Oluşturulma Tarihi: Eylül 08, 2001 00:00
Bazı abuk sabuk yazılarınız sebebiyle sizi uzun zamandır okumuyordum. YORUM SEÇİCİ MİSİNİZ?Bir önceki yazınızın başlığı ‘‘Hyde Park’’ ilgimi çekince, okuyayım dedim. Ama yine hayal kırıklığı. Allah aşkına siz köşe yazarı mısınız? Yoksa gelen mesajları ayrılan köşeye seçip koyan ‘‘yorum seçici’’ mi? (Murat G.)- Bak canım. Siz kendinizi çok zeki zannediyorsunuz ama atladığınız bir şey var. İnsanlar artık ‘‘Bu şöyledir, böyledir’’ diye buyrulan lafları yemiyorlar. Onların da fikirleri var. Ve bazen de benden daha iyi ifade edebiliyorlar. Ben de onların fikrini çalıp, kendi fikrimmiş gibi kakalamaktansa, kendimce doğru olanı yapıyorum. Adlarıyla, sanlarıyla görüşlerini yayınlıyorum. O sizin ‘‘yorum seçicilik’’ diye küçümsemeye çalıştığınız faaliyet ise, yazı yazmaktan daha fazla vaktimi alıyor, bilesiniz...RİYAKARLIĞA SON VERNe Nefise'nin o kadar konuştuktan sonra ne de senin bunları yazdıktan sonra pişman olduğuna inanıyorum. Sen kendince önemli bir yaraya parmak bastın. Röportajınla yeteri kadar ilgilenilmeyince de, böyle bir polemik yarattın. Vicdan yazın midemi bulandırdı. Bu riyakarlığına son ver artık. (Feryal Ç.)- Sizin mailinizi -bile- koyduğuma göre nasıl riyakar olabilirim? Ama ifade etmek isterim ki, siz bu tavrınıza da düşmanca buluyorum, okurca değil!SANA YAKIŞMIYORSana yakışmayan bir davranış. İki günlük gazeteci gibisin. Bir kişiyle konuş, sonrasını boşver. Bu işin peşinde olanlar diğer gazeteciler ne olacak? Onlar kızı rahat bırakırlar mı? Üstelik nasıl oluyor da senin gibi bir kadın kendisine bir şey katmayacak röportajlar yapabiliyor? (Ayhan A.)- Ama Ayhan Abi! Ben insanları küçümsemekten yana değilim ki. İnanmayacaksın ama ben o röp'ten de bir şeyler öğrendim. En azından şunu: Her röp bir sınavdır, düzgün konuşursan sınavı geçersin. Nefise gibi.
Magazin dünyasının demirbaşlarından olsan bile...ARADA BİR FEMİNİSTFeminist değilsin. Ama biliyor musun arada bir oluyorsun. Ve ben senin feminist çıkışlarına bayılıyorum. Ben Mehmet Ali, İbrahim Tatlıses gibi zavallı yorumlarda bulunanları kendi vicdanlarıyla başbaşa bırakmayı uygun buluyorum. Zaten pek yakında vicdanlarından başka hiçbir şeyleri kalmayacak. Ne kadar para, şöhret vesaire içinde olsalar bile, onlar çok derinlerde hep ama hep mutsuz olmaya mahkumlar. (Nilden)- Ooooooo Nilden Hanım ağır konuşmuşsunuz. Bu kadar da acımasız olmaya gerek var mı bilemiyorum. Evet, herşey tartışılmalı ama insaf ölçüsü de elden bırakılmamalı... Diye düşünüyorum.AŞK YARGILANABİLİR MİRöportajı yayınladın. İyi mi ettin? Evet, ettin. İnsanlar zaten Nefise'yi tanıyor ve seviyor. Kimse onu yargılamıyor ki. Zaten aşk yargılanabilir mi? (Gülçen G.)- Herkese göre değişir sanki. Ama evet, tayin edici sözcü yargıysa, kimsenin kimseyi yargılamaya hakkı yok. Ama herkes fikrini beyan edebilir.ABİSİ GİBİ DAVRANDINHerkes ona zavallı diyordu. Şimdi hiç de öyle olmadığı anlaşıldı. Sakın vicdan azabı duyma. Bazı durumlarda konuşmak gerekir. Onu enayi duruma düşmekten kurtardın, abisi gibi davrandın. (Lale A.)- Ben kimsenin abisi filan olmak istemiyorum ki. Amacım abilik etmek değildi. Zaten abla lafından da hoşlanmıyorum. Niyetim kimseyi korumak, kol kanat germek değil. Benim öyle şeylerle alakam yok. Kız düzgün konuşmamış olsaydı benim yapabileceğim bir şey yoktu. Ben sadece aynayım, işim gereği, yansıtırım.HAYATIN AKIŞINA MÜDAHALENiçin Mehmet Ali'nin söylediklerini gazetede okuyunca direkt olarak Nefise'yle röportaj yapmak istedin? Tamam, Nefise son sevgilisi olabilir ama söz Mehmet Ali'ye ait ve onun hayata yaklaşımını anlatıyor. Bu durumda onun kapısına dayanıp röportaj yapman gerekmez miydi? Sen bence hayatın akışına müdahale ediyorsun. Nefise'ye gidip kandırmakla ikna etmek arasında olan bir duyguyla röportaj yapman onun hayatına müdahale etmek demek. Geceleri bir yerlere gittiğinde de aynı şey oluyor değil mi, orada gördüğün biriyle de röportaj yapmak istiyorsun ve teybin yanında olmadığı için lanet ediyorsun. Hayata Ayşe'nin gözlüğüyle çok bakıyorsun. Oysa senin gözlüğünle hayat daha zevkli bir hale gelebilir. (Umut C.)- 1) Niye Mehmet Ali'nin kapısına dayanayım? Onun ne söylediğini biliyorum. Bakalım Nefise ne söyleyecek onu merak ediyorum. 2) Hayatın akışına müdahale edebilmek kimin haddine! Çapımı aşar. Ama zaman zaman keşke yapabilsem diye düşündüğüm oluyor. 3) Her zaman aynı şey olmuyor, bazen röportaj umrumda olmuyor, yapılacak daha keyifli şeyler bulunuyor! Bu o anki enerjinle ilgili bir şey. 4) Şizofreni dokundurmanız için teşekkürler, ikisi de farklı gözlükler değil. Ama bazen tamamen gözlüksüz olmayı tercih ettiğim oluyor.MEKTUBU GERİ ALMAKBir mektup yazıyorsunuz, herhangi birine. Normal ruh halinizle söylemeyeceğiniz şeyleri yazıyorsunuz. Göndermeye karar vermek de oldukça uzun zamanınızı alıyor. Ve postaneye gidip bıyıklı, esmer, suratsız bir adama zarfınızı veriyorsunuz. Sonra çıkıyorsınız o sıcak, havasız, kasvetli postaneden. Rahatlamışsınız. Ama birden içiniz içinizi yemeye başlıyor, keşke yollamasaydım diyorsunuz. Eğer gideceği kişiye ulaşırsa çok pişman olacaksınız. Ama işte o bıyıklı, suratsız adam mektubunuzu geri vermiyor. Bana hep onlar denk geldi de. İlk hissettiğim pişmanlık sonradan geçti. Ama açık yüreklilikle söylüyorum, mektubumu geri alabilir miyim dediğimde vereceklerini bilsem, gider alırdım. (Özgün)- Böyle yazın canımı yiyin işte. Adınızla, yazdıklarınız arasında bir paralellik var. Cidden, son derece ‘‘özgün’’. Ayıptır sorması, o bıyıklı, esmer, suratsız adam ben mi oluyorum? Haklısınız, bazen öyle oluyorum. Hoşuma gitti yazdıklarınız, ben de ne mektuplar yazdım sonradan çiğneyip, yutmak istediğim. Ama iyi ki de yazmışım, iyi ki de ilgilisine ulaştırmışım, çünkü o zaman öyle hissediyordum. Bazı durumlarda gerçeği farketmek için durdurulmamak gerekiyor, bazen de duvara toslamak. Diye düşünüyorum. Konumuzla direkt alakalı olmadı ama...GAZETECİLERDEN NEFRETİstisnasız herkesin yaptığı röportajın yayınlanmamasını istemeye hakkı var. Bu çok insani bir şey. Siz biriyle dertleşirken ‘‘Aman kimseye anlatma’’ demez misiniz? O röportajı yayınlayarak, kırgın bir insanı daha da kırdınız. Bazen gazetecilerden nefret ediyorum. Siz başkaydınız. Ama hala öylesiniz biliyor musunuz, en azından özeleştiri yapabilme cesareti gösteriyorsunuz. (Alev K.)- Ben de bazen kendimden nefret ediyorum, işin içinden nasıl çıkacağımı bilemiyorum. Hep özeleştiri yapabildiğim de söylenemez. Bütün insanlar gibi idare edip gidiyoruz işte.ÖZÜR DİLE BİTSİNOrtadoğu ve Balkanların en çatlak kadını. Seni yıllardır sürekli okuyorum ve sana bayılıyorum. Nefise'yle yaptığın röportaj (sohbet mi demeliyim?) sıradan bir Nefise röportajı değildi. Çünkü altında senin imzan vardı. O da şanslı olduğunu bilsin, pek az kişi böyle adam gibi bir röportaj yapabilirdi. Tamam, kızcağızın kişilik haklarını biraz ihlal etmiş oldun ama bir özür dile, bitsin. (Selin)- Zaten o röportajın tepesine özür diledim, suç benim, beni parçalayın dedim. Bugün de lime lime edilişimin son günü olacak. Bu kadar.
button