Oluşturulma Tarihi: Kasım 01, 2010 12:43
Bazı kadınlar ve daha az sayıda olmakla birlikte bazı erkekler, herhangi bir cinsel aktivite sırasında iğrenmeden bulantıya, kusmadan bayılmaya kadar şiddetli tepkiler gösterebiliyorlar.
Hatta bu durum cinselliğin tümüne karşı da yaşanabiliyor ve cinsel yaşamdan kaçınmaya dek olumsuz sonuçlara neden olabiliyor. İşin ilginç yanı, aslında bu kişilerin partnerleriyle bir sorunları yok. Çoğunlukla partnerlerineeşlerine bağlı, onlara aşık kişiler ancak bazı etkenler nedeniyle bu sevgilerini cinsellikte gösteremiyorlar. “Cinsel tiksinti bozukluğu” olarak adlandırılan bu rahatsızlığın nedenleri, kimlerde daha sık görüldüğü ve tedavi yollarını Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği Genel Sekreteri Doç. Dr. Cem İncesu anlatıyor...
Günah, ayıp gibi değerlendirmeler öne çıkıyor
Cinsel tiksinti bozukluğu kişinin sürekli olarak herhangi bir cinsel aktiviteden ya da birleşmeden iğrenmesi, tiksinmesi ve buna bağlı olarak gösterdiği reaksiyonlarla ortaya çıkan cinsel işlev bozuklukları olarak tanımlanıyor. Bu aktiviteler öpüşme, oral seks, cinsel organı görme, dokunma olabileceği gibi kişi, genital salgılara, birleşmenin kendisine ya da cinsel aktivitenin tümüne karşı tiksinme hissedebilir. Bozukluğu yaşayan kişi, tiksindiği konu her ne ise bununla karşı karşıya geldiğinde şiddetli gerginlik, sıkıntı, bazen öğürme, kusma, kendini çok kötü hissetme, hatta nadir durumlarda bayılma gibi belirtiler gösterebiliyor ve cinsel etkinlik sürdürülemeyip yarım kalıyor. Durumun sürekliliği nedeniyle cinsellikten veya tiksindiği cinsel aktiviteden kaçınma davranışı gösteren kişinin cinsel yaşamı olumsuz olarak etkileniyor. Görülme sıklığı dünyada 100 kişiden 1 ya da 2 kişi olarak gösterilen bu soruna, ülkemiz gibi muhafazakar yapıdaki toplumlarda daha sık rastlandığı biliniyor. Ancak konuyla ilgili bir araştırma yapılmadığı için net bir oran yok. Sıklıkla “günah, ayıp” gibi kavramlarla ifade bulan cinselliği aşağılama, cinsellikten kaçınma, cinselliği yasaklayan ebeveyn modelleri, onu kötü bir şey gibi algılama eğilimi; cinsel tiksinti bozukluğuna sebep olan nedenler arasında ilk sıraları alıyor.
Temizlik takıntısı olanlarda görülebiliyor
Cinsel tiksinti bozukluğu yaşayan kişilere bakıldığında, sorunun sıklıkla obsesif kişilik bozukluğuyla birlikte görüldüğü, bu kişilerin aynı zamanda temizlik ve titizlik konusunda takıntılı oldukları saptanmış. Bunun yanı sıra kaygı ve panik bozukluğu, ayrıca fobik kaçınmalar da cinsel tiksinti bozukluğuyla birlikte görülebilen rahatsızlıklardan. Doç. Dr. Cem İncesu’ya göre, toplum genelinde sık olarak karşılaşılan vajinusmus (cinsel ilişkiye girememe) rahatsızlığı altında da birleşmeye dair tiksinme, kaçınma gibi olgular yatıyor olabilir.
Taciz veya eşcinsel eğilim de neden olabilir
Cinsel tiksinti bozukluğu, kişinin çocukluk çağında ya da daha sonraki yaşam dönemlerinde yaşadığı cinsel travmalar, taciz, tecavüz gibi olgular sonrasında gelişebiliyor. Çoğunlukla kadınlarda görülmesine rağmen erkeklerde de yaşanabilen tiksinti bozukluğunun altında, kadınların nedenlerine benzer sebepler bulunuyor. Bazı olgulardaysa, ifade edilemeyen eşcinsellik, sorunun altındaki ana neden olabiliyor. Eşcinsel olmalarına rağmen bunu partnerine söyleyemeyen, hatta kendisine bile itiraf edemeyen bireyler, kendilerini karşı cinsle ilişkiye zorluyorlar. Bunun doğal sonucu olarak iğrenme, tiksinme duyguları gelişebiliyor.
Tedavisi uzun sürüyor
Cinsel tiksinti bozukluğu, tedavisi 6 ay ile 1-2 yıl arasında değişen, ilaçla tedavisi olmayan ve çeşitli terapilerin bir arada kullanılmasını gerektirebilen bir rahatsızlık. İlaç, ancak bu rahatsızlıkla birlikte görülen obsesif takıntılar, kaygı bozukluğu gibi durumlar için veriliyor. Ancak bu durumların birlikte gözlendiği bir tiksinti bozukluğu tedavisinin, uzun sayılabilen bir döneme (1-2 yıl arası) yayıldığını baştan kabul etmek gerekiyor. Tiksinti bozukluğunda çoğu zaman cinsel terapiler tek başına yeterli olmuyor. Eğer kişinin düzenli bir partneri varsa, terapist cinsel terapiyi ön plana alabiliyor ancak çoğunlukla cinsel terapi tek başına işe yaramıyor. Bu durumlarda ve hastanın partnerinin olmadığı olgularda, dinamik yönelimli bireysel terapiler kullanılıyor.