Parası diş kovuğuna yetmiyor IMF’yle kredisiz yola devam

Güncelleme Tarihi:

Parası diş kovuğuna yetmiyor IMF’yle kredisiz yola devam
Oluşturulma Tarihi: Haziran 03, 2004 01:37

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ‘Küçük dilimler halinde gelen kredilerin diş kovuğunu bile doldurmadığını’ belirterek, 2004 sonrası için IMF’yle kredisiz bir anlaşmayla yola devam mesajı verdi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ‘Küçük dilimler halinde gelen kredilerinin diş kovuğunu bile doldurmadığını’ belirterek, 2004 sonrası için IMF’yle kredisiz bir anlaşmayla yola devam mesajı verdi. Erdoğan, IMF’yle çizilecek yeni rotanın temmuzda netleşeceğini söyledi.

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, Uluslararası Para Fonu’ndan (IMF) dilimler halinde uzun sürede alınan paranın diş kovuğunu bile doldurmadığını belirterek, ‘IMF’nin kaynağı bize hızla intikal etse ve dolu dolu olsa ancak o zaman bizi rahatlatır’ dedi. ‘IMF olmazsa batarız, IMF olursa mutlaka düzlüğe çıkarız. Bunların ikisi de doğru değil’ diyen Erdoğan, ikisinin ortasını bulmak gerektiğini söyledi. Erdoğan, Temmuz ayında IMF ile 2005 sonrasında kredi içermeyen bir anlaşmanın gündeme geleceğini belirtti.

Hürriyet, Sabah ve Milliyet gazetelerinin ekonomi müdürlerini Başbakanlık Konutu’nda kabul eden Erdoğan’a sorular ve yanıtları şöyle:

Sert mesajlar verseniz de YÖK Yasası’nı dondurma kararınız gerginlik yanlısı olmadığınızı gösteriyor. Bu noktadan hareketle siz piyasalara nasıl bakıyorsunuz? Konuşma yaparken, adımlarınızı atarken piyasalardan korkuyor musunuz?

- Üzerinde durduğumuz konuların piyasalar ile ne derece ilgisi var, piyasaları ne derece etkiler kendi aramızda müzakere ediyoruz. YÖK, 18 ayın konusuydu. Son hareket, ABD’nin faizlerle ilgili verdiği sinyallerden ve petrol fiyatlarının rekor seviyelere çıkmasından kaynaklandı. Bu gelişmeleri YÖK Yasası’na bağlayanlar oldu. Hiç ilişkisi yoktu. Yani ufak tefek bu işe dahli olabilir mi o ayrı bir konu ama ben görmüyorum. Türkiye İktisat Kongresi’nde Sayın Deniz Baykal’ın bir ifadesi oldu. O gün IMF Başkan Yardımcısı Anne Krueger’le görüşmemiz vardı. Krueger, Baykal’ın ifadesi için, ‘Böyle bir şey olur mu, Türkiye başarılı bir programı sürdürüyor. Olay sadece ABD’deki gelişmeler ve petrol fiyatlarının yükselmesidir’ dedi. Onun tespiti bizimki ile örtüştü. Nitekim son zamanlarda dış piyasalardaki sakinleşme bizi de olumlu etkiliyor. Ekonomik programı uygulamada, mali disiplinde cidden çok kararlı gidiyoruz. Birçok kesim gelip bizden gevşeme istedi. Hepsine ‘Olmaz, yaparsak bunun bedelini hem siz, hem de Türkiye öder’ yanıtı verdik. Örneğin TL değer kazanınca ihracatçı ‘bizi yaktınız’ dedi. TL biraz değer kaybetti, diğer taraflardan ses yükseldi. Ortası nedir? Ortası dalgalı kur. Sabit kur uguluyor olsaydık, yabancı finans çevreleri bizi batırırdı. Bir anda icabında paraları çekip alırlardı, duman olurduk. Ama dalgalı kur olunca ona cesaret edemediler.

TATLI TATLI KÜÇÜLTEBİLİRİZ

Bu dönemde de biraz yabancı para çıkışı oldu. Siz Sayın Baykal’a cevap verirken faiz dışı fazla hedefini IMF ile pazarlık konusu yapabileceğinizi söylediniz. Neden?

- Faiz dışı fazlada bu yıl yapabilecek birşey yok. Yüzde 6.5 hedefini tutturacağız. 2005 için bunu değerlendirebiliriz. Şartlar buna müsaade ederse yaparız. Tatlı tatlı bir hedef küçültmeye gideriz.

Şimdi IMF Heyeti geliyor. Bu konuyu da gündeme getirecek misiniz?

- Arkadaşlar önce IMF ile sonra kendi aralarında konuşacak. Daha sonra Bakanlar Kurulu’nda gereken kararı vereceğiz. Temmuzda IMF’yle 2005 sonrası hangi ilişki türünün yürüyeceğine de karar vereceğiz.

IMF’yle devam edersek iyi, yoksa yanarız gibi bir havaya ne diyorsunuz?

- IMF ile beraber olursan kurtulursun, ayrı olursan batarsın. İkisi de yanlış. Ortasını bulacaksın. Niye? IMF’ye şöyle veya böyle borçlandık. İndi indi hálá 20 milyar dolar borcumuz var. Şu anda net borç ödeyen konumdayız. IMF bizi programa bağlı görünce, bazı ısrarcı tavırlarından vazgeçiyor.

ABD’nin faiz artırma eğilimi, petrol fiyatlarının yüksekliği tedirginlik yaratıyor. Tedirginliği IMF’yle anlaşmanın azaltabileceği beklentisi hakim. 2005 sonrası kararını temmuz ayına bırakmanız hayal kırıklığı yaratıyor.

- IMF ile anlaşmamak gibi sorunumuz yok. IMF ile yolumuza devam edeceğiz. Ancak, hangi şekilde devam edeceğimizin kararını vereceğiz. Şunu açık söyleyeyim. Ben Türkiye’nin net borç alıcısı olmaktan çıkmasını istiyorum. Aslında IMF’den kulanılan kaynakların faizi düşük. Ama oradan gelen para diş kovuğunu doldurmuyor. Üstelik paranın gelişi de uzun sürüyor.

KREDİ HORTUMA GİTTİ

IMF’den gelen kaynağın bir bölümü de geçmişte hortum faturasına gitti.

- Maalesef... Maalesef... Bir de hortumun getirdiği iç borçlanma faiz yükü var. IMF’nin kaynağı bize hızla intikal etse ve dolu dolu olsa, o zaman bizi rahatlatır. Yoksa IMF’ye kalkıp bize şu kadar borç ver diyeceksin, dilimler halinde 300-400-500 milyon dolar, bilemedin 1 milyar dolar verecek her seferinde. Taksitle verecek. Hem de her seferinde gelip sizi inceleyip, raporlar düzenleyecek. Hadi, piyasa bu kez IMF raporlarına kilitlenecek. Belki de öyle günlerde altüst olacak. Bizim bundan kurtulmamız lazım. Ancak, oturup bir protokol yapmışsak, oraya koyduğumuz şartlara da uyarız.

Bu sözlerinizden IMF ile 2005 sonrası için kredi içermeyen bir anlaşma niyetinde olduğunuz anlamı çıkıyor.

- Evet, evet.

Sağlıktaki yolsuzluklar rüyalarımıza giriyor

Emeklilik yaşını kadınlarda 58’den 61’e, erkeklerde 60’tan 63’e çıkarma gibi bir planınız var mı?

- Çalışma devam ediyor. Sosyal güvenlikte en önemli sıkıntımız kaçaklarda. Bunu halletmediğimiz sürece emeklilik yaşının yükseltilmesi çok hafif kalır. Hastanelerdeki aşırı harcamalar, yeşil kartı istismar edenler, SSK’lı gibi görünüp hastanelerden hizmet alanlar... Çok ciddi yolsuzluklar söz konusu...

Peki yolsuzlukları önleyebilecek misiniz?

- Neşter vuruldu. Artık SSK hastaneleri Sağlık Bakanlığı çatısı altına girmeli. Ayakta tedavi görenler ilacını serbest eczaneden alabilmeli. Bunun çözümü icin çalışıyoruz. İthal ilaçta ciddi ucuzlama yarattık. Bunun bize sağladığı yıllık yarar 500 milyon dolar.

Bugüne kadar kimse bu yolsuzluğu göremedi mi?

- Eğer rüyalarına girmiyorsa buraların hepsi yol geçen hanına döner. Bunlar bizim rüyalarımıza giriyor. Öyle bir bürokrasi oluşmuş ki, bu bürakrasi ile zorlanıyoruz. Bu da samimi bir itiraftır.

Emrinizdeki bürokrasi nasıl engelleyebilir ki sizi?

- Bütün çark orada dönüyor. Bir odacı, bir kapıcı oralarda iş bağlıyor ya...

Türbülansa da girse o uçaktan inmek yok

Geçen gün, ‘uçak türbülansta, pilot usta, korkmayın’ dediniz. Tüm yolun türbülansla geçmesi yolcuları rahatsız eder. Bu işin başka çıkar yolu yok mu?

- Oraya muhtaçsın, yolculuğa devam edersin. (Gülüşmeler.)

Yani Türkiye hep size muhtaç mı?

- Affedersiniz uçakta türbülans iki kere iki dört eder gibi bir kural değil ki. Bir gidişinde türbülans olur, bir başka uçuşunda olmaz. Mesele o türbülanslara hakikaten mahir pilotlar var ise hatta girmeden uyarı yaparlar. Şu anda biz de ekonomide gelebilecek türbülansları görüyoruz.

Örnek verir misiniz?

- Örneğin ABD’nin faiz planı. ABD faiz artırırsa bizde de ufak tefek oynamalar olabilir. Şunu unutmayın artık Türkiye ekonomisi bu tip şokları emebiliyor.

ABD borç etiğine uymazsa 8.5 milyar doları almayız

ABD’nin Kongre’den kararını çıkardığı, ancak henüz kullanmayı düşünmediğiniz 8.5 milyar dolara gelelim. İleri sürülen siyasi şartlar yüzünden beklediği biliniyor. Bunun için yeni bir çalışma var mı?

- Şimdi malum o krediyle ilgili anlaşmanın içinde bir siyasi madde var (Türkiye, tek taraflı olarak Kuzey Irak’a giremez). O maddeyi ben böyle bir borçlanmada, borçlanma etiği açısından yanlış buluyorum. Ekonomik açıdan borçlanma kuralı olarak bazı şeyler protokole konulabilir. Ama içine siyasi bir madde ilave ettiğiniz zaman bu borçlanma etiği açısından doğru olmaz.

Sizin bu tespitiniz anlaşmanın başından beri var mıydı?

- Elbette. Bu konu Dubai’de konuşulduğunda siyasi şart yoktu. Kongre karar aldı, metin ortaya çıkınca siyasi şartı gördük. Biz de bunun üzerine krediye sıcak bakmayacağımızı bildirdik.

Peki siyasi şartın kaldırılması söz konusu mu?

- Biz 8.5 milyar doları hiç bütçemize koymadık. Siyasi şartı kaldırmak da ABD’nin sorunu.

Türkiye 8.5 milyar dolara ille de ihtiyaç duyarsa, siyasi şart olduğu için yine bu krediye uzak mı daracaksınız? Almayı istemeyecek misiniz?

- Hayır Hayır...

Tekel ihalesinde alıcılar danışıklı dövüşe kalktı

Yargı kararları özelleştirmeyi yavaşlatıyor görüntüsü veriyor. Bu durum daha iyi fiyatla özelleştirmeyi engelliyor mu?

- Biz hep en iyi fiyatı yakalamanın gayreti içinde olduk. Önce ihaleleri bir an önce niye yapmıyorsunuz diyenler, şimdi yapılan ihaleleri sahiplenmiyor. İşte Tüpraş... Oldu, bitti... 1.5 milyar dolar nakit para gelmesi söz konusu... Hatırlasanıza Telekom’un gecikmesinin nelere mal olduğunu, fiyatının nasıl düştüğünü... Tüpraş da satılamazsa durum aynı olacak. Aynı şey Tekel için de geçerli...

Tekel’in sigara bölümü için 1 milyar 160 milyon dolarlık fiyat teklifi geldi, satamadınız...

- Oradaki iş fiyattan kaynaklanmadı... Orada alıcılar arasında danışıklı dövüş tespiti yapıldı. Oradan kaynaklandı.

‘Ordu ile terslik’ diye sanal sorun yaratıyorlar

Yabancı finans çevrelerinin hazırladığı raporlarda karşımıza iç siyasi risk olarak hükümetle ordu arasında gerginleşme beklentileri sıkça çıkıyor. Siz ordu ile ilişkinizi nasıl konumlandırıyorsunuz?

- Her şeyden önce ordumuz ile ters düşmek gibi bir sıkıntımız olamaz ki. Anayasamız tüm kurumların çalışma alanlarını tasarruf alanlarını belirlemiştir. Hepimiz bu alanların içinde görevlerimizi yapıyoruz. Hükümetin görevi belli. Ordunun belli. Dolayısıyla genelkurmayımız da hükümet de şu ana kadar çalışmaları iyi niyetle götürmenin gayreti içindeyiz. Yani dışardan bu tür söylentilerin hepsi bana göre ülkemize yönelik sanal proplemler doğurmaya doğru atılan adımlar, virüslerdir diye bakıyorum. Bunlara itibar etmemek lazım.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!