Aradan birkaç ay geçtikten sonra, bu tavsiye, "patatesi yiyen şıp diye iyileşmiş" diye kulaktan kulağa yayılan bir şehir efsanesine dönüştü.
İki mafya grubu arasında süren çatışma artık sokağa taşmıştı. 10 Mart 2006’da 16.00 sıralarında İzmit’in Yahyakaptan semtinde vızır vızır işleyen bir caddede başladı olaylar. Aslında bu çatışmanın öncesi de vardı. Susurluk Raporu’nda adı geçen Hadi Özcan’ın reisi olduğu Kocaeli Çetesi ile başka bir çete arasında süren savaş iki yıl önce başlamıştı. İki mafya grubunun çatışmalarında o güne kadar üç kişi hayatını kaybetmiş, 12 kişi de yaralanmıştı. Ama bu mücadele değil yazımızın konusu. Biz yine o günkü çatışmaya dönelim:
Hadi Özcan’ın bindiği Renault Laguna marka otomobile, D-100 karayolunun Yahyakaptan konutları kesiminde
trafik ışıklarına geldiğinde, yüzleri maskeli bir grup ellerinde Kalaşnikoflarla ateş etmeye başladı. Saldırının şokunu atlatarak otomobilden çıkan Özcan ve arkadaşları da silahlarını çekip karşı saldırıya geçti.
İşte tam bu sırada, olan bitenden habersiz bir minibüs, iki grubun mevzilendiği trafik ışıklarına doğru ilerliyordu. Çatışmanın tüm şiddetiyle devam ettiği sırada kurşunların ortasında kaldı. Uzaktan gelen polis sirenlerinin sesini duyan Kalaşnikoflu grup yakındaki bir araca binerek olay yerinden hızla uzaklaştı. İki grup çatışmış ve bundan en büyük zararı ortada kalan minibüsteki yolcular görmüştü.
Dolmuştaki Nusret Demirpençe, Serdar Sağlam, Alican Bulut ve İnci Ercan yaralandı. Kurşunlardan biri de minibüste bulunan Cumhuriyet Savcısı Erdoğan İnem’in eşi Ayfer İnem’e isabet etmişti. Cam kenarında oturan ve başına isabet eden kurşunla olduğu yere yığılan 57 yaşındaki Zehra İnci ise, beş günlük bitkisel hayat sonrası 15 Mart günü hayatını kaybetti. Çete mensupları için olay sonrası yaşanan ve "post travmatik şok" diye adlandırılan ruhsal yarılmadan kurtulmak kolaydı. Ama minibüstekiler için durum hiç de öyle olmadı.
Önce kurşunlardan kurtulmak için bir dizi ameliyat geçirdiler. Ardından sokağa çıkma, araca binme fobisini aşmaya çalıştılar. Mağdurların bazıları terapilere sürdürdü; aldıkları anti depresanlara rağmen gece yarıları uykudan çığlıklar atarak uyanıyorlardı.
Olayın üzerinde üç ay geçtikten sonra minibüs mağdurlarından birinin eşi, Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekim Yardımcısı Prof. Dr. Faruk Erden’e gelerek, "Hocam, benim eşim o olaydan sonra günlerce evden çıkmıyor. Çıksa da toplu taşıma araçlarına binemiyor. Geceleri kabuslar görüyor" diyerek yardım istedi. Bir farmakoloji uzmanı olan Prof. Dr. Erden, mağdurun eşine çeşitli tavsiyelerde bulundu. İlk önerisi, psikiyatrik terapiydi. Hocanın misafiri, eşinin iki aydır psikolojik tedavi gördüğünü ama bir sonuç alamadıklarını söyledi: "Depresyonu gittikçe derinleşiyor. Acaba Prozac mı alsak?"
RUHSAL PROBLEMİ OLAN PATATESE SALDIRDIAntidepresan ilaçların farmakolojik özellikleri üzerine sayılı uzmanlardan biri olan Faruk Erden, o günlerde patates üzerine yazılmış bir kitap okuyordu. Evet, bildiğimiz patates üzerine. ABD’de yazılmış bu kitabın başlığı da çok ilginç: "Are You Sugar Sensitive? - Potatoes Not Prozac" yani "Şekere Duyarlı mısınız? - Prozac değil Patates."
Dr. Kathleen DesMaisons’un kitabı, ABD’de en çok satanlar listesine girmişti. Dr. DesMaisons, ilaçların ve yiyeceklerin insanın bedensel ve ruhsal yapılarına etkileri üzerine toplam sekiz kitap yazmıştı. Prof. Dr. Faruk Erden, bu kitapta öne sürülen tezlerin önemli olduğuna inandığı için arkadaşına, "Hemen kuvvetli bir antidepresan almak için acele etmeyin. Eşin, şekere duyarlı bir bünyeye sahip. Bence patatesi deneyin" dedi. Patatesin içindeki maddelerin şekere duyarlı bünyelerdeki etkilerini anlatarak dostuna tavsiyelerde bulundu.
Bir ay sonra bu arkadaşıyla bir davette karşılaştı Erden. Arkadaşı, "Yahu sana çok teşekkür ediyorum. Bizim hanım çiçek gibi oldu, sağolasın" dedi. Birkaç gün sonra tekrar karşılaştıklarında arkadaşı "Yahyakaptan’a çuvallar dolusu patates geliyor. Ruhsal problemi olan herkes patatese saldırdı" diye gelişmeleri anlattı.
Patates kürüne girip iyileşen minibüs mağduru hanım komşularına bu dertten nasıl kurtulduğunu anlatmış, komşuları da diğer komşularına ve yakınlarına olayı anlatınca patates kısa bir zaman zarfında tam bir şehir efsanesine dönüşmüştü.
İnsanlar birbirine "Bir ilaç profesörü depresyondaki bir hastasına ilaç yerine patates önermiş. Bir ay boyunca patatese yüklenen hasta şıp diye iyileşmiş" diye anlatınca efsane Yahyakaptan’ı aşıp tüm Kocaeli sathına yayılmıştı. Prof. Dr. Erden, İzmit Hal Müdürlüğü’ne telefon ederek patates tüketiminde son dönemde yaşanan ivmeyi öğrenince durumun vahim boyutlara ulaştığını anladı.
Bundan sonraki gelişmeleri Erden şöyle anlattı:
"Birkaç hafta önce bir ortopedist arkadaşımla sohbet ediyorduk. Bana dönüp, ’Yahu Hocam, siz hep depresyon hastalarına ha deyince ilaç öneriyorsunuz. Bir uzman profesör benim tanıdığım bir depresyon hastasına patates yemesini tavsiye etmiş. Kadıncağız kısa zamanda tüm dertlerinden kurtulmuş’ demez mi? ’Kimmiş o uzman?’ diye sordum meslektaşıma. ’Valla herhalde Çapa’dan ünlü bir farmakologmuş’ diye yanıtladı. Arkadaşı, patates konusunda tavsiyeyi alan kişinin çatışma sırasında yaralanan bir mağdur olduğunu söyleyince, kendimi tutamayıp makaraları koyverdim. Bu olayda adı geçen farmakoloğun ben olduğumu anlattım dostuma. Ve patatesin hikayesini anlattım. Bu tavsiyenin yanlış bir şekilde ve farklı bünyelerde kullanılması durumunda hiçbir faydasının olmayacağını, obeziteyi artıracağını söyledim."
PROF. DR. FARUK ERDENŞekere duyarlı insanlar Prozac yerine patates yesinler
Aslında genelleme yapmayı sevmem ama bilimde kategorize etmeden bir şeyleri açıklamanız zor. Dr. Kathleen DesMaisons’un bilim çevrelerince de desteklenen bir tezi var. Bu teze göre iki tip insan var: Şekere duyarlı olanlar ve olmayanlar. Şekere, tatlıya, çikolataya, pastaya düşkün olan insanların depresyona daha yatkın, daha kırılgan ve ince bir ruh yapısına sahip olduğu biliniyor. Eğer şekere duyarlıysanız yani şişmanlatıcı besinlere aşırı ilgi duyuyor, alkole hayır diyemiyor, kompülsüf yani tekrarlayıcı hareketler yapıyorsanız, doğal yoldan kan şekerinizi stabil hale getirerek, fazla kilolarınızdan, yorgunluk halinden, depresyondan ve alkol özleminden kurtulabilirsiniz. İşte Dr. DesMaisons, şekere duyarlı depresyon hastalarına Prozac yerine patates yemeleri tavsiyesinde bulunuyor.
Evet, bu tez bana çok ilginç geldi. Kısaca, tatlıyı, ekmeği, pastayı ve alkolü özleyenlerde, depresyon ve kompülsif davranışları için tedavide Prozac yerine patates önerisi bizim gibi gelişmekte olan ve ilaç giderleri gün geçtikçe sorun olacak ülkeler için uygun gözükmekte. Ayrıca son günlerde ilaç üreticilerinin bilinçli olarak hastalıklar üretebildiği ve pazar yarattıkları da yaygın olarak tartışılıyor.
Depresyon dediğimiz karamsar duygularımızı ilaç kullanmadan önce ya da ilaçlara yardımcı olacak şekilde, doğru besin tercihleri ile alt etmek elimizde. Patates, yüksek dozda içerdiği C vitamini ile beyinde serotonin adını verdiğimiz "mutluluk hormonu" yapımını arttırıyor. Bu hormonun artışı bir şekilde depresyonda hafifleme sağlıyor. Beyaz ekmek ve pirinçle birlikte kan şekerini hızla yükselten besinler arasında. Ancak diyabetli kişilerin sınırlı tüketmesi gerekir.
TÜKETİM ARTTI
İzmit Büyükşehir Belediyesi Sebze ve Meyve Hali Müdürü Avni Bağdır’a patates tüketimiyle ilgili soru yönelttik. Bağdır, son iki ay içinde İzmit’te patates tüketiminin arttığını söyledi. Son dönemde çok sayıda kaçak patates kamyonunun yakalandığını belirten Bağdır, "Geçtiğimiz yıllara oranla bu yıl seyyar patates satıcılarının çoğalması, patates tüketimindeki artışa delalettir" dedi.