Paris'te aksiyon

Bu göndermeyi akla getirmeden başlığa bakıp Paris ve aşk filmi yorumları da yapılabilir. Ama filmimiz ne James Bond filmine benziyor ne de aşkı ya da Paris’i öne çıkarıyor. Aksiyon dışında hiçbir şey vaat etmeyen sıradan bir Luc Besson yapımı var karşımızda. Başroldeki John Travolta ilginç bir ajan tiplemesi yaratmaya çalışmış ama bu sıradan senaryo içinde tek boyutlu olmaktan kurtulamamış.

Luc Besson deyince son zamanlarda akla artık hep ticari filmler geliyor.
Milyonları etkilemek için yazılmış, güya zeki ama klişelerle dolu senaryolar, bazı sinema izleyicisinin ağzına bir kaşık bal sürecek olsa da, senaryoların içini boşaltan aksiyon sahneleri Besson filmlerinin olmazsa olmazları.
Senaryosunu Adi Hasak’a bırakmış olsa da Luc Besson’ın hikâyesini kendi yazdığı Paris’ten Sevgilerle filminde de bunlardan bol bol bulunmakta.

SIFIR SAÇA KEÇİ SAKAL

Filmimiz Paris’te geçiyor. Fransa’daki Amerikan büyükelçisinin sağ kolu James Reese akıllı olduğu kadar işine bağlı bir adam.
Güzeller güzeli Fransız sevgilisinin evlilik teklifiyle özel hayatını da yoluna koyduğu bir sırada uzun zamandır özlemini çektiği özel bir göreve atanıyor.
Ortağı CIA ajanı Charlie Wax. Charlie Wax, sıfıra vurdurduğu saçları ve keçi sakalıyla ilginç bir karizmaya sahip, işinde kendine özgü çözüm yöntemleri olan, kimi zaman esprili ve neşeli ama sert olduğu zaman da etrafa korku salan bir ajan. ‘Cheese royale’ sevgisiyle Pulp Fiction hayranlarına selam çaktığını da söylemeden geçmeyelim.

Paris’te, James ile birlikte yaptığı ortak harekâtta olası bir terörist saldırıyı durdurmaya çalışıyor.

HİKÂYE TANIDIK AMA KLİŞELERLE DOLU

Ortaklar bu görev boyunca karanlık adamlarla çatışmalara giriyor. Bunların çoğunun Fransız değil de göçmen kötüler olmasına şaşırmaktan vazgeçeli çok oldu.
Biri delidolu diğeri çaylak ajanlarımız aynen kediler gibi hep dört ayak üstüne düşüyor.
Filmin konusunu anlamaya çalışmaya pek gerek olduğunu sanmıyorum.
İki ajan iş üstünde. Karşılarında Doğu kökenli kötü adamlar. Olası bir suikast. Ve bir de sürpriz var dersem, benzer türdeki pek çok diğer filmle aynı olduğunu anlamanız çok zor olmaz sanırım.

AKSİYON SAHNELERİ İZLENİR

Senaryo sıradan olsa da aksiyon sahneleri konusunda filme hakkını vermek gerek. Senaryo boşluklarını dişe dokunur aksiyon sahneleri doldurmayı başarıyor.
En son kendi kullandığı Boeing 707 tipi uçağıyla dünya kupasını izlemeye gittiği yönündeki haberleriyle gündeme gelen John Travolta tabii ki filmin ağır topu. Ama canlandırdığı delidolu ajan Charlie Wax karakteri Cehennem Silahı’nda Mel Gibson’ın canlandırdığı Martin Riggs’den ilham almışa benzese de filmin sıradan senaryosu içinde tek boyutlu bir karakter olmaktan öteye gidemiyor.

JAMES BOND FİLMİNE GÖNDERME

Sonuç olarak, Paris’ten Sevgilerle, ne Paris’le ne de sevgiyle ilgili bir film. Zaten bu başlıktaki amaç ‘From Russia with Love’ adlı James Bond filmine gönderme yapmaktan başkası değil. Paris’in güzellikleri ya da aşk bu filmde aksiyon sahneleri arasına serpiştirilmiş, güya gizemli bir senaryosu var. Finaldeki sürprizi önceden anlamamak için özel çaba gerek.
Karşımızda izlerken birkaç dakikalığına dikkatiniz dağılsa pek fark etmeyecek filmlerden biri var.
Olsa olsa bir aksiyon sahnesi kaçırdığınız için üzülebilirsiniz.
Paris’ten Sevgilerle bu haliyle sadece aksiyon sevenleri tatmin edebilecek gibi görünüyor.

Photoshop’la kel olmuş

Özel ajan Charlie Wax’i canlandıran John Travolta’nın saçları bu rol için photoshop kullanılarak silinmiş.

ü