmamak gerekiyor. Gülen kadın yaşlanmaz. Hayata güzel bakarsanız, aynalarda da güzel görünürsünüz.
Kazandığınızın büyük bir kısmı giyime gidiyor olmalı.
- Maalesef gidiyor. Çünkü giyim konusunda sponsor bulamıyorum. Cebimden harcıyorum. Yapımcılara "Varoşlarda geçen bir dizi çekelim, bir fakir kadını oynayayım" diyorum. "Senin o halin bitti artık. O roller eskidendi" diyorlar. Bir sonraki gün giyeceğim kıyafetleri geceden seçiyorum, aksesuvarları ayarlıyorum. Makyajımı da kendim yapıyorum. Çok yoruluyorum.
Gelelim "Aşk-ı Memnu"ya... Firdevs olarak sergilediğiniz başarılı performans alkışı hak ediyor...
- Doğrusunu isterseniz, beni yakından tanıyan dostlarım Firdevs karakterinde izleyince çok şaşırıyorlar. Benim karakterimin çok dışında bir rol bu. Zayıf ve naif bir kadınım ben. Firdevs ise inanılmaz uçlarda yaşayan, iddialı,
Churchill, dünya güzelini bırakıp benimle dans etti
Yaşınız küçük olduğundan, güzellik yarışması için yurtdışına çıkmakta epey zorluk yaşamışsınız, öyle mi?
- Evet, o yüzden önce yurtdışına çıkış izni vermediler. Babam, uzaktan akrabası olan vali muavini Fikret Aslan’a gitti. Valinin özel izniyle çıkabildim. Londra’da güzel anılarım oldu. Mesela yarışmadan sonra düzenlenen balo, dönemin başbakanı Churchill’in dünya güzeli ile dans etmesiyle açılırmış. Ama o yıl Churchill dünya güzelini değil de beni dansa kaldırdı. Zannederim Atatürk’e olan hayranlığından dolayı beni tercih etti. Çok heyecanlandım.