Güncelleme Tarihi:
Önümüzdeki hafta kuruluş başvurusunu yapacak olan dernek, aktif olarak Hatay sınırında olup bitenlerle ilgili dünyayı bilgilendirme ve Suriye ile Türkiye’nin savaşa girmesine karşı çıkan çalışma ve etkinlikler düzenleme kararı aldı.
Paris ve banliyölerinde, 80 kadar Arap, 2 bin 500 Altınözülü, 400-500 civarında Samandağlı aile, 150-200 kadar da Hıristiyan aile yaşıyor. Bunların önemli bölümü 12 Eylül darbesinden sonra yurtdışına çıkmış. “Joseph’ken Yusuf olduk, Simon iken Sami olduk. Askerde sünnetsiz olduğumuz için yaşadıklarımız, düğünlerde Arapça şarkı söylendiğinde yaşadıklarımız yüzünden yurtdışına çıktık. Bütün bunlara rağmen Hatay, barış örneği aydın bir kentti” diye anlatıyorlar yaşadıklarını... En çok 80-95 yılları arasında göç yaşanmış. Ancak 10 senedir geri dönüş başlamış.
HATAY'DAKİ MÜLTECİ KAMPLARI / FOTO GALERİ
BU YAZ KÖYE DÖNDÜLER
Suriye sınırındaki kentte yüzyıllardır barış içinde yaşamayı başaran Nusayri, Alevi, Hıristiyan, Arap, Türk ve Ermeni kökenli Hataylılar, Paris’te bugüne kadar bir çok kez bir araya gelmeye çalışmış, ama bir türlü dernek kurmayı başaramamışlar. Fakat yaz tatili için gittikleri Hatay ve köylerinde gözleriyle gördükleri gerçekler bu durumu değiştirmiş, son altı haftadır her pazar günü toplanıyorlar. Türkiye’nin Suriye sınırında özellikle de Hatay’da yaşananlar onları en az Hatay’daki aileleri kadar endişelendiriyor. Hatay’da bulunan tüm etnik ve dini kökenlerden temsilciler bir araya gelerek, “demokrat ve savaşa karşı” olan ‘Fransa Hataylılar Derneği’ni kurma kararı alıyorlar. Kimisi işçi, kimisi lokanta sahibi, kimisi kamu çalışanı... Kuruluş öncesi son toplantısına katıldığımız Paris ve çevresinde yaşayan Hataylılar, şahit oldukları olayları durmaksızın, büyük bir endişeyle anlatıyorlar. Biri sözü bitirmeden, diğeri alıyor:
SINIRA SÜREKLİ MÜLTECİ YAĞIYOR / FOTO GALERİ
ALEVİLER TABUTA, HIRİSTİYANLAR BEYRUT’A
“Savaşa karşıyız. Hatay için korkuyoruz. Temiz savaş olmaz, savaş kirlidir ve bu savaştan en çok sınır kentleri zarar görüyor. Ailelerimizin bir kısmı Hatay’da ama bir kısmı Suriye’de. Her iki taraf için de büyük endişe içindeyiz. "Aleviler tabuta, Hıristiyanlar Beyrut’a" diye slogan atan, tekbir getirerek din adına insan öldüren, kendilerine ‘Özgür Suriye Ordusu’ diyen bir sürü insanın eline silah verilmiş. Kimisi cezaevi kaçkını, kimisi Afganistanlı, Pakistanlı, Mısırlı, Libyalı... Kimisi paralı, kimisi gönüllü. Kontrol yok. Bu insanların arkasında halk desteği yok. Olsa çoktan zaten kazanırlardı.”
"ÇOCUKLARA TAVUK KANI SÜRÜP FİLME ÇEKİYORLAR"
“Humus kentinde Hıristiyanların Metropolit’i var. Onun da bir kreşi var. Muhalifler, Metropolit’ten kreşi bir süreliğine ödünç istiyorlar. Bu kreşte tavuk ve horoz kesip, çocukların üzerine kan sürüp, onu filme alıp, bir süre sonra da orayı terkediyorlar. Metropolit bunu doğruluyor. Bunları da Esad ordusu yaptı diye dağıtıyorlar. Yöre insanı bunları biliyor. Korkunç bir mizansen ve dezenformasyon var.”
HATAY'DA KÖYE TOP MERMİSİ DÜŞTÜ / FOTO GALERİ
BAŞBAKAN ERDOĞAN’I ELEŞTİRİYORLAR
“Adam kaçırmaya da başladılar. Zengin ailelerin fertlerini kaçırıp fidye alıyorlar. Marketlere, bakkallara zorla girip, silah dayayıp kasayı boşaltıyorlar. Bunların hepsi cep telefonları, güvenlik video kayıtları ile görüntülü... Üstelik bunlar Hatay’da da çok yoğun. Esnaf kalmamış. Marketleri yağmalıyorlar. Hatay’da ev kiralıyorlar. Kira istenince ‘Erdoğan ödeyecek’ diyorlar. Lokantalarda yemek yiyorlar, hesap istenince yanıt aynı. Israr edince hemen silahlar gösteriliyor, ortalığı dağıtıyorlar. Kendilerine yardım olarak verilen unu, bulguru ise bakkallara satıyorlar. Şimdi Suriye’yi Esad zulmünden bunlar mı kurtaracak?”
‘MEZARLIK CEPHANE OLDU’ İDDİASI
“Bizim cenazemiz vardı. Antakya Asri Mezarlığı’nda. Şimdi o mezarlığın yarısı cephanelik olmuş. Afganistanlı, Pakistanlı bir sürü insan civarda. Kendi gözlerimizle gördük. Şimdi gidilsin, Asri mezarlığa bakılsın, tam bir cephanelik. Gidin bakın siz de görürsünüz. Korkunç bir dezenformasyon var. Hepimiz yazın Hatay’a gittik. Bir aydan uzun kaldık. Yaşananları kendi gözlerimizle gördük. Hergün hem Hatay’daki hem Suriye’deki akrabalarımızla telefonla konuşuyoruz. Ve biz yeni bir dernek kurarak buradaki dezenformasyonu teşhir etmek, gerçekleri ulusal ve uluslararası kamuoyuna anlatmak istiyoruz. Sünni kökenli Hataylılar dahil kimse bunlardan hoşnut değil. Herkes korku içinde. Bunca yıldır hepimiz kardeşlik, dostluk içinde bir arada yaşadık. Hiç sorun olmadı. Ama şimdi olan bitenler kardeşliği bozuyor.”
ALİ ADLI DOKTORU İSTEMEDİLER
“Altınözü hastanesine gitmiştik. O arada yaralı bir savaşçı geldi. Hızla doktor anons ettiler. ‘Doktor Ali Bey’ diye anons edilince yaralı ve onu getirenler ‘Adı Ali bu doktorun, istemiyoruz’ dediler. Hatay’da sağlık alanında çalışanların çoğu Alevi kökenli. O yüzden yaralılarını buraya değil, Kuveyt’in kurduğu Sahra hastanesine götürüyorlar. Buradan Hatay’a gitmek için İstanbul aktarmalı uçuyoruz. İstanbul-Hatay hattında Türkten çok yabancı var. Uçaktakilerin yüzde 80’i yabancı. Mısırlı, Pakistanlı, Afganistanlı, Libyalı insanlarla beraber iç hat uçuşu yapıyoruz. Akıl alır gibi değil. İlk kez böyle bir durum görüyorum.”
SINIR İÇİN VAHİM İDDİALAR
“Urfa’da, Akçakale’dekiler de şikayetçi. Sınırlar delik deşik olmuş. Ambulanslarla silahlar gidiyor. Hatay’da gündüz dinlenen savaşçılar, gece savaşmaya gidiyor. Sabah yine geri geliyorlar. Bu insanlar Hatay içindeler. Sınırdaki Afrin çayında baraj kurulmuştu. Şimdi Afrin çayı kurumuş. Herkes istediği gibi nehir yatağından yürüyüp karşıya geçiyor. Karşıdan da Türkiye’ye giriyorlar. Ne tel örgü ne bir kontrol var.”
SİLAH KİMDE BELLİ DEĞİL
“Biz Nusayri ve Türk köyünün yanyana olduğu bir bölgeden geliyoruz. İsim vermeyeyim. Benim yeğenim, Türk köyünün muhtarının çocukları ile aynı okulda. Çocuklar yeğenim ve arkadaşlarıyla konuşurken, ‘Babam savaşçılara silah dağıtıyor’ diye anlatıyor. Çocuktan al haberi, yani kimin silahı nereden aldığı, kime verdiği belli değil.”
DEVLET TARAF OLABİLİR AMA...
“Ben insanlık suçu nerede işlense karşıyım. Ama tabii ateş düştüğü yeri yakıyor. Hatay’da olanlar bana daha çok dokunuyor. Hataylılar renkli kültürüyle hep barış içinde yaşadılar. Herkes birbirinin ekmeğine, suyuna, emeğine saygı gösterdi. Ama şu anda bu barış sabote ediliyor. Her millet var. Halk kışkırtılıyor. Devlet bu savaşta taraf olmuştur. Devlet taraf olabilir, ama vatandaşlarına sahip çıkmalıdır. Şu anda Hatay’da çok büyük provokasyon var. Herkes ateşle oynuyor. İnsanlar çaresiz. Devlet insanına sahip çıksın.”
MESELE ESAD YANLILIĞI DEĞİL
“Suriye’de halk mı, Müslüman Kardeşler mi ayaklanıyor? Tunus gibi Mısır gibi halk ayaklanması olsa, demokratik bir ayaklanma olsaydı bugün burada bunları konuşuyor olmazdık. Bu savaş da çoktan biterdi. Bu ayaklanma gerici ve Müslüman Kardeşler’in yönettiği bir ayaklanmadır. Kimse bizi Suudi Arabistan ve Katar’ın Suriye’de demokrasi aradığına inandıramaz. Kendilerinde olmayan şeyi niye Suriye’de arasınlar ki? Bu halksız bir ayaklanmadır. Suriye’den yeni gelen Çerkez kökenli bir kadın bana ‘Eskiden Esad’a karşı muhalifleri destekliyordum. Ama bana zorla başımı örtmemi söylediler. Ben de çıktım Suriye’den. Beterin beteri var. Artık Esad yanlısıyım’ dedi. Suriye sıkıntısı bizim sıkıntımız. Mesele Esad yanlısı olmak değil. Ama bu muhalifler de halk değil. Türkiye savaşa girmemeli. Bu yaşananlara zemin olmamalı. Biz Suriye’yle savaş istemiyoruz. Savaşların kazananı yoktur.”