Ali Dağlar
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 25, 2013 00:00
Türk solunun efsanevi ismi Deniz Gezmiş’i 16 Mart 1971 gecesi Sivas Gemerek’te çatışma sonrası siperinden çıktığı an fotoğraflayan, onunla ilk röportajı yapan gazeteci, dönemin Hürriyet muhabiri Mahmut Sabah, tarihi olayı kaleme aldı.
Gezmiş’in belleklere kazınmış o efsane parkalı fotoğraflarını çeken Sabah, ‘O Gece Gemerek’te’ adlı kitabında tarihi anları anlatıyor.
Mahmut Sabah adliye-polis muhabirlerinin duayen isimlerinden. 58. yılını sürdüğü meslek hayatının kendi deyimiyle en önemli kararını vererek en önemli fotoğraf ve haberine imza attı bundan tam 42 yıl önce. Deniz Gezmiş’in bir ikona dönüşmesinde payı olan o meşhur parkalı fotoğrafın sahibi o. Kitabın önsözünü 68 kuşağının önder isimlerinden, Gezmiş’in arkadaşı Osman Saffet Arolat kaleme almış. “Doğrusu zamanı gelmeyince kitap yazılmıyor” diyen Sabah şöyle devam
ediyor: “Heyecan vericiydi Gezmiş ve arkadaşlarının yakalanması sırasında gördüklerim. Gazeteci olarak sadece ben vardım o gece orada. Sıcak çatışmanın ortasında bulmuştum bir anda kendimi. Tarihi bir andı o gece yaşananlar. 16 Mart 1971 gecesi Kayseri’de, Ankara’da, Şarkışla ve Gemerek’te yaşanan, tarihe geçecek gelişmeleri yakından izleme şansı elde etmiş bir gazeteci olarak, anlatmaya ve objektif bakışla gözler önüne sermeye çalıştım.”
42 YIL ÖNCE EMBEDDED MUHABİRLİK
“Tarih 16 Mart 1971. Günlerden salı, saat 20.30 suları. Eve geleli birkaç dakika oluyor. Telefon çalıyor, ahizeyi kaldırıyorum; heyecanlı tok bir ses... ‘İyi akşamlar, Deniz Gezmiş Şarkışla’da çatışmaya girmiş. Haberin olsun!’ diyor ve kapatıyor telefonu. Gazetecilik tutkusu başımı döndürüyor. Ya doğru değilse, ya birileri dalga geçiyorsa... İşin doğasında, hamura diye gidip, çamurla karşılaşmak da var.”
Mahmut Sabah bu telefonla yaşadığı iç hesaplaşmanın ardından Kayseri Emniyet Müdürlüğü’ne koşuyor. Mesai bitimine rağmen bütün ışıklar yanıyor, büyük hareketlilik var. Gazeteci deyimiyle zarf attığı emniyet müdürünün karşılığı, Kayseri Valisi ile telefon konuşması ihbarı doğruluyor. Az sonra Gemerek’e hareket edecek timlerle birlikte, bugünün ‘embedded’ muhabiri misali emniyet müdürü ve alay komutanının bindiği araçla operasyona katılan tek gazetecidir artık. Sabah, çok değil birkaç saat sonra o günün en çok aranan ismi Deniz Gezmiş’le birlikte, aynı araçta dönüşe geçeceğini hayal bile edemezdi belki de...
BAŞINI KALDIRDI, YÜZÜNÜ GÖĞÜN KARANLIK BOŞLUĞUNA ÇEVİRDİ
İşte o geceden ve Hürriyet’in ‘yıldırım baskı’ yaptığı o sabahtan bazı çarpıcı detaylar:
“Ortalığı inleten silah susmuştu birden. Derin bir sessizlik çökmüştü soğuk karanlığın üstüne.. Dakikalar sürdü ürperti verici, tok sesli o silahın suskunluğu. Öteki silahlar da susmuştu. Sonra sessizliği bozan uğultular yayıldı birden etrafa. Ardından “Etrafın sarıldı! Kaçamazsın… At silahını! Teslim ol!’ bağırışları. O sert tonlu; ‘Çabuk ol!.. Kalk ayağa!. sesleri son kez yankılandı gecenin karanlık derinliklerinden… Araçların farlarıyla aydınlandı sonra ürperti verici o zifiri karanlık... Silahların doğrultulduğu tümseğin ardından başı gözüktü önce. Kürklü yakası, yukarı kalkıktı parkasının. Islak siyah saçları alnına dökülmüştü. Üç dört günlük sakalı vardı yüzünde. Başını kaldırdı, yüzünü göğün karanlık boşluğuna çevirdi. Uzun soluklu bir iç geçirdi yüreğinin derinliklerinden.”
‘LANET OLASI’ DİYEBİLDİ SADECE“Ve kabına sığmayan o çılgın genç, o ‘asi savaşçı’ sonunda ‘yakalanmış’ ve teslim olmak zorunda kalmıştı. Eller uzandı yakasına birden… Kaskatı kesildi onca el yakasına yapıştığında... Öfkeliydi yüz ifadesi. İnanmak istemiyor gibiydi olup bitenlere. Konuşmak, bir şeyler söylemek istedi, yapamadı... ‘Lanet olası!’ demekle yetindi sadece kendi kendine...”
ALBAYIM NEREDESİN, POLİSİN KUCAĞINA DÜŞMEK İSTEMİYORUM“Etrafında etten duvar ören güvenlik görevlileri tarafından yol kenarında bekleyen araçlara doğru götürülürken, Albay Fehmi Törün’e takılmıştı gözleri. Törün de uzun boyluydu kendisi gibi. Operasyonu yönettikleri aracın birkaç adım ötesinde bekliyordu onu. Çaresizdi, tutunacak bir dal arar gibiydi. Tiz bir sesle, ‘Albayım neredesin? Polisin kucağına düşmek istemiyorum. Beni siz teslim alın!’ diye bağırdı. Oradaki herkes gibi Albay Törün de işitmiş, ancak duymamış gibi yapmıştı Deniz’in sözlerini.”
SİLAHLI KUVVETLER SİGARASI İKRAMA GEÇTİ“Hemen arkamdaydı Deniz. Heykel gibi duruyordu koltuğun ortasında. Nefes alıp verişini hissediyor, kalp atışlarını duyar gibi oluyordum. 65 gündür polis ve jandarma peşindeydi. Suskundu, hiç konuşmuyordu. ‘Geçmiş olsun Deniz, olur böyle şeyler, üzme kendini!’ diyerek girdim söze. Albay Törün kendisine bağlı sağ bileğindeki kelepçeyi çözerek sigara içmesine izin verdi Deniz’in. Silahlı Kuvvetler sigarası içiyordum.. ‘Sigara için teşekkür ederim, gerçekten ikrama geçti’ dedi Deniz. Sonra tok bir sesle: ‘Bu bir devrim kavgası. Elbette devam edecek. Benim yakalanmam hiç önemli değil’ dedi.”
BAKAN ODASINDAN YILDIRIM BASKIYAGazeteci Sabah o gece Deniz Gezmiş’le önce Kayseri’ye, orada kısa bir molanın ardından da “Hemen getirin” talimatı üzerine Ankara’ya aynı araç içinde yolculuk etti, pek çok sorular yöneltti. Yani o gecenin hem ilk fotoğraflarını, hem ilk röportajını yapan muhabirdi o. Sabahın erken saatlerinde varılan Ankara’da İçişleri Bakanı tarafından odasına alınıp hatıra fotoğrafı çektirilen Gezmiş’le yolu daha sonra duruşmalarda da kesişti. O sabah Hürriyet o güne kadar biri 27 Mayıs ihtilali, öteki Johnson Mektubu nedeniyle iki kez yaptığı ‘yıldırım baskıyı’ üçüncü kez yaptı. Gazete nüshaları korsan fiyatlara satıldı o gün, Türkiye o geceyi sıcak fotoğraf ve röportajlarla Sabah’ın kaleminden okudu.