Parfümü cinsiyete göre ayırmak, heteroseksüel erkeğe mazeret

Güncelleme Tarihi:

Parfümü cinsiyete göre ayırmak, heteroseksüel erkeğe mazeret
Oluşturulma Tarihi: Kasım 18, 2006 00:00

Chandler Burr (43) politika ve bilim muhabirliği yaparken 1998’de Paris’te bir garda biyofizikçi Luca Turin’le tanıştı. O andan itibaren hayatının akışı değişti. Koku ve parfüm uzmanı Turin üzerine bir kitap kaleme aldı: "Kokunun İmparatoru: Parfüm, Tutku ve Duyguların Son Gizeminin Öyküsü".

Ardından V Magazine, Food&Wine ve The New Yorker’da parfümle ilgili yazılar yazdı. İsviçre gazetelerinden sonra dünya basınının İngilizce’deki ilk parfüm eleştirmeni olarak atandı. New York Times gazetesinin Style ekinde ayda bir, Scent Strip (Kokunun Soyulduğu Yer) adındaki köşesinde parfüm ve mum gibi kokulu ürünleri eleştiriyor. Burr, Dior’un J’adore gibi başarılı bir parfümünün toplam 300 milyon dolar hasılat yapabildiği, yıllık cirosu 20 milyar dolarlık (35 milyar YTL) bir sektörün eleştirmeni artık. Parfüm dünyasının dáhilerini, mitlerini, favorilerini konuştuğumuz Burr, "Aslında işim sanat eleştirmeninkinden farksız, çünkü parfüm koku duyusuna hitap eden bir sanat" diyor.

New York Times neden bir parfüm eleştirmenine ihtiyaç duydu?

- Nasıl ki resim gözlerimize, müzik kulaklarımıza hitap eden birer sanat dalı, parfüm de koku alma duyumuza hitap eden bir sanat. New York Times’ın kitap, tiyatro, müzik, mimarlık eleştirmeni var. Parfümün de ciddi eleştiri gerektiren bir sanat olduğuna karar verdiler. Parfüm estetik olarak çok karmaşık bir ürün, bir tarihi var. Bunları anlatacağım. Bence bundan hem okuyucular yararlanacak hem de bu günlerde giderek daha önemli pazar haline gelen parfüm piyasası.

Sizi kitabınız sayesinde mi keşfettiler peki?

- New Yorker dergisinin editörüyle buluştuğumda Asya’daki ekonomik durumla ilgili bir yazı yazmayı teklif ettim heyecanla. "Bizi asıl ilgilendiren parfüm kitabın" dedi editör. Parfüm yaratıcılarıyla ilgili bir araştırma yapmamı istiyordu. Bunun için bir yıl Hermes’in parfümcüsü Jean Claude Ellena’nın Un Jardin sur le Nil adlı parfümü yaratmasını izledim. Bu deneyimimden haberdar olan New York Times da beni böyle işe aldı.

Parfümlerin kadın ve erkek olarak ikiye ayrılması konusunda ne düşünüyorsunuz? Örneğin bir erkek çok beğendiği Coco Chanel’i sürse çok mu saçmalamış olur?

- Parfümlerin cinsiyetlere göre ayrılmasının sadece ticari amacı var: Heteroseksüel erkeğe parfüm sürmek için giriş izni ya da mazeret. Bu kadar. Parfümden anlayan kişiler cinsiyet ayrımıyla pek ilgilenmez. Çünkü aslına bakarsanız, bir parfümü kadın erkek diye ayırmak bir Bach konçertosunun cinsiyetini belirlemek kadar aptalca. Ve eğer bir erkek Coco’yu muhteşem buluyorsa sürsün. Kendini iyi hissedeceğine eminim.

SENTETİK PARFÜMLER GÜZEL VE EKOLOJİK

Biliyorsunuz bu aralar millet alışveriş arabalarını organik yiyecek ve doğal temizleyici reyonlarında yarıştırıyor, organik kıyafetler alıyor. Siz ise sentetik parfümlerin, saf ve doğal parfümlere nazaran daha iyi olduğunu söylüyorsunuz. Neden?


- Söylemek istediğim şey şu: Parfümlerin içine katılan vanilya, cis-3 hexenol ve etil maltol gibi kimyasallar parfümü enfes yapıyor, aynı zamanda saf kokular kadar sağlıklı ve ekolojik. Hatta bazen daha ekolojik çünkü mesela saf sandal ağacı kokusu sürmek istiyorum diyorsunuz. O küçük şişedeki parfüm için Hindistan’daki ormanlar mahvoluyor. Halbuki kimyasal olarak hazırlanan sandal ağacı kokusu hem muhteşem hem de ağaçlara dokunmuyor.

Parfüm beğenisi kişiden kişiye değişiyor. Eleştiride ölçütünüz nedir? Bir parfümün iyi ya da kötü olduğunu belirleyen prensipler var mı?

- Herhangi bir sanat eleştirmeni gibi estetikle ilgili tamamen sübjektif yargılarda bulunuyorum elbette. İyi, kötü, fena değil gibi. Ama elbette objektif kriterlere de bakıyorum. Bunları şöyle sıralayabilirim: Teknik olarak iyi bir iş çıkarılmış mı? Yani sıktığınızda parfüm deriye ne derecede yayılıyor? Kalıcılığı nedir? Odayı terk ettiğinizde arkanızda parfümünüzden bir bulut bırakıyor musunuz? En önemlisi de yenilikçi mi yoksa bilindik reçetelerin bir tekrarı mı? Bunlara cevap evet ise, beğen ya da beğenme, elindeki yüksek kalitede bir parfüm.

Parfüm şişesi önemli mi?

- Parfüm şişesi, reklamları, mankenleri hiç önemli değil. Tam anlamıyla sıfır!

Parfüm yapmayı öğreten okullar var mı?


- Müthiş bir okul var. Fransa’da Versaille’daki ISIPCA (Institut Superieur International du Parfum, de la Cosmetique et de l’Aromatique Alimentaire). Başka bilmiyorum.

BİR PARFÜM KİŞİYİ YÜCELTİR DE, ALÇALTIR DA

Bugüne kadar gelmiş geçmiş en dáhi parfümcü kim ve neden?


- Şu anda Hermes’le çalışan Jean Claude Ellena. Parfüm yaratmaya son derece geleneksel bir tavırla başladı. Delacroix’nın neo-klasik eserleri gibiydi ilk parfümleri. Şimdi ise son derece modernist, soyut bir sanatçıya dönüştü. Parfümün David Hockney’si oldu.

Fransızlar parfüm sektörünün birinci liginde mi her zaman?

- Her zaman değil. Hiç böyle bir genelleme yapamam.

Bir parfümün kullanıcısını basit ya da seçkin gösterme gücü var mıdır?

- Kesinlikle. Fakat dediğim gibi parfüm çok karmaşık bir ürün. Neyi kimin kullandığıyla da ilgili. Dior’un Hypnotic Poison parfümü buna çok iyi örnek. Teknik açıdan muhteşem ve uyarıcı. 1968’lerin hippi çıtırlarından biri sürerse onun parfümü olur, bir iş kadını sürerse onun... Yani, evet bir parfüm kişiyi yükseltir de, alçaltır da. Fakat aynı şekilde kullanıcının da parfüm üzerinde böyle bir etkisi vardır.

Bazı parfümler var ki ne kadar güzel olurlarsa olsun bir milyon kadın aynı şeyi sürünce hiçbir özellikleri kalmıyor, banalleşiyor. Katılıyor musunuz?


- Söylediğinize katılmıyorum. Güzel bir parfüm her zaman güzeldir. Zaman geçtikçe parfüm yenilik özelliğini kaybeder. Sonra başka parfümcüler sizin formülünüzü çalar, çok benzerlerini piyasaya sürer. Bu da o parfümü kötü etkiler. Bir parfümü beğeniyorsanız, kullanmaya devam edin. Milyonlarca kadının kullanması hiç önemli değil.

İLLE DOĞAL DİYENLER SAÇMA BİR AKIM DOĞURDU

Bana göre "sadece doğal ürünler" diyen kişiler saçma bir akım doğurdu. Bu, kökten solcu hareketin bir parçası; etki ve prensip bakımından köktenci Hıristiyanlardan ya da Müslümanlardan hiç farkı yok. Modern hayattan uzaklaşıp, bana göre hiç bilimsel olmayan, onlara göre güvenli bir dünyaya çekiliyorlar.

KİTABIMIN KAHRAMANI LUCA TURIN

Gazetecilik deyimiyle hikaye resmen ayağıma dolandı. 5 Ocak 1998’de Paris’teki Gare du Nord’da Eurostar trenini bekliyordum. Londra’ya gidip politika dergisi US News için Tony Blair ile ilgili bir yazı yazacaktım. Trenin 25 dakika rötar yapacağı anons edildi. Söylene söylene bir köşeye oturdum. Laf olsun diye, yanına oturduğum beyefendiye "Mission Impossible filminde Eurostar treninin üstüne helikopter indiriyorlardı, acayip bir sahneydi" dedim. Durdu ve "Acayip ama imkansız" dedi. Ve sonra bana fizik kuralları bakımından bunun neden imkansız olduğunu açıkladı. Tren geldi, bindik ve sohbet etmeye devam ettik. Luca Turin kokular üstüne uzmanlaşmış bir biyofizikçi, bugüne kadar yayımlanmış ilk parfüm kılavuzunun yazarıydı. Londra’ya varmadan bu konu hakkında kitap yazmaya karar vermiştim. Bana parfüm ve koku dünyasını son derece bilimsel ve farklı bir perspektiften anlattı. Kokunun İmparatoru’nu okuyan herkes onunla tanışmak istiyor.

BURR’UN FAVORİ PARFÜMLERİ

Cologne - Thierry Mugler

l’Eau d’Hiver - Jean Claude Ellena for Frederic Malle

In Love Again Yves Saint Laurent

l’Instant de Guerlain

New Haarlem by Bond No 9

Fragile - Jean Paul Gaultier
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!