Mesude ERŞAN
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 29, 2010 00:00
Altı yaşındaki oğlu SP’li (selebral palsi/beynin kasları yeterince kontrol edememesi) Umut için “şahane çocuk” diyor Ayşin Bicioğlu. Henüz rahmindeyken beyin kanseri olduğu anlaşılan Umut, peş peşe ameliyatlar ve ilaçlarla hastalığı arkada bıraktı. Şimdi anne-babası Ayşin ve Murat Bicioğlu ile başka mucizeler peşinde. Büyük bir firmada tekstil tasarımcısı olan Ayşin Bicioğlu www.pardonbakarmsnz.blogspot.com’la yüreğini açarak deneyimlerini yazdı.
Ayşin Bicioğlu, kahraman bir çocuğa sahip aslında. Umut doğduktan sadece 5 gün sonra beynindeki tümörün temizlenmesi için ameliyata alındı. Bunu 4 ameliyat, kemoterapi, ağır epilepsi nöbetleri izledi. Hepsini teker teker aşmayı başardı. MR görüntülerini yalancı çıkardı, beynindeki sorunlu tarafa bakıldığında Umut’un ne doğru dürüst görmesi ne de ses çıkaramaması gerekiyor. Yaşıtları kadar hızlı değil belki ama onlara yetişmeye çalışıyor.
Tekstil tasarımcısı Bicioğlu, “Bloğumda SP tanılı oğlumla günlerimi, düşüncelerimi, hayallerimi ve hikayelerimi paylaşacağım. Amaç normal hayata adapte olabilmek ve doya doya yaşayabilmek. Eminim benim gibi düşünen pek çok anne-baba var. Deneyimlerimiz benzersiz, sadece yaşayan bilir dedirtecek cinsten ama her ne olursa olsun ben engelli çocuğa sahip olduğum için çok mutluyum ve onunla gurur duyuyorum” diyor.
Bicioğlu bu nedenle Umut’a zavallı engelli çocuk denmesine çok kızıyor ve üzülüyor. “Umut hayata adapte oluyor. Kendi kendine o kadar memnun ve mutlu ki. 10-15 kelimeyle her şeyi çok rahat idare ediyor. İstediği yerde durmak, ismediği yerden kaçmak istiyor. Henüz beyni vücuduna tam hakim olamıyor ama bu da olacak. Artık doktorları bile yılda bir kontrol yeter, diyor. Bu hem onun hem de bizim için büyük başarı.”
İÇİMDEKİLERİ ATMAM GEREKİYORDU
Bicioğlu blogunda sadece yaşadıklarını yazmıyor. Geçmişten içinde kalanları da bugüne taşıyor. Bicioğlu, “Birkaç yıl evvel psikoloğa gittim ve yaşadıklarımı anlattım. Tek bir seans yaptık, bana ‘Tamam çok ağır, üzücü olaylar yaşamışsın ama muhakeme yeteneğin çok kuvvetli, bunların çoğunu zaten kendi kendine aşmışsın’ dedi. Bana sadece ‘İnsanlar kötü şeyler duymak istemez. Senden ellerini eteklerini çeker, yapayalnız kalırsın’ dedi. Sözünü dinledim. Yaşadıklarımı hafifleterek anlattım. Ama bir şekilde içimde kalanları dışarıya atmam gerekiyordu. Yazmak bunun yoluydu ve blog doğdu” diyor.
Özürlülere ve yakınlarına nasıl davranılacağının bilinmediğini söylüyor Bicioğlu. “Gözlerini kaçırmak mı doğru, görmemezlikten gelmek mi? Tamam, çok zor biliyorum. Ama şundan eminim ki “vah vah” denmesinden, bize acımalarından hiç haz etmiyorum. Geçen gün markette bir Amerikalı aileyle karşılaştık. Baba çocuklarını Umut’un yanına getirdi. Ellerini okşamalarını istedi. Sonra oğlundan elini Umut’un alnına koyarak, onun için dua etmesini söyledi. Çok hoşuma gitti bu davranış. Acıma yoktu ama iyi olmasını istemişti” diyor.
OYUN GRUBUNA ALINMADI
Bicioğlu ailesi Umut’un hayata katılması için önlemler alıyor. Umut’un sosyalleşmesi için apartmandan Kemerburgaz’daki bir sitenin işlek yerindeki bahçe katına taşındılar. Umut’u komşularla ve diğer çocuklarla tanıştırdılar, birlikte alışverişe çıktılar. Herkes Umut’u sevdi.
Annesinin Umut’un yaşam alanını genişletme çabası bazen şaşırtıcı nedenlerle sekteye uğruyor. Bicioğlu, “Umut’u çocukların anneleriyle katıldığı küçük bir oyun grubuna katmak için başvurdum. Haftada sadece bir saat. 5 kişilik bir gruptu. “Sizi arayacağız” diyerek aramadılar. Ben aradığımda da lafı evirip çevirdiler. Sonunda diğer anneler rahatsız olur, diye kabul etmediler. Bu korkunç” diyor.
HEDEF SAĞLIKLI ÇOCUK ANNELERİ
Bicioğlu’nun asıl hedefi sağlıklı çocukları olan annelere ulaşmak. “Çünkü engelli çocuk anneleri zaten yaşadıklarımı biliyor. Onlar da benzerlerini yaşıyor çünkü. Diğer annelere burada olduğumuzu anlatmak istiyorum. Gerçekten de blogumu okuyan anneler böyle bir dünyanın da varlığını görüyor. ‘Bir engelli annesi nasıl düşünür, böyle dersem ne hisseder’i fark ediyorlar. Umut’un hayata adapte olduğunu, kendince mutlu olduğunu görüyorlar. Ben Umut’u tabii ki sağlıklı çocuklarla karşılaştırmıyorum. Ama pek çok zorluğu aşabiliyoruz. Sergi salonlarını dolaşmaya başladık. İki sene önce hiç hayal edemezdim bunu. Artık sadece hastaneye gitmiyoruz, dışarıda da geziyoruz” diyor.
Blogdan tadımlık bir bölüm
Röntgen için sıra bekliyoruz. Oğlan enerjik, durmuyor yürümek istiyor. Gülüyor bizimki, o güldükçe biz gülüyoruz. Aslında hiç de gülünecek bir durum yok ortada; şimdi mi kalça ameliyatı olacak, yoksa 6 ay sonra mı sorusunun cevabını verecek röntgen. Ama umrumuzda değil, neşeliyiz ya, sorun yok demek ki!
Odada bekleyen bir kadınla göz göze geliyorum. Sıra bize gelip oğlan babayla içeri girdiğinde kadın yanıma geliyor. “Umut’un durumu doğuştan mı” diyor, “Omurgasında mı problem?” Önce adını bilmesine şaşırıyorum oğlanın, sonra anlıyorum ki bizi hem izlemiş hem dinlemiş. Sakince özetliyorum hikayeyi. “Geçmiş olsun” diyor oturuyor yerine. Bir müddet sonra sesler duyuyorum hafif hafif, kadına bakıyorum, ağlıyor, başını öne eğmiş. Şaşırıyorum. “Ağlanacak halde miyiz ki? Ben mi farkında değilim acınacak durumda olduğumuzun?”Oğlan kucakta gülerek içeri giriyor. Kadın bizimkini görünce bu sefer hıçkırarak ağlamaya başlıyor. Kadının yanına gidip “biz iyiyiz, mutluyuz, bak gülüyoruz” demek istiyorum ama yapmıyorum. Ceketimizi, çantamızı alıp koşar adımlarla çıkıyoruz ordan. Tanımadığım birini avutmak isteyeceğimizi hiç düşünmezdim... Belki de birini hatırlattık...
Ameliyat mı? 6 ay sonrasına kaldı...